Bade'den
Güneş doğarken uyanıp banyoya gittim işlerimi halledip hızlıca çıktım.Odadaki kapıdan giysi odama girdim ve üzerimi değiştirdim.Odadaki büyük dolabın kapağını açtım.Bu dolapta silahlarım ve aletlerim vardı.Siyah bir tabanca alıp odadan çıktım.Mutfağa inip etrafıma bakındım.Masa hazırdı ama Safir yoktu."Safir" diye seslendim.Ayak sesleri geldi ve "Geliyorum"diye bağırdı.Masaya oturup kahvaltı yapmaya başladım.Birkaç dakika sonra Safir'de karşıma oturdu."Günaydın"
"Günaydın.Depoya kaç adam gitti gece?"
"Üçtü sanırım"diyerek kahvaltıma geri döndüm.Alışamamıştı hâla.Depoyu hiç sevmiyordu Safir.Görebiliyordum.Bende sevmiyordum o yeri aslında.Bir söz vermiştik.İntikam alacaktık.Mecburduk yani ölüm meleği rolü oynadığımız o yere gitmeye.
Yarım saat sonra evden çıkıp arabalarımıza binmiştik ve depoya gidiyorduk.Benim ise kafamda birsürü çark dönüyordu.Aklımdan o sabah hiç çıkmıyordu.İntikam sözü verdiğim sabah.O vurulmuştu ve yoğumbakımdaydı.Bir ay sonra beyin ölümü gerçekleşmişti.Fişleri çekmelerine izin vermemiştim uyanır diye ama aylar sonra kalbide durmuştu.Güneş doğarken.Ben onunla konuşurken.Ve ben söz vermiştim.Başımı omzuna koymuş hıçkırırken intikamı için söz vermiştim.Safir'den...
Depoya gidiyorduk işte. Alışamadığım o yere. Birçok can aldığımız cehenneme. 'Neden böylesiniz?' diye sormayın bize. Zorundayız işte.
Beni 'Safir gözlüm' diye seven o adam nerede şimdi? Biz onlar için atıldık bu yola. İntikamlarını alıp kalbimize buz bir kilit vurmak için. * ve * için. Onlar aşkımızdı bizim. Her ne kadar mafya olsalarda. Biz farklıydık sanki onlardan? Bizde mafyanın kızlarıydık işte.
Normalde bu iş için eğitiliyor olsakta olaylara katılmak istemezdik. İkimzide. Ama o kucağımda, kalbinden vurulmuşken söz vermiştim işte intikamını alıcam diye. O vurulmuştu ama benimde kalbim parçalara ayrılmıştı işte o an. Kim bilebilirdiki o güzel hayallerin bir kurşunla son bulacağını. Kim bilirdi ki tutamadığımız o kadar sözün sadece bir söze bağlı kalıcağını?
Bilemezdik işte. Bilemedik yine. Onsuz olamıycaktık artık. Biz, ben olamıycaktım. Biz şu tabirle bir elmanın iki yarısıydık. Bir elmanın diğer yarısı yoksa ne olur bilir misiniz? Çürür. Değişir. Bir daha düzelmemek üzere. Sonra yok olmaya başlar yavaş yavaş.
İşte aynen böyle olucaktı. Ben şimdi değişmiştim. İçim yavaş yavaş çürümüştü. İntikamını alınca da yok olup silinecektim bu dünyadan.
Bade'den
Arabadan inerken mırıldandım "Merhaba ölüm meleği cehennemi" Safir yanıma gelince büyük, boyası solmuş kapıya ilerlemeye başladık.Arkadanda adamlarımız geliyordu. Büyük kapıyı bizim için açtıklarında içeri geçtik.
Büyük bir depoydu ve adamlar deponun tam ortasına yanyana bağlanmıştı.Bu işin biran önce bitmesini istiyordum bu yüzden hemen onlara yaklaştım.Ortadaki genç adama sordum "Adın ne?"
"Seni ilgilendiren şey adım mı sence? Neyin içinde olduğunu bir bilsen?"Hafifçe kaşlarımı çattım.Yanındaki adam bağırdı."Kapa çeneni Halil! Bilgi verip buradan sağ çıksan bile ben öldürürüm seni!"
"Senin sağ çıkacağın nereden belli?"dedim hafif alayla.
"Nasıl bir işin içindeymişiz?Kim gönderdi sizi?"Safir buz gibi bir sesle konuşurken adamlar ona dönmüştü.
Halil ağzını açıp konuşacağı sırada yine bağırdı yanındaki adam "Sus dedim sana! İkinizde konuşmayacaksınız! Konuşsanız bile yaşayacağınızı mı zannediyorsunuz!?" Bu adam canımı sıkmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEDUSA
General FictionTek suçları sevmekti işte. Ne kadar basit bir kelime değil mi aslında? Yaşamayanlara göre tabi. Yaşayanlar bunun sadece bir kelimeden ibaret olmadığını, melek görünümlü şeytan olduğunu bilirler. Yada bizim değişimizle MEDUSA. Herşey güzel giderken...