Gözlerinin önünde sallanılan ellerle kendine gelebilmişti Anka.
"Ablaa. Dünyadan ablama dünyadan ablama beni duyabiliyor musun?"
"Of Aybaars. Dalmışım işte" dedi 'a'ları uzatarak. Kardeşi birden kahkaha patlattığında ne olduğunu anlamak ister gibi soran gözlerle baktı kardeşine
"Oyş nerelere dalmış bakalım benim ablam" diyerek kızın yanaklarını sıkmaya başlamıştı. Kız bu hareketten nefret ederdi. Bunu kardeşide biliyor, fakat yinede yapıyordu.
Ablasının kızacağını anlayan Aybars:
"Kıyafetlerini seçtim ablaların en güzeli hadi ben kaçar arkadaşlarla buluşacağım" deyip hızla odadan çıkmıştı kardeşi Aybars. Kafasını iki yana sallayarak derin bir nefes verdi ve yatağının üzerindeki kıyafetlere bakmaya başladı Anka. Üstünü giydikten sonra aynadan kendine baktı. Beyaz kalın askılı bir tunik, altına yırtık kot ve onun üstüne koyu yeşil hırkası ile çok hoş durmuştu. Ayağına hırkası ile aynı renk olan yeşil vanslarını da geçirip Dorukla buluşacakları yere doğru ilerlemeye başladı.
*****
Doruk eve gider gitmez kendini yatağına bırakmıştı. Sabaha kadar uyumamış Ankayı izlemişti. Bıkmadan...Usanmadan...
Yarım saat sonra uyanmış ve giyeceği kıyafetleri seçmeye başlamıştı. Üzerine koyu yeşil t-shirt giydikten sonra altına siyah pantolonunu da giyip siyah spor ayakkabılarını ayağına geçirdi.
Derin bir nefes aldıktan sonra arabasına atlayıp buluşma noktalarına doğru yol aldı.
*****
Kendine inanamazcasına başını salladı kız. Salak gibi inanmıştı.Yaklaşık yarım saattir bekliyordu ve gelen kimse olmamıştı. Geldiği gibi geri döndü evine sinirlenmişti. Hızla anahtarı kapının deliğine soktu ve kapıyı kırmak istercesine açtı. Sinir krizi geçirmek üzereydi. Kızgınlığı doruğa değil kendine idi. Saf gibi inanmıştı. 'Yazık' dedi kız kendine. Yazık... Nasılda inanmıştı iki çift güzel söze. Acıyordu kendine. Sonra kendine geldi bu gün erken gidecekti bara. Patronla konuşmalıydı. Sonuçta şarkı söyleyememişti. Ama geçerli bir sebebi vardı en azından. Her ne kadar patronu yufka yürekli de olsa-en azından Anka'ya karşı- vicdanı el vermezdi bir kere.
Patronunun burda olacağından bile emin olmadan kapısını çaldı. İçeriden gelen 'Gir' sesi bir nebze olsun mutlu etmişti kızı. Daha fazla beklemeyerek kapıyı usulca açıp içeriye girdi.
Patronu:
"Bende seninle konuşmak istiyordum Anka geç şöyle" Deyince tedirgin olmuştu Anka. Kendini savunmak istercesine konuşmaya başladı
"Biliyorum çok kızgınsınız ama bir dinleyin lütfen. Babam ile aramıın hiç iyi olmadığını biliyorsunuz zaten. Keman çaldığım gün eve geldiğimde biraz tartıştık. Beni dövdü hastaneye gittim ve hastanede iki gün müşahede altında tuttular. Yoksa biliyorsunuz ben-" Lafını sertçe bölü hem patronu hemde dert ortağı olan arkadaşı
"Ne demek beni dövdü ve sen bana bunu şimdi mi söylüyorsun!"
Anka korkmuştu. Böyle bir tepki beklemediğinden olsa gerekti.
"Tamam. Madem öyle bu gün söylersin şarkını ve o itin ölümü benim elimden olacak haberin olsun" Kız istemiyordu her ne olursa olsun babasıydı ve yıllarca onun sayesinde karnı doymuştu. Bu sevgi ya da bağ değildi vefa borcuydu...
*****
Sahnede beliren Anka ve arkadan gelen müzik sesi ile herkesin ilgisi o yöne dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevdanın Rengi
Teen FictionKız, gelen seslerle salona doğru ilerledi. Salona adımını attığında belindeki silahı adama doğrulttu. "Sen... Sen ölüm nedir bilir misin ? Kaçıştır. Hayatın aksi yönüne depar, hayatın renklerine isyandır ölüm. "Lunaparklara..." Kız yutkundu. "Lol...