1. Bölüm ♕♛ Yakalanmak

50 8 5
                                    

Alarmın çalmasıyla açtı gözlerini. Parası olmadığı için kömür alamıyordu evine. Üzerindeki 4 battaniyeyi kaldırıp bacaklarına kadar uzanan montun el verdiğince gerindi. Uykulu biçimde tuvalete gitti işini bitirdikten sonra sifonu çekmeyerek her zaman musluğun yanında olan suya uzandı. Sifon çok fazla fatura gelmesine neden oluyordu. Zaten birtek dışarı çıkmadan yapabilecek tek iş olan kitap düzenleme işinden aldığı para giriyordu bu eve. Suyu külozete döktükten sonra ellerini yüzünü yıkayıp çıktı banyodan. Evin dış kapısını hafiften aralayıp eliyle her sabah sipariş ettiği sütü buldu. Sütün üstünde her zamanki gibi yapışkan yeşil kağıtta "Günaydın. Mutlu bir gün geçirmen dileğiyle :) " yazan kağıdı alıp diğerlerinin yanına koydu. Kimin bu kağıtları hazırladığını bilmiyordu. Ama büyük bir ihtimalle yüzünü bile görmediği bakkalın çırağıydı. Bu kartı da kapının yanındaki duvara, diğerlerinin yanına koydu. Bu kağıtların altında da çeşitli animasyonlar vardı. Bunları süte yapıştıranın kendi çizimiydi. En alttakinden başlayıp hızlıca hareket ettirdi. Tom ve Jerry'nin birbirini kovaladıklarını görüp tebessüm etti. Sahi en son ne zaman dişlerini gösterip gülmüştü? 6 yıl önce miydi? Aklının eski anılara gideceğini bildiği için kafasını iki yana sallayarak düşüncelerini dağıttı. Saate baktığında 8:20'ydi. Onun kalkmasına 10 dakika kalkmıştı. Hemen sütü kaynatıp gevreğinin içine doldurdu. Büyük bir iştahla yemeye başladı. Yemeği bittiğinde tasesini ve kaşığını musluğun içine koydu. Koşar adımlarla pencerenin önüne geldi. Perdeleri hızla açtı. İçeri dolan güneş ışınları kış ayında olduğu için ısındırıcı değildi. Sadece göz kamaştırıyordu. Birkaç saniye gözünün ışığa alışmasını bekledi. Gözleri alışınca pencerinin önündeki sehpanın üzerinde olan sarı dürbüne bakınca dudaklarında acı bir tebessüm belirdi. Babasının trafik kazası geçirmeden, annesini de kendisini de öldürmeden önce aldığı son hediyesiydi. Burnunun sızladığını hissedince hızla dürbünü eline aldı ve karşıdaki yeni yapılan apartmanı hedef aldı dürbünü. Onun salona geldiğini görünce her sabahki gibi karnında kelebekler uçmaya başladı. Yumuk gözleri ve kocaman esnemesiyle daha yeni uyandığını belli ediyordu. Sağ elini sağ gözünün üzerine getirip ovaladı ve banyoya girdi. Belma onu görememenin verdiği huzursuzlukla homurdandı. Biraz sonra Egemen'in tekrar görüş alanına girmesiyle onu pür dikkat izlemeye başladı. Egemen koşu bandına binip sabah sporuna başladığında Belma da onun yaptığı hareketlerin aynısını farkında olmadan yapıyordu. Koşu bandı durduğunda Egemen mutfağa geçti. Mutfak salonla birbirine bağlı olduğu için burdan gözükebiliyordu. Egemen kahvaltısını yaparken masanın yanına köpeği Çiço geldi ve oraya yatmaya başladı. Egemen köpeğinin başını okşadıktan sonra sofrayı toplayıp yatak odasına gitti. Birazdan takım elbisesiyle geri geldi. Tezgahtan kahvesinden bir yudum alıp masanın köşesine bıraktı. Hey! Aklı yok mu bu adamın? Masanın köşesinin altında yatan bir köpek var?! Egemen bunu görmeyip iş çantasını aldığı gibi evden çıktı. Bu kez dürbünün yönü köpekciğe bakıyordu. Biraz dürbünü havaya kaldırdığında ha düştü ha düşecek olan kahve bardağını görünce gözleri dehşet içinde açıldı. Hemen arkasını dönüp hızla evden çıktı. Apartmandan hızla çıkıp etrafına bakındı. Egemeni arabasına bindiğini görünce caddeye hızla koştu. Ah! Hadi ama! Çok az farkla kaçırmıştı. Hemen bir taksi durdurup takip ettirdi. Sonunda araba kalabalık bir yerde durunca hemen arabadan indi. İnsanların arasından birine değmemeye özen göstererek Egemen'e doğru yürürken önüne bir adam çıktı.

