GİRİŞ

40 6 9
                                    

       Bir varmış bir yokmuş diye başladı her masal gibi.İki soylu ailenin çocukları büyük bir aşkla evlenmiş çok geçmeden bir kızları ve oğulları olmuştu.Genç kadın kızını kucağına alınca kendini nenesinin masallarında hissetmişti. Büyü gibiydi bu kız keza Ahmet Bey de aynı şeyi hissetmişti. Bilmedikleri tek şey (tabi o an) yan tarafta ağlayan küçük kızla aynı anda doğan erkek çocuğunun annesinin nerede olduğuydu. 2 gün sonra hastaneden çıkma vakitleri geldiğinde küçük oğlan bebeğin annesi hala ortaya çıkmamış ve anneyle ilgili toplu iğne ucu kadar ipucu bulunamamıştı. Nesrin Hanım yeni anne olmasından mı yoksa o koca yüreğinden mi bilinmez bir ipucu bulunana kadar bebeğe bakmayı teklif etti ve uzun süren bir savaş sonucunda küçük bebek yeni bir aile kavuşmuştu. Tabi o sıralar hiç biri bunu bilmiyordu.Nesrin Hanım ve Ahmet Beyin masalı da böylece başladı. Küçük kızın adını Masal koydular tabiki. Başka ne yakışırdı ki? Masal gibiydi bebek. Küçük oğlana gelince adı belliydi Onur. Onurlu,dürüst bir genç olmalıydı bu yüzden Onur koydular bu bebeğin adını. Bebekler 10 günlük olduğu zaman ki ikisi aynı beşikte yatıyolardı mecburen Nesrin Hanım süt oğlunun hep bu evde kalması gerektiğini anladı. Masal hanfendiler için hazırlanan odaya girdiğinde beşikte elleri birbirine kitlenmiş yatan iki yürek gördü. Ayıramadı onları ve zorlu bir mücadele sonucu bir de SOYTÜRK soyadını taşımanın verdiği torpille Onur evlat edinildi ve Masal gibi büyütüldü öz evlatları gibi. 
       Nesrin ve Ahmet SOYTÜRK  çifti tüm sosyete tarafından takip edilen bir çift haline gelmişlerdi. Nesrin Hanım hayatını huzur evlerinde yetim hanelerde aklınıza gelebilecek her türlü savunmasız insanın yanında geçiriyordu. Nesrin Hanım verdikçe nedensizce servetleri artıyordu. Onur ve Masal'ın ilk okula başlamasıyla dertler artmıştı. Çocuklar bir devlet okulunda okuyorlardı. Onların telaşları bu kadar güzelken bu kadar tutunmuşlarken birbirlerine her madal gibi ters gitmesi gereken bir şeyler olmaya başlamıştı. Ekim 2008 tarihinde ki hava tuhaftı o gün. İnsanın içi sıkılıyordı. Bir kaç evrak için doktora giden Nesrin Hanım ve Ahmet Bey aldıkları haberle yıkılmışlardı. Genç adam bu kadınla büyümüş, tğm hayatını bu kadınla geçirmişti. İlk okuldan kaçışı, ilk sineması, üniversitesi, ilk aşkı ve tüm hayatım dediği bu kadın şimdi ellerinde ölecekti. İlk kez birini kaybetmenin acısını da aşkı, hayatı olan bu kadınla yaşayacaktı. Koskaca Ahmet SOYTÜRK gözleri dolmuş, ufak bir esintiyle ağlayacak haldeydi.Ben ne yapacağım diyordu kendine. İnsan yitirince ne yapardı?
          Diğer yandan Nesrin Hanım da çaresizdi. Evlatları vardı arkada 2 tane. Sevdiği adam vardı yitirmekten korktuğu. Onları bırakıp gidecekti. Ölecekti ve toprak olacak ruhu arşa ulaşacak her gece şükrettiği rabbine kavuşacaktı. İkiside sustular ve konuşmadılar o gece. Kendileriyle hesapları vardı. Ahmet Bey korkularıyla yüzleşecekti. Nesrin Hanım kalktı ve namazını kıldı her zaman ki gibi. Bu sefer daha uzun sürdü namazı. Ağlayarak, şükrederek dualar etti. O gittikten sonra olacak her şey için.
        Zaman geçiyo ve genç kadın zamanla beraber eriyordu. Buna rağmen asla isyan etmeden çalışıyordu. Nilüfer ilçesinde büyük bir iş merkezi yapılmış ve buranın işletmesi yardıma muhtaç olan insanlara verilmişti. Ekim 2009 tarihinde iş merkezinin açılışına bir hafta kala Nesrin Hanım başının secdeye değdiği anda hayata noktayı koymuştu.En çok sevdiğine onun hzurunda kavuşmuştu. Masal'ın anne feryadı odayı doldururken Onur ona eşlik etmiş Ahmet Bey ise çocuklarına sarılmış ağlamaktaydı.
        Ertesi gün Bursa Ulu Camiinden kaldırılan cenazeye koca bir kalabalık eşlik etmişti. Sırf magazine boy göstermek için gelen o süslü sosyete kalabalığının yanında her kesimden insan vardı. Nesrin Hanım kendini herkese sevdirmişti. Gerçekten ağlayanlar vardı mesela.Nesrin Hanım için gözyaşı dökenler üzülenler ve ağlayanlar.

      Nesrin SOYTÜRK adıyla açılan iş merkezi insanların uğrak noktası olmuştu. Kısa sürede büyümüş gelişmişti. Bu sırada Onur ve Masal da büyüyordu. Nesrin Hanımın acı kaybının üzeriden 2 sene geçmiş ve bu sırada çevreninde baskısıyla Ahmet bey  evlenme kararı almıştı. Kendi yaşlarında sosyetenin en gözde isimlerinden biri olan  İpek Hanımla görüşmeye başlamıştı. Kanı bu kadına ısınmasına rağmen bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı. 6 ay boyunca birbirlerini tanıma süreci geçirdiler. İşler oluruna geldiğininde Ahmet Bey tersliği fark edip bu izdivaçtan uzaklaştı. Bir gün eve geldiğinde İpek Hanımın Masal ve Onur'u karşısına alıp bağrındığını gördü. Az uzakta onları izlemeye başladı. Onur İpek Hanımın çok sevdiği ve Paris'ten aldığı o küçük servet olan elbisesine su dökmüş ve buna deliren kadın bağrınmaya o küçük adamı hırpalamaya başlamıştı. O sırada  Masal öne atılıp annesine benzeyen duruşuyla ve edasıyla kardeşini savunmaya başlamıştı. Bu hırslı kadın elini Masal'a kaldırınca Onur öne atılmıştı. İşler büyümeden Ahmet Bey araya girmiş ve kibirli kadına haddini bildirip evden uzaklaştırmıştı. O gece küçük çocuklarını düşündü. Ne kadar da kendilerine benziyorlardı. Masal annesi Onur babasıydı adeta. İlk okula başlamadan önce Masal ve Onur'a gerçekleri anlatmışlardı bir uzman yardımıyla. Onlara ikiz kardeş olduklarını öyle hissettiklerini söylemişlerdi. Onur o küçük bedeninden beklenmeyen olgunlukla onlara sarılmış anne ve baba demişti. O gece Masal ve Onur beraber uyumuşlar ve bir daha evde bu konu açılmamıştı.   

       Bana kalırsa Ahmey Bey haklıydı. Demet Akalın şarkıları gibiydi kadın. İntikam dolu. Lakin o şarkıların içinde bir geçmiş varken bu kadın hayata nefretle bakıyordu. Bu kini sebepsizdi. Bir gün Ahmet Beyden de intikam alacaktı. Bu ortadaydı. Her neyse biz Kahramanlarımızın hayatına  dönelim. 14 yaşlarına bastıklarında Ahmet Bey bir izdivaçla sonlandırmıştı evliliğini. Mine Hanım. Harika bir kadındı doğrusu zarif ve güzel. Bu adama aşıktı. Yanlış anlamayın parasına veya SOYTÜRK HOLDİNG VE SOYTÜRK OTELLER ZİNCİRİNE değil o Ahmet Beye aşıktı. Çocuklarıda çok seviyordu lakin Nesrin Hanımın gölgesi onu çocuklardan uzaklaştırıyordu. Onun gölgesinde olmak bu genç ve güzel kadını kırıyordu. Tabiki anlayışlıydı. Masal ve Onur annesiz iki çocuktı. Onlardan yitirdikleri bir annenin aşkının öfkesini çıkaramazdı