Topuklarımın tok sesi kulaklarıma dolarken adımlarımı sıklaştırdım ve çalışma odama hızlıca girip kapıyı arkamdan kapattım. Kapının gürültülü kapanışını duyduktan sonra derin bir nefes alıp elimdeki küçük defterimi çalışma masama fırlatırcasına attım ve iki elimi saçlarımdan sıkıntıyla geçirdim. Bu iş beni ciddi derecede yoruyordu ama yinede vazgeçemiyordum, psikolog olmak.
Psikoloji okumamın en büyük nedeni aile mesleği olmasıydı, babam Sinan Uluay Istanbul'un en ünlü psikologlarından biriydi ve sayısız kişilere yardım da bulunmuştu, babamın benden istediği tek şey onun gibi ünlü ve iyi bir psikolog olabilmemdi. Benim hayalim "psikoloji" okumak değildi aslında. Benim hayallerim özgürlüktü. Insanoğlu özgürlüğüne düşkündür. Her gün farklı farklı insanların derdini dinleyip üzülmektense kendim hatalar yapıp bir kez olsun da kendime üzülmek isterdim.
Ama bunlar zaten hayaldi, yalan oldu.
Şimdi ise hayatımı kabullenmiş bir şekilde devam ediyordum. Hayaller kurmuyordum artık, gercekleri yaşıyordum.
Beni derin düşüncelerimden çıkarıp alan kapının tıklatılmasıydı. Gözlerimi hızlıca kırpıştırmaya başladığımda gözlerimin dolduğunu fark etmiştim. Boğazımı hafifçe öksürerek temizledim ve "Evet?" dedim kısaca. Kapı açıldığında sekreterimi gördüm ve sıcak bir şekilde gülümsedim "Bir şey mi oldu Ebru?" dedim daha geniş gülümserken, "Bugün yeni hastanızla saat 16.30'da olan randevunuz için seans odasını hazırlattım Gece hanım." diye bi solukta söylediği şeye kıkırdadım ve başımla onay verip masaya fırlattığım defter ve kalemime uzanıp elime aldım. Topuk tıkırtılarım yankılanırken hızlı yürümeye başladım ve çalışma odamdan çıktım. Siyah dalgalı saçlarımı bi elimle omuzumun arkasına alırken asansörün bu katta olduğunu fark ettim ve bu ince topuklularımla az da olsa koşturmaya başladım. Asansöre seri bir şekilde bindim ve en üst kata çıkması için 14'de basıp beklemeye koyuldum.
Elimdeki kalemi daha sıkı kavradım. Yeni hastam baya sorunlu biri olarak geçiyordu klinikte. Daha yeni hastamda görüşmeden aldığım bilgi kadarıyla şizofreni ve sinir hastasıymış. Beni bu denli korkutan ve tedirgin eden şey "yeni hasta" olması değildi, ilk defa ileri derecede hastalığı olan biriyle seansa gireceğimin olmasıydı. Yeni hasta denildiğinde hep tedirgin olmuşumdur aslında, bu sefer arada fark vardı. Asla korkmayan ben, bu sefer korkuyordum. Asansörün sesiyle kendime geldim ve bakışlarımı asansörün kapısına yönelttim "14"'ü görmemle birlikte kapı açıldı. Hiç vakit kaybetmeden asansörden çıktım ve seans odasına diktim gözlerimi. Bu katta sadece bir tane seans odası vardı başka da bir oda yoktu. Derin bir nefes aldım ve küçük defterime göz gezdirdim
"Kuday Esved"
Gözlerim bu isimde takılı kalırken geç kaldığımı fark ettim ve hızlıca seans odasına yöneldim. Kapının kolunu yavaşça çevirdim ve girdim. Girmemle birlikte bana sırtı dönük siyah deri mont ve baştan aşağı siyahla bürünmüş rahatça yayılmış olan kişiyi görünce Kuday Esved olduğunu anlamam uzun sürmedi.
"Hoşgeldiniz Kuday bey" dedim tahminimce sıcak çıkan ses tonumla.
"Tamam" diye sert ve soğuk bir ses tonuyla. Sesi içimi buzla kaplarken bozuntuya vermeden karşısındaki koltuğa yerleştim.Bakışlarımı karşımda tüm soğukluğuyla oturan kişiye çevirmeden defterimi ve kalemimi hazırladım. Elimi defterin kapağını açmak için havaya kalkarken elimin titrediğimi fark ettim. Kaşlarımı çatarken sinirle başımı iki yana salladım. Ben psikologsam eğer işimi doğru ve iyi bir şekilde yapmam gerekiyordu. Bakışlarımı aşırı derecede ağır bir şekilde karşımdaki kişiye çevirdim ve kanımın çekildiğini hissettim. Siyah soluk saçları, kirli sakalı, ve zifri karanlık gözleri gözlerimle buluşunca fark ettm ki:
Gözlerindeki siyahlık ruhuna da akmıştı.
Zoraki bir gülümsemeyle konuşmaya başlamıştım "Ben Gece Ulusoy, bugünden itibaren size yardımcı olmak için elimden geleni yapacağım ve umuyorum ki bu süreci atlatacaksınız"
"Bana yardımcı olabileceğini düşündüren şey ne?" dedi ağır ağır konuşurken, Gözlerimi o simsiyah gözlerine şaşkınlıkla çevirdiğmde kaşlarının korkutucu bir şekilde çatık olduğunu fark ettim.
"Benim işim bu Kuday bey." dedim gözlerinden başka heryere bakmaya çalışırken. Elimde duran kalem alev almıştı sanki, kalem bile fark etmişti içimdeki sıkıntıyı."Senin işin," dedi ve tabiri caizse mümkünmüş gibi kas yığını bedenini daha fazla yaydı koltuğa ve devam etti "Korkmak mı" dediğinde elimdeki kalem yere düştü.
Bana neden psikologluğumu unutturuyor?
STAI LEGGENDO
Karanlık Ruhlar
RandomEğer ruh karanlıkta kalırsa, Günahlar ortaya çıkar. Suçlu, günahı işleyen değil karanlığı getirendir. Ben psikologsam eğer işimi doğru ve iyi bir şekilde yapmam gerekiyordu. Bakışlarımı aşırı derecede ağır bir şekilde karşımdaki kişiye çevirdim ve k...