Gecelerin karanlığında,sabahların aydınlığında kaybolup her ikisini de yapabildiğini görmek insanda mutluluk duygusuna neden olabiliyordu.
Sabahları;sarı saçlarım ve yeşil olmasına rağmen bazen saçımla aynı renkmiş gibi görünen gözlerimle tıpkı bir güneşi andırırken,geceleri büyüyen göz bebeklerim ve soluklaşan ten rengimle geceye ayak uydurabiliyordum.Ben her şeye ayak uydurabilmeyi bilen bir kızdım fakat bazı şeylerin sonuçlarını düşünmeyi genellikle sevmezdim ve bu nedenle anı yaşardım.Anı yaşamak çoğu kişi tarafından yadırgansa da bazen iyi bir çözüm yolu olabiliyor,sizin düşünmemenize sebep olabiliyordu.
Böyle bir insan olmamdan dolayı insanlar bana lakap takmayı severlerdi fakat sorun şuydu ki ben,bana takılan çoğu lakabı sevmezdim.Ya cadı olurdum onlar için ya da çılgın,bazen de komik.Sanırım o gün de onlara göre çılgınlık günümdeydim ki bu hallere düştükten sonra saçma bir okula nakledildim.Bir yere nakil olmam sorun değildi,sorun buraya nakledilmemdi ama bunu bilen bir tek bendim ve belki bir de o.
O, bana benziyordu.Benim gibi düşünebiliyordu.Fazlasıyla zeki ve gizemli birisiydi.Dışarıdan öyle görünmese de sizi hapsetmek istediğinde ve artık onun pençesinde olduğunuzda onun nasıl biri olduğunu anlayabiliyordunuz. Kurnazlığıma meydan okuyup beni yenebilecek kadar akıllıydı.Benim gibi düşünebildiği için her saniyemi tahmin edebiliyordu.Bazen aklımı okuduğunu sanabiliyordum fakat sonradan işin gerçekleri yüzüme bir taş misali çarpıyordu.Belki benziyorduk ama bir o kadar da farklıydık.Bu uçurumlar kadar olan farklar bizi yokuşa sürüklüyordu. Gittikçe düşecekmiş gibi hissediyordum.
Sorun şuydu ki onun planlarına ve kurallarına göre yaşamak bana aykırıydı.
Ben anı yaşayan birisi olarak onun kurallarına uyacak en son kişiydim.Bunun farkına varması için kurnazlığımı devreye sokmam ne kadar mantıklıydı bilmiyordum ama bu sefer kurnazlığıma karşı koyamayacaktı.Eğer bir uçurum varsa,uçurumdan aşağı itilen kişinin kim olduğunu kendi gözleriyle görecekti.Çoğu zaman onunla hiç tanışmamış olmayı dilerdim çünkü benim pişman olmamı sağlıyordu. Bir akşam ani bir patlamayla onun yüzünden hiç yapmadığım bir şeyi yapmıştım,asla böyle bir şeyi yapacağımı düşünmezdim ama yapmıştım.Bunun sonucunda Rehabilitasyon Merkezine yatırılmış ve hayatla ilişkim kesilmişti.
Oradayken, yaşanılanlar hakkında hiçbir fikrim yoktu ve neler olduğunu bilmiyordum.O günler hisedemiyor ve de düşünemiyordum. Düşünmeden durabildiğim o zamanlar gerçekten çok değerliydi ve böyle bir fırsatın bir daha elime geçmesi,ayın iki parçaya bir bıçakla ayrılabilmesi gibiydi.Keşke hep öyle kalsaydım dediğim çok fazla zaman oldu ama anı yaşayınca da sonuçlarına katlanmak zorundaydınız.
Rehabilitasyon Merkezinden çıktığım zaman bazı bana göre saçma gelen sebeplerden dolayı saçma bir okuldaki saçma insanlarla bir arada okumaya başladım.Saçma diyordum çünkü böyle bir olayın ardından böyle olaylı bir okula nakledilmem takdire şayan değildi.
Okuldaki halim ise içler acısıydı.Ara sıra değil çok fazla dalıyordum ve aklıma hep Rehabilitasyon Merkezine yatırılmadan önceki düşüncelerim geliyordu.O kadar nettiler ki asla unutamayacağımı da biliyordum.
"Değersizlerin hak ettiği ölümden başka bir şey değildir.Ölmeyi bile haketmiyorsun sen."
"Sen yalnızsın."
"Hiçbir şeyi haketmiyorsun.Benim dışımda."
"İstenmiyorsun.Benden başka kimse seni istemez."
Sorun şuydu ki;Anı yaşamak bu sefer bana biraz pahalıya mal olmuştu.
Bütün bu olayları kafamdan atmak istercesine başımı her iki yöne de hızlı bir biçimde salladım ama bunu yaparken sakarlığımın devreye girmesi beni pek de şaşırtmamıştı doğrusu.Kafam duvara çarpmıştı ve başımın içerinde 9.1 şiddetinde deprem yaşanıyor sanmıştım.Hepsi bir yanılgıdan ibaret olsa da canım acımıştı.Bu saçma dersin saçma hocasını dinlemek istemediğimden,dersten kaytarabilme çabasıyla revire gitmek için izin isteyecektim.O'nun yanına gitmekten yana olmasam da gittim.
"Hocam,revire gitmem gerekli.Acil bir mesele."Kıvranmamdan keyif alıyormuş gibi bana baktı.
"Size izin verebilirim ama bir şartım var Sayın Esen."
"Nedir?"
"Size bir soru soracağım ve siz de bu sorunun cevabını benim istediğim bir şekilde verirseniz,gidebilirsiniz."
"Dinliyorum."
Sınıf o kadar sessizleşmişti ki hepsinin bizi izlediklerini tahmin edebiliyordum.
"Dönüm Noktası nedir Sayın Esen?"
"Tam olarak tanımını bilmiyorum.Belki siz açıklamak istersiniz."
"Bu senin görevin.Eğer tanımlayamazsan sınıfta kalırsın."demişti bana tüm sınıfın önünde.Revire gidebilmem için soru sorması anlaşılan işin bahanesiydi.
"Belki Dönüm Noktası'nı kelimelerle ifade edemem.Ama bu demek olmuyor ki kendi Dönüm Noktamın ne olduğunu bilmiyorum.Eğer Dönüm Noktamı soracak olursanız;Benim Dönüm Noktam sizinle tanıştığım gündür.Her ne kadar inkar etseniz de o gün neler olduğunu benden daha iyi biliyor olmalısınız."
Son sözün bu olacağını sanarak sınıftan havalı bir şekilde çıkacaktım ki onun sözleri durmama sebep oldu."Sayın Esen o kapıdan dışarıya bir adım daha atarsanız sınıfta kalmayı bırakın, okuldan atılırsınız.Şimdi yerinize geçin lütfen."
Bu sözlerin ne demek olduğunu çok iyi biliyordum.Eğer dersten çekip gidersem onu bir daha asla göremeyecektim ve hayatım bir zindana dönüşecekti.Kimin umrunda ki?Onun ve okulun da; Canı cehenneme!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dönüm Noktası
Random"Dönüm noktası nedir Sayın Esen?" "Tam olarak tanımını bilmiyorum.Belki siz açıklamak istersiniz." "Bu senin görevin.Eğer tanımlayamazsan sınıfta kalırsın."demişti bana tüm sınıfın önünde.Sorun şu ki edebiyat hocam benim ne kadar mantıklı konuşabile...