Bedenim buradaydı ama ruhum yok gibiydi bir şey hissetmiyordum. Güneşin cansız bedeni hastaneye getirilmişti .
YAZARDAN
Güneşin ailesi, ateş, minya,buğra hepsi perişandi.Hepsi morgun kapısında cansız beden için bekliyorlardı. Ateş aklında son defa söyleyeceklerini düzenledi amaçsız ve hissetmeden hepsi için zordu ama ateş ilk defa yakınındaki birinin ölüm acısını tadıyordu. Annesi ve babası perişan bir halde kizlarinin yanindan çıktılar . Göz altları çökmüş ayakta zor duruyorlardı onlar için en zoruydu canlarından can parçaları gitmişti. Annesinin gözleri önüne ufacık bir anıları geldi. Küçükken düğüne gittiklerinde gelini görüp "bende evlenicem" diye tutturmuştu. Keşke şimdi kalksa da gitsek dügüne tekrardan " anne gelin" olmak istiyorum dese bende ona sen benim küçük meleğimsin deyip sinir etsem çok özledim güneş kalk gidelim. morgun kapisindan ciktigi zaman gunesin annesi fenalaştı herkes perişandı ama giden gitmisti..
Sira ateş'teydi . Morgun kapisini acip içeri girdi ayaklari geri geri gidiyordu elleri titriyordu mutsuzdu bedeni ruhu yorulmuştu. Gidip güneşinin alnından öptü her tarafı yanıktı tanınmayacak haldeydi.
ATEŞ'TEN
O güneşimdi önemli olan oydu. "İnsafsız sevgilim kalk "dedi haykırdı ateş. Acıyor dedi. "Kalbim acıyor güneş kalk dedi . Kalk ki yaşıyalım , kalk ki beraber ölelim, kal ki hasret kalmayalım , kalk ki kimse üzülmesin güneşim , kal ki o güzel saçlarını okşayıp gözlerine bakabileyim beni bunlardan mahrum etme olmaz mı benden gitmeseydin olmaz mıydı canın cok acıdı mı ? Evet acımıştır özür dilerim aşkım sorduğum da soru degil elbet acımıştır . Yüreğim yanıyor , meğer gözümde ne degerliymişsin senin yerine hala yaniyorum ben deli gibi. "
Şuan berbat bir sekilde güneşimin tabutunu tutuyordum. Dün gece geçmiş ve bugün güneşimi defnedicektik. Selma teyze sinir krizi geçirmisti. Ailesi perişandi mutsuzluk hüzün çökmüştü. Hepimiz mezarin başında güneşin toprağa verilişini acı içinde izliyorduk daha cok gençti ama onun ölümü hepimiz de acı bir iz bırakmıştı. Huzurlu ölmedi , huzursuz bir bicimde hayata gözlerini yumdu.
MİNYA'DAN
Ateş mezarının başına oturup toprağını okşadı .Bekledi, bekledi, bekledi ... Sabahin ilk ışıklarında, gecenin karanlık ayazına kadar oturduğu pozisyonu bozmadan bekledi bizde onunla bekledik. Ateşte ki kederi güneşin helvasini yerken gördüm. Yanıyordu ciğeri, kanıyordu kabuk tutan kalbi acı gözyaşlarını helvayıyı yiyerek saklamaya çalışıyordu ama herkes onda ki gözyasları görebilecek kadar acı yaşıyorduk . Biz yaşamayı tercih edip acılarımızı dışa vuruyorduk ama ateş öyle değildi ızdırap çeke çeke kendini cezalandırıyordu. Yanına ufaktan adımlarla gidip ateş'in elini tuttum. Elini tutunca irkilip "Güneş "dedi. Daha sonra özür dileyerek ayağa kalktı. "Hadi gidelim" dedi .
Beni yanına alarak ve buğradan destek alarak arabamiza dogru ilerledik. Yoldaki şeritleri izleyip gizlice gözyaşı döküyordu. Bunu burnunu cekişinden ve yüzünü gizleyişinden anlayabiliyorduk.
Ateş'in durumu yüzünden kalbime yumru oturmuştu. Eve adımını atar atmaz dolaptaki şişeyi toplayıp kendini yere atti. "Ateş yapma "dedim.
Ateş ise elimi iterek "bırak dedi . Canım acıyo en azından sarhoş olunca unutuyorum minya . Cebinden güneşin fotoğrafını çıkartarak şerefe gunesim dedi . Sana öldüm ben şimdi kendi ölümüme içiyorum mutlu musun? " dedi. Ayağa kalkıp eline fotoğrafı aldı kendi kendine söylenerek etrafta yalpalanıyordu. Tam bir keşlere dönmüştü rahat 2 haftadır sürekli içiyordu hem biz yorulmuştuk hem de onun bedeni, ruhu yorulmuştu. Elindeki şişeyi televizyona fırlatınca sıçrayıp bugraya sığındım . "Sakin ol dedi . kulağıma fısıldayıp acısını boyle atlatıyo buna katlanmamız gerek dedi. İstersen seni eve bırakabilirim" dedi buğra .
"Hayir burda olucam" dedim. Buğra'nın kollarının arasına beni almıştı ve ona baktıgımda buğra uyumuştu bende onun kollarında yavaş yavaş mayışıyordum. Ateş ise kafasını yastığa gömmüş yatıyordu. Yatarken dua ettim bugün de kendine zarar vermediği için şükrettim.
ATEŞ'TEN
Buğra minyayı sıkı sıkı sarmalamıştı. Onlar uyurken üstümdeki örtüyü onların üzerine attım . Kendim sessiz bir sekilde ayağa kalktım hava almam gerektiğini hissediyorum buralarda kaldıkça ölüyordum, boğuluyordum. Saat 3' tü montumu alıp dışarı çıktım . Soğuk havanın ayazında kendimi kent tepesine atmıştım. Tüm şehir ayaklarımın altındaydı. Kollarımı açıp soguk havanın iliklerime kadar işlemesine izin verdim oturup haykırdım, bagırdım. Beni niye bıraktın güneş diye canım çıkana kadar agladım . Duygu yoksunluğu yaşıyordum bana güldüğü , bana inat herşey yaparım edaları aklima gelince daha cok ağladım daha cok öldüm , öldüm . Kollarımı açıp ayaklarımı uçurumun kenarına getirdim . Her şeye hazırlandığım sırada arkamda bir el omzumu tuttu kulagıma ise fısıldayıp "yapma ömrüm" dedi. "Güneşşşş " dedim yavaşca dönüp ona sarıldım ve hayal olmasına rağmen lavanta kokusunu hissediyordum. Gel dedi elimi tutup ağacın yanına beraber oturduk. Dizlerine uzandırıp şaçlarımı okşadı , bana hayatımda hiç bir şekilde kimseden duymayacagim sözler , hayalller başetti. Huzurlu bir sekilde onun bacaklarına sarılmıştım. O ise kafasını kafama koyup soğuk ellerimi ısıtıyordu.Gözlerimi açtığımda kendimi kapının önünde buldum kafam kapiya yaslı bir şekilde güneş diye bakınıyordum ama kendimden baska kimse yoktu ." Hayal miydi ? ama gercek gibiydi hersey bitmiş miydi? ama oraya gittiğimi hatırlıyorum dedim ama gitsem burda ne işim var" dedim. Ayağa kalkıp kapıyı zar zor açıp ve içeri girdim.
Beğenmeyi unutmayalım !!! Okuyan beğenen yorum yapan herkese şimdiden teşekkürler. Yeni bölüm için mesaj atan arkadaşlar kusura bakmayın biraz geç yazdım kendinize iyi bakın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"BANA AŞK BORÇLUSUN"
Teen FictionMesafeler aşk'a engel midir ? Kimine göre evet kimine göre ise hayır. Peki bizim kahramanlarımıza mesafeler engel olabildi mi ? Nefret mi ? Sevgi mi ? Hayallerler mi? Onların kaderleri birbirine mi bağlanıcak mı yoksa hiç olmadık yerde çekip gidic...