"Merhaba hanımefendi. Gözlerinizde siyah bir parıltı görüyorum. Bana anlatmak istermisiniz?"

Bu adamın derdi, derdine ortak olmak değildi. Bu adam film editörüydü ve bir konu arıyodu. Belma başta biraz duraksasa da içindekileri dökmeden rahatlayamayacağını bildiği için anlatmaya başladı.

"Bir sonbahar günüydü. Aylık alışverişe çıkmam lazımdı. Alışverişte dönüşte dinlenmek için bir parka oturmuştum. Güneşe bakarken birden o çıktı karşıma. İlk görüşte aşk gibiydi benimkisi. Bir daha nerden görebilirdim ki? Sonraki gün karşı apartmana biri taşındı. Kim olduğuna bakmak için dürbünümü aldım elime. O'ydu. Ondan sonra da her sabah O'nu görmek için onun kalkma saatine alarmımı kurdum. Sırf onun için uykumu böldüm. Ama o benim aşkımı bilmiyor. Hatta varlığımı bile bilmiyor. Bu... bu çok acı."

Bu sıralarda Baran...

Baran sonunda Eskişehir'e ayak basabilmişti. Üç yıl sonra ilk defa Türkiye'deydi. Bunun verdiği heyecanla içi kıpır kıpırdı. Sırada beklerken sabırsızca kıpırdandı. Sonunda sıra ona geldiğinde pasaportunu uzattı.

"Nerden geliyorsunuz?"

"Kore'den" dedi sabırsızca. Bu sabırsızlığı yıllardır sevdiği kız olan Elif'ti.

"Geliş sebebiniz nedir?"

"Eros'un beni bulması için geldim ben"dedi. "Aşkımı bulmaya geldim."

Kadın içinden sabır çekip sıradakini çağırdı. Bu da kısmen Baran'a "yürü git" deme şekliydi. Baran omuz silkip geçti. Havalimanından çıkarken gözleri etrafta dört dönüyordu. Elif'ini görmek için sabırsızlanıyordu. Cebinden lolipopunu çıkardıktan sonra kabını açıp ağzına koydu. Bir yandan da gözleri Elif'i arıyordu. Sonunda onu görünce iç çekti ve koşa koşa yanına gitti. Elif sabırsızca kuzeni Egemen'i sordu ona. Elif onun gözünde en yakın arkadaşıydı. Ama o Elif'e kör kütük aşıktı. Kuzenini Baran'a sorma nedeni Baran'ın onunla kalıcak olmasıydı. Böylelikle Elif, en yakın arkadaşını bahane ederek Baran'ın kuzeni olan Egemen'in evine gidebilecekti.

"Sorduğun için teşekkürler iyiyim sen nasılsın?" dedi Baran sinirle.

"İyiyim bende hadi gidelim çabul ol" diyerek koluna girip otaparka doğru yürütmeye başladı. Baran homurdanarak yükünü yere verdi ve ayaklarını sürttü. Elif durmak zorunda kalmıştı. Baran'ın bu çocuk hali onu sinir ediyordu. Elinden lolipopu alıp;

"Yeter artık Baran her zaman böyle çocuk olmaktan yorulmuyor musun?"

