Sıkıntıyla geçirdiği günlerin ardından nihayet genç adam Mabelle'ın odadan çıkmasına razı olmuştu. Öncesinde yemek yemiş, hatta Mabelle ona biraz da ailesinden bahsetmişti. Fakat neden sonra çıkmak üzerelerken, genç kız ne olduğunu bile anlayamadan yine bir yakınlaşma yaşamışlardı. Her seferinde yakınlaşıyor, sonrasında genç adam hiçbir şey olmamış gibi uzaklaşıyordu. Bu iş artık genç kızın canını çok sıkmaya başlamıştı.
Dışarı çıktıklarında, Bradley kapıyı kilitleyip anahtarı cebine koydu. Ardından Mabelle'ın ilerlemesi için, eliyle yolu gösterdi.
"Nereye gitmek istersiniz Bayan Wyatt?"
Mabelle, genç adamın sesindeki alaycı tonu fark etmişti. Fakat bunu görmezden gelmeye karar verdi. Çünkü o sıkıcı kamaradan kurtulduğu için gerçekten çok mutluydu. Bu mutluluğu bozması için Bradley'e fırsat vermeyecekti.
"Güvertede biraz yürüyelim. Sonra bir yerde otururuz. Hatta Bay Carson'ı da görmeye gidebiliriz."
Genç adam Mabelle'ın arkasında elleri cebinde yürürken, genç kızın rüzgarla uçuşan saçlarına bakıyordu. Ara ara yüzüne doğru esen, saçlarından yayılan limon çiçeği kokusuyla mest olurken gözlerini kapatarak derin bir nefes çekti içine.
O yumuşak saçlarda ellerini gezdirmeyi ve onu doyasıya öpebilmeyi o kadar isterdi ki. Tabii aklından geçenlerin olması imkansızdı. Kesinlikle bu kızdan uzak durmalıydı. Fakat öylesine farklı bir büyüsü vardı ki kızın, kendisini durdurması her geçen gün biraz daha zor olmaya başlamıştı.
Düşüncelerine sinirlenerek, Mabelle'ın etkileyici sesine odaklanmaya çalıştı.
"Hava öylesine güzel ki, beni kamaradan çıkarmadığın günler için seni denize atabilirim."
Cümlenin sonuna doğru yüz ifadesi kaşlarını çatmış bir hal alırken, Bradley onun bu haline gülümsedi. Genç adam onun küçücük cüssesine tezat olarak yaptığı tehditlere bayılıyordu. Elbette bunu ona belli etmeyerek onu kızdırmaya devam etti.
"Açıkçası beni denize atma çabalarını görmek isterdim."
"Beni çok hafife alıyorsunuz Bayım! İlk gün sizi hafif yaralamış olabilirim, ama eğer isteseydim-.. Hey dur bir dakika!"
Bradley, kendi gevezeliğine yetişemeyen Mabelle'ın haline seslice gülmeye başlamıştı. Ona 'Bayan Çene' demeye karar verdi genç adam. Ve tabii Mabelle'ın, genç adamın gamzesine içinin eridiğinden bihaberdi.
"Gülme! Sen benim bıçağımı ne yaptın!? O babamın hediyesiydi ve onu geri istiyorum."
"Sakin ol güzelim. Kendi güvenliğim için o çakıyı sakladım. Gemiden iner inmez sana geri vereceğim."
Genç kız kollarını kavuşturarak Bradley'e baktı. Geminin kenarında duruyorken, sırtını korkuluğa yaslamıştı.
"Ben şimdi istiyorum. Hiçbir zaman yanımdan ayırmam bıçağımı. O yokken kendimi savunmasız hissediyorum."
"Eminim, sana zarar vermek isteyen insanları başka şekillerde de yıldırabilirsin. Mesela çenen ile."
"Hah-hah! Çok komiksin!"
Genç adam dirseğini korkuluğa yaslamış ve Mabelle'a doğru eğilmişti. Etrafta olan insanları umursamayarak, bakışlarını genç kızın dudaklarına indirdi.
"Şaka yapmamıştım."
Mabelle, aralarındaki yakınlık yüzünden gözlerini kırpıştırarak geri çekildi. Neden böyle hislere kapılıyorduysa sanki!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel'im (Tamamlandı)
Historical Fiction#1 - Tarihi Kurgu #1 - Romantic Mabelle, çocukluğunda babasından dinlediği macera dolu hikayelerin gerçek olmasını istemişti her zaman. O heyecanları yaşamak, o savaşlara girmek istemişti. Cesur ve dik başlıydı. Karşısına çıkabilecek tüm sorunların...