Beyoğlu'nun En Güzel Abisi

2.6K 56 9
                                    

Ahmet Ümit en sevdiğim yazarların başında gelir. Kitaplarını merakla alır, hızlıca okumak isterim. Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'ni ilk çıktığında almak istediysem de bir şeyler mani oldu. Aylar sonra kitabı imzalı olarak almak o geç kalışın hüznünü ortadan kaldırdı elbette.

Polisiye bir roman fakat özellikle bana göre bu konuda mastır yapmış Harlan Coben gibi yazarları da okuyunca daha yolumuz çok gibi duruyor. Bu Millet olarak her olaya bir tutam dram koyma meylimizin olmasından da kaynaklanıyor olabilir elbette. Filmlerden tutunda kitaplara kadar her şeyin içinde bu meret. Her dizide mutlaka bir aşk sahnesi, kitaplarda kavuşamayanlar, yetim veya öksüz büyüyenler vs. derken bir bakıyorum komedi filmine bile koyar olmuşlar. Şu olayı sadece gizemlerle, aksiyonlarla veya korkutan sahnelerle kısacası aşk veya hüzün dışındaki duygularla yapamadık. Polisiye roman okuyorsam bence olması gereken gizem, şaşkınlık veya yüzümde sürekli "Bu nasıl olur ya!" ifadesi.

Bir de Ahmet Ümit çok karıştırmış olayları. Böyle ilk defa büyük kente giden birisi "Bunu yapalım, şunu da yapalım, bak o da varmış, buna da binelim..." der durur ya bu kitapta da biraz öyle olmuş sanki. Biraz oradan bahsetmiş, biraz hikâyeyi anlatmış, güncel olaylara da değinmiş, değinmiş de değinmiş Ahmet Ümit. Hani böyle dolapta bütün eşyalarınız karışmış böyle cangul cungul olur ama tam dışarı çıkacakken giymek istediğinizi bulursunuz, işte bu romanda öyle her şey cangul cungul tam sonuna doğru hooop ortaya çıkıyor katil.

"'Kadınlar.' diyor o ses yine. 'Kadınlardan asla kurtulamazsın, hayaletleri hayatın boyunca seni takip eder.'"(s.1) Düşünüyorum da hayatımdan geçen kadını, onun için unuttum bitti diyemiyorum. Yolda dolaşırken küçük bir kedi görüyorum mesela çat bir anda yanı başımda beliriyor. Onunla beraber kedi sevdiğimiz an yaşanıyor tekrar. Hüzünleniyorum. Sesimi içime hapsedip yoluma devam ediyorum. Bir kafeye oturuyor içim ısınsın deyip çay söylüyorum. Ahh! Başımın belası yine geçiyor karşıma. Gözlerini bana dikiyor eski günlerdeki gibi. Çayını yudumlarken yine küçülüyor gözleri. Bense şekerleri beşer beşer atıyorum onun kızmasına rağmen. Sonra "N'olcak canım ölecek değiliz ya!" diyorum kendi kendime. Ya da tam uyuyacakken beliriveriyor yine gülümsüyor bense yine hüzünlüyüm. Aslına bakarsak ben hep hüzünlüyüm onu hatırladıkça. Ben hüzünlü oldukça da şiirlerle konuşuyor dudaklarım. Bazense hiç susmuyorlar. Sayfalarca yazıyorum, anlatıyorum derdimi de ne kalem halden anlıyor ne kâğıt. Uyumaya çalışıyor, kapatıyorum gözlerimi belki uyuyunca geçer diyorum çocukluğumu hatırlayarak. Uyuyorum rüyalarıma giriyor bu kez. Hüzün yerini korkuya bırakıyor. Tekrar tekrar terk edip gidişini yaşıyorum. Her seferinde daha da siyah oluyor gece, her seferinde daha da karanlık oluyor rüyalarım. Ardından yine gecenin bir vakti uyanıveriyorum nefes nefese. Yatağın ucuna geçmiş bana gülümsüyor. Hiç samimi değil ama bu gülüş, sanki geceyle beraber onu da sarıyor karanlık. Oysa ben sevmiştim onu, öyle köpek gibi falan da değil baya adam akıllı sevdim. Mesela kitaplarımı kimseyle paylaşmam ben, bilmez çoğu insan kitapların değerini. Sayfanın ucunu çevirirler, kapaklarını kırarlar, oraya buraya koyarlar... Fakat ben kitaplarımı onunla paylaşmıştım. Hatta en sevdiğim kitabı –Küçük Prens- ona vermiştim. Niye gitti ki durup dururken? Niye beni böyle huysuz ve yalnız bıraktı? Çaya beş şeker attığım için mi? Ben çayı şekersiz de içerdim be!

Yazan: Mehmet Demirci

🎉 Beyoğlu'nun En Güzel Abisi - Mehmet Demirci hikayesini okumayı bitirdin 🎉
Beyoğlu'nun En Güzel Abisi - Mehmet DemirciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin