Bölüm 24 Çocukluğumun söküklerini dikebilir misin?

535 166 42
                                    

Akan gözyaşlarıma engel olamıyordum. Belki de akan yaşlar duygularımın birleşimiydi. Ağladıktan sonra gelen huzuru kimsede bulamamaya başlamıştım. Bir Cem Adrian şarkısına ihtiyaç duyuyordum. Kulaktan alınan sakinleştirici misaliydi. Her kelimesi, her cümlesi, her satırı... Tüm duygularıma tercüman oluyordu. Berkan'ın tabletini elime alıp kulaklığını da kulağıma iliştirip büyük bir hevesle şarkıyı arabaya başladım. Bu şarkı beni sakinleştiriyordu. Kısa bir süre içinde bulur bulmaz dinlemeye başladım.

Gelmiyorsa artık yardıma
Bir zamanlar ağladığın omuzlar
Soğumuyorsa kalbine akan kaynar sular

Tanıyamıyorsa artık gözlerin
Aynadaki şu sessiz ve yorgun adamı
Kurumuyorsa yanağından akan tuzlu sular

Nefes alamıyorsan ,açıklayamıyorsan
Tutunamıyor , kanatlanamıyorsan
Ve artık başaramıyorsan..

Olsun , olsun varsın
Şimdi uyu.. Biraz uyu.
Kurşuna dizilmiş yalnızlığın yanına uzan
Ve biraz uyu.

Durduramıyorsan artık adımlarını,
Hep aynı ıslak kaldırımlarda,
Sayamıyorsa parmakların geçen yılları,
Unutuyorsa artık ellerin,
Eskiden tuttuğu elleri,
Kayboluyorsa aklından tek tek isimleri..

Nefes alamıyorsan ,açıklayamıyorsan
Tutunamıyor , kanatlanamıyorsan
Ve artık başaramıyorsan.

Olsun , olsun varsın,
Şimdi uyu.. Biraz uyu.
Kurşuna dizilmiş yalnızlığın yanına uzan,
Ve biraz uyu.

Olsun , olsun olsun varsın,
Şimdi uyu.. Biraz uyu.
Kurşuna dizilmiş yalnızlığın yanına uzan,
Ve biraz uyu.

Sadece çocukken uyanıksındır bunu bil.
Her şeyin farkındasındır, her sese dönüp bakarsın.
Büyümek; uyumak ve unutmak gibidir.. Ve büyüklerin dediği gibi: uyuman gerekli büyümen için... Sağır ediyorsa sessizlik ve kör ediyorsa aydınlık, sadece sana görünen ve kimseleri inandıramadığın bir hayalet gibi yanı başında oturuyorsa yalnızlık, bu gece..
Hep aynı saatte kapını çalan bir düşman gibi bekliyorsa seni ve canına kastedecek bir kılıç gibi sallanıyorsa tepende, unutabilmek için hepsini biraz uyu...

Bir şarkı bu kadar mı duygularına işlerdi...

Duygularımla boğuşurken kapının açılmasını duydum ve gözlerimdeki yaşları avucumun içiyle silip birşey yokmuş gibi davranmaya başladım.

"Uyandın mı? Uyuyakalmıştın ve uyandırmak istemedim. Seninle bir yere gideceğiz hazırlan."

"Nereye Berkan?"

"Söylemem."

Birşey demeden çıkmıştı. Ve ben yerleştirdiğim kıyafetler arasında kıyafet aramaya başladım. En iyisi kot şortum ve beyaz tişörtümdü. Hızlıca giyinip hafif şekilde pembe rujumla eyelinerimi sürdüm. Gözlerimdeki şişliği belli etmemesi içinde üstünden rimel sürüp aşağı indim. Elinde büyük bir piknik sepetine benzer sepet vardı. Anlamıştım fakat belli etmedim. Arabaya yerleşip başımı yasladım. Radyodan çalan şarkılarla huzur bulmaya çalışıyordum. Berkan'nın hızlıca geçtiği şarkılar arasında duyduğum şarkıyla yerimden hoplamam bir olmuştu. "Dur!" diye bağırıp elimle o kanala doğru tuşlara basıyordum. Sonunda bulmuştum.

Yürüdüm yürüdüm çok yollardan geçtim inan çok büyüdüm..
Düşündüm düşündüm sebebini bulamadım neden neden neden çok üzüldüm?..
Aç kapını lütfen,çünkü ben geldim
Çok üşüdüm, çok soğuk yerden geldim
Bana bana biraz gülümser misin?
Kimseye sormadım,yolu kendim buldum geldim
Simsiyahların içinden sana karbeyaz geldim
Şimdi beni biraz sever misin?
Ben geldim!..
Üstüm biraz tozlu, yolda çok düştüm geldim
Ellerim çizik üzgünüm, dikenliklerden geldim
Kalbim paramparça ama sana topladım geldim
Bir bilsen neler yazdım, hepsini yaktım geldim
Annemi bıraktım sana, kimsesiz geldim
Çocukluğumun söküklerini dikebilir misin?
İzin ver de oturayım lütfen, bacaklarımı çok yordum geldim
Kusura bakma üstüm ıslak, büyük yağmurlardan geldim
Anlatsam herşeyi, dinler misin?
Yanıma para almadım, beş kuruşsuz geldim
Yolda biraz acıktım ama sana,dayandım geldim
Hiç yokken hep olmak nedir,bilir misin?
Kendime.. devdim!devdim!devrildim geldim
Kardım,buzdum eridim,erittim geldim
Aşkı sırtıma aldım,taşıdım,evladım dedim
Açtım,soldum,sarardım geldim
Yandım, söndüm, kül oldum geldim
Ellerinle ellerime su dökebilir misin?
Yüzüme vurdu rüzgar yağmuru,daha çok dedim
Yağmur çarptı kendini bana, "bu yetmez" dedim
Kırılmış kanatlarıma bir kez dokunabilir misin?
Taştım,dağdım,kum oldum geldim
Camdım,kayaydım, tuz buz oldum geldim.
Beni tanrı'ya tekrar inandırabilir misin?
Bin kere öldüysem, bin kere dirildim geldim
Canımdan can,kan verdim ama adını yaşattım geldim
Yedi kat yerin dibinden beni duyabilir misin?
Kimse inanmadı sana,bir ben taptım geldim
Dönecek yerim kalmadı, herşeyi mahvettim geldim
Şimdi beni biraz sever misin?
Ben geldim!
Yıldızları gökyüzünden yere indirebilir misin ?
Bana daha önce hiç duymadığım bir kaç şey söyleyebilir misin ?
Beni tepeden tırnağa aşık edebilir misin ?
Şimdi beni biraz sever misin ?

Cem Adrian'nın "Şimdi beni biraz sever misin ?" dediği anda Berkan'ın da bana demesi içimi cız ettirmişti. Buna en iyi cevabı Cem Adrian'ın şarkısıyla vermeliydim. " Çocukluğumun söküklerini dikebilir misin? "

"Biliyor musun Alara, bu benim en sevdiğim şarkı."

"Benimde. İnsanın damarından geçen kanın içinde hissettiriyor bu şarkı kendini. "

"Kimse olmasın yanımda bir sen ol."

"Ben çekip gitmek istiyorum. Bu hayattaki hiçbir insanın yüzüne bakmak istemiyorum.".

"İnsanlara ceza vermenin en iyi yolu seni sevmeyen insanları mutluluğunla incitmen. Mutlu olduğunu hissettir. Onlar üzülsün. Sen kendi keyfine bak."

"Ne keyfi kaldı? "

Sussam kinim konuşacak durumdaydı. Başımı koltuğa yaslayıp yolun ve şarkının akışına bıraktım. Kısa bir yolculuk geçirdikten sonra bembeyaz tüllerle süslerle süslenmiş etrafı mumlarla çevrilmiş masanın başına geldik. Elindeki sepeti çıkartıp içecekleri çıkarttı. Kendi yaptığı cupcakeler çok hoş duruyordu. Beyaz önlük giymiş kısa boylu hafif sakallı adam elinde tabaklarla yanımıza yanaşıp yemekleri getirdi.

"Otur bakalım prensesim."

Prenses... Imm. Hayatım boyunca kimsenin prensesi olarak kendimi hissedemedim. Hiçbir zamanda kulaklarım bu sözlere şahit olamadım. Hiç istifimi bozmadan oturdum ve Berkan'ı izlemeye başladım. İki dakika içinde masa donatılmıştı. Sepetin içinden bir bilgisayar çıkarttı ve en sevdiğim şarkılarla oluşmuş bir listeden sırayla şarkılar çalmaya başladı. Cebinden çıkarttığı kırmızı kutuyu bana doğru doğrultarak " sen eksik kalan yerimsin. Peki hayatımda sonsuza dek kalarak tamamlar mısın eksik parçamı?" diyerek elindeki yüzük kutusunu açarak gözleriyle gözlerimin içinde yeni bir Dünya oluşturmuştu. "İsim koymayalım aramızdaki olaya. Büyüsü bozulur. Bu sefer birbirimizi unutmaya çalışırken buluruz kendimizi. Ben senin kayıp parçandım ve sen beni buldun. Şimdi koyabilirsin eksik yerine kayıp parçanı."

Narince elimden tutup yüzüğü özenle parmağıma yerleştirip gözlerime masmavi gözleriyle bakıyordu. O gözlerinin rengi boğulacağım denizin içinden bir parça gibiydi sanki.

"Masmavi gözlerinde boğulmama izin ver."

"İzin vermiyorum Alara. Sen gözlerimin önünde ol. İçinde boğulmana gerek yok."

Bölüm sorusuna sıra geldi. Bundan sonra bölümler daha uzun olacak ve kurgu daha farklı şekillenecek. Neyse bölüm sorusu sizce bundan sonraki bölümlerin akışı nasıl gidecek? Düşüncelerinizi merak ediyorum şu an 61. Bölüm dah yazdım ve kusura bakmayın ygs lys çalışmaları yüzünden uzun zamandır bölüm paylaşamadım. Neyse daha fazla sözü uzatmayacağım. İyi okumalar.

SIRRIMA AŞIK OLUR MUSUN?  #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin