Bölüm10: KELEPÇE
Medya; Akın gibi.
Bir hız treninde geçen zamanında içinde savrulduğumuzda hastanenin içindeydik. Fazla dikkat çekmemek için kenarlardan, hızlı ve seri adımlarla ilerliyorduk. Akın hemen yanımdayken Lina bir adım önümüzdeydi. Merdivenleri tırmanırken Lina kenara kayıp durdu ve hayli ile biz de durduk. Etrafa kısa bir göz atıp kimsenin gözünün bizde olmadığını anladığında bize döndü.
"Odasını hatırlıyorsun değil mi?"
"Evet."
"Güzel. Biz Akın ile dışarıda seni bekleyeceğiz sende olduğunca hızla etrafı arayacaksın." bu kafama yatan bir plan olmuştu nede olsa onların özelimize sızması garip olurdu. Gerçi şuan da özelimiz de değiller miydi? Merdivenleri tırmanıp tanıdık oda numarasının önüne ilerlemeye başladık. Yanımızdan geçen birkaç hemşirenin bana dokunduğunda saçımla yüzümü kapatmaya çalıştım. Tanımış olamazlardı değil mi? Odanın önüne geldiğimizde Lina'ya kafamla işaret verip içeriye girdim. Arkamdan sessizce kapıyı kapatıp önüme döndüğümde karşılaştığım görüntü boşluktu. Babamın bulunduğu yatak artık boştu, perdeler odanın içini ıssız bir gölgeye hapsetmişti. Sessiz olmaya özen göstererek yatağa yaklaşıp etrafını kolaçan etmeye başladım. Önce yatağın altına eğilip bir kağıt ya da herhangi bir iz aradım fakat sonuç olumsuzdu. Toparlanıp yatağın üzerini keşfetmeye başladım. Beyaz yastığı kaldırıp altındaki boşluğa baktım, bu da sonuçsuzdu. Kendimi pes etmemem için uyardığımda katlanmış çarşafı açıp silktim ama oradan da bir sonuç çıkmadı. Odanın içindeki iki kapaklı dolaba ilerlediğimde ara sırada dışarıya kulak kabartıyordum. Dolabı açtığımda sadece iki tane askıyla karşılaşsam da üst rafa bakmayı ihmal etmedim. Dolaptan da bir şey çıkmadığında odadaki tekli koltuğu didik didik aradım ama yoktu. Ben ne aradığımı biliyor muydum sahiden? Bir şeyler olsa hastane görevlileri vermez miydi? Sinirle yatağın yanındaki çekmeceleri karıştırmaya başladığım esnada birtakım sesler duydum.
"Merhaba hemşire hanım, benimle ilgilenir misiniz?" Akın'ın endişeyle kurtulmaya çalışan sesini duyduğumda çekmeceyi kapattım fakat aynı hızla geri açtım. İkiye katlanmış beyaz bir kağıt öylece atılmış bana bakıyordu.
"Beyefendi derhal terk edin burayı!"
"Ama kalbimi kırıyorsunuz hemşirecim." vakit kaybetmeden kağıdı alıp çekmeceyi kapattığımda kapıdaki seslerde uzaklaşıyordu. Kapının arkasında durduğumda hızla elimdeki kağıda açıp düz yazıyla yazılmış yazıyı okudum. Bu bir adresti. İlk defa duyduğum bir adres. Kağıdı cebime sıkıştırıp odanın kapısını açtım. Etrafta hastalardan başka birini göremediğimi kendimi dışarı çekip merdivenlere hızla ilerledim. Ceketimin kapşonunu başıma geçirip biraz da olsa yüzümü sakladım. Merdivenleri koşarak indiğimde çıkan ses birkaç gözü üzerime çekmişti. Onları umursamadan çıkışa ilerlerken ardımdan birinin seslendiğini duydum.
"Buğlem hanım!" muhtemelen hemşire ya da doktordu. Seslenişiyle daha da hızlandım ve arabayı park ettiğimize yere doğru koştum. Bahçedeki bakışların bir kısmı üzerimde olduğunda o an tanıdık bir çift gözle karşılaştım.
Ağabeyim...
Onu görmem beni az kalsın yavaşlatacak iken karşıdaki arabanın kornası beni uyardı. Buğra'nın beni tanıdığına işaret eden kaşları çatıldığında arabanın arka kapısını açıp hızla yerime oturdum. Akın hiç vakit kaybetmeden trafiğe karıştığında artık tamamen hastanenin odağından çıkmıştık. Kapşonu indirip arka camdan baktığımda sadece uzun trafiği gördüm. Önüme dönüp cebimdeki kağıdı çıkardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennem Kasabası
FantasíaBen sevdikleri için canını hiçe sayan ama ne pahasına olursa olsun onlardan vazgeçendim. Ben ihaneti hisseden, hissettirendim. Ben cenneti müjdeleyen ölüm meleği. Ben ona koşulsuzca aşık olan kız. "Cenneti müjdeleyen ölüm meleğinin ölüme giden hikay...