- Ada Selin AdemoğluGözlerimi bir an bile kırpmadan, yerde hareketsiz yatan Dimitri'yi izliyordum. O kendini beğenmiş, güçlü ,kibirli halinden eser yoktu. Büyük ve telaşlı bir kabalık hızla etrafına toplanırken, çevresinde biriken insanlar , ona biraz önce olduğu gibi saygı ve imrenmeyle değil de acıma duygusuyla bakıyordu.
Keşke diye geçirdim içimden.. Keşke Dimitri, şuan kendi acizliğini benim gözlerimden görebilseydin.
Restorandan yükselen yardım çığlıklarını duymazdan gelerek, oturduğum sandalyeyi sakince geriye ittim ve ayağa kalktım. Kahve için ayırdığım parayı masanın üzerine bıraktıktan sonra donuk bakışlarımı Dimitri'den çekerek , restoranın çıkışına yöneldim.
Hava kararmış ve iyiden iyiye soğumuştu. Eskiden soğuk havalardan ne kadar çok nefret ettiğimi düşündüm. Ama her şeyim gibi bu da değişmişti. O artık benim yeni müttefikimdi. Geçmiş benliğimi gizlemek için kalbimin etrafına örülen kalın , buzdan zırhlılarımın en iyi arkadaşı, en büyük destekçisiydi.
Sakin adımlarla ilerlerken, kapüşonumu ucundan tutarak iyice aşağıya çektim ve boynumun daha fazla kısmını açığa çıkardım. Soğuk , keskin bir bıçak gibi tenime saplanarak bedenimi uyuşturuyor,verdiği tatlı acıdan başka birşeyi düşünmeme engel oluyordu.
Zaten zihnim olayların etkisiyle karmakarışıktı. Ne hissediyordum? Korku, pişmanlık, acıma, merhamet? Asla! Bedenimi kor bir ateş gibi saran tek duygu , tatmindi. O aşağılık herifin can çekişmesini görmek, beynimin her bir köşesini tarifi mümkün olmayan bir zevkle doldurmuştu.
Dudaklarım donuk bir gülümsemeyle yukarı doğru kıvrılırken, adımlarımı sıklaştırdım. Sokağın sonuna geldiğimde , omzumda asılı duran ve varlığını unuttuğum çantamdan anahtarlarımı çıkardım.
Siyah demir kapıyı omzumla iteleyerek açtıktan sonra merdivenlere yöneldim. Tüm yolu yürüyerek gelmiştim. Ayaklarım bileklerime yaptığı ağrıyı o an hissettirmese de , şuan tüm vücuduma ani bir hızla yayıyordu.
Son basamağa geldiğimde iki avucumu , diz kapaklarımın üzerine bastırarak bir kaç saniye dinlendim. Nefesimi düzene soktuktan sonra sıkıca elimde tuttuğum anahtarlarla kapıyı açtım.
Evimin o bilindik, ferah kokusu burnuma dolarken, ışıkları bile açmadan çevik adımlarla odama ilerledim. Bedenim yorgun, zihnim ise bedenimden daha yorgundu.
İçinden telefonumu çıkardıktan sonra çantamı yatağa fırlattım. Makyaj aynamın önünde duran müzik çalarımı da alarak, ayaklarımı sürüye sürüye ağır adımlarla banyoya yöneldim.
Açtığım ışığın, yoğun karanlığa alışan gözlerimi yakmasını göz ardı ederek küvete yaklaştım. Musluğu açıp dolmasını beklerken, üzerimdekilerden kurtuldum ve bir süre aynadaki görüntümü izledim.
Çektiği acıları, sıkıntıları kimseyle paylaşamayan kuru ve çatlamış dudaklarım, düz bir çizgi halini almıştı. Solmuş yüzümü daha da çöküntüye uğratan gözlerimde ise yaşanmışlığın yoğun izleri saklıydı. Sanki biri dikkatle incelemeye kalksa, son 1 ayda hayatımı boka çeviren her bir ayrıntıyı ele verecekti.
Omzumdan belime dökülen gür, kahve tonlarındaki saçlarım soğuğun etkisiyle sertleşmişti. Uçları tıpkı küçük bir çocukken verdiği kayıplara dayanamayarak parçalanan ve bir daha düzelmeyen kalbim gibi kırılmış, çatal çatal olmuştu.
Hareketsizce, karşımda duran ve bana çok yabancı gelen bu görüntüyü incelerken, küvetten taşan ılık suyun parmak uçlarıma değmesiyle irkildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP
Teen FictionSonra bilinçsiz bir küfür koptu dudaklarımdan "Seni adi orospu çocuğu!" Çileden çıkarcasına ona doğru koştum. Kıpırdamadı, bir şey söylemedi sakince bekledi yaklaşmamı. Sıktığım yumruğu çıplak göğsüne savurduğumda, engel olmadı. Hakettiğini almış...