Baran omuz silkerek Elif'e doğru bir adım atıp arayı kapattı. Yüzünü yüzüne doğru yaklaştırmaya başladıkça Elif istifini bozmadan beklemeye başladı. Bu yakınlıktan etkilenmişti. Zaten kim olsa etkilenirdi Baran'dan. Dudaklarının arasında milim fark kalınca kafasını eğip lolipou ağzına aldı. Geri çekilip. "Fake" diye bağırarak kahkaha atmaya başladı. Elif'in yüz ifadesini görünce kaçmaya başladı. Elif de onu kovalamaya.

Bu sıralarda Belma

"Köpekçiik köpekçiiik! İyi misin?"

Belma şuan Egemen'in evinin kapısının önünde kulağını kapıya vermiş Çiço'ya sesleniyordu. Köpeğin çıkardığı seslerden iyi olduğunu kanaat getirip nefesini seslice dışarı üfleyip rahatladı.

"Burada napıyorsunuz?"

Belma gelen sese baktığında adete nutku tutulmuştu. Konuşamıyordu. Gerçi normalde de çevresindekilerle konuşmazdı. Ama bu karşısındaki adam... Gözleri koyu kahverengi biraz çekik, saçları sütlü çikolata renginde kıvırcık, dağınık ve kaşlarını kapatacak şekilde uzun. Dudaklarında o eksik olmayan gülümsemesi ile Belma'ya bakıyordu. Yanlış anlamadınız. Karşısındaki kişi Baran'dı. Belma gözlerini kırpıştırıp kendisine geldiğinde ayağı kalkıp hiçbirşey demeden yanından koşar adım merdivenlere gitti ve biran önce kendini bu lüks apartmandan dışarı attı. Baran omuz silkip salona geçti. Bavulunu rastgele bi yere koyduktan sonra kendini koltuğa attı ve dinlenmek amacıyla gözlerini kapattı. Bu sırada Belma evine gelmiş hemen pencereye koşup sarı dürbünüyle karşısındaki daireyi, Baran'ın artık kalmış olduğu yeri dikizlemeye başladı. Biraz sonra Egemen eve geldi ve erkekçe selamlaşmaya başladılar. Şaka lan Baran birden Egemen'in üstüne atlayıp iki yanağından da suluca öptü. Gören dışarıdan gay sanırdı. Belma da öyle olabileceği ihtimali aklına geldiğinde kendi kendine kıkırdadı ve izlemeye devam etti. Baran "Kuzen ya, geldiğimden beri izleniyormuş hissi var üzerimde. Evde kamera falan var mı?" Egemen gülerek başını iki yana salladı ve Baran'ın saçlarını karıştırıp mutfağa ilerledi. Baran homurdanarak ayağı kalktı ve sıcak bir banyonun ona iyi geleceğini düşünerek banyoya ilerledi. Belma bu arada tüm olanları izliyordu. Baran birazdan banyodan çıktığında kafasında panda şapkası altında panda bornozuyla çok komik gözüküyordu. Belma yine kıkırdayarak dikizlemeye devam etti. Baran'ın gözü nedensizce karşı dairenin penceresine gittiğinde onu gördü. Tabi ya sabahtan beri ordan izleniyordu. Sağ elinin işaret ve orta parmağını kendi gözüne işaret edip karşısındakine uzattı. Bunu birkaç kez tekrarlayıp üstüne bişey geçirmeden koşarak merdivenlerden inmeye başladı. Belma şok olmuş bir şekilde hala pencerede duruyordu. Aklında aynı cümleyi tekrar edip duruyordu. "Ben şimdi ne yapacağım?"

Bölüm sonu

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 26, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Dünyadan UzaktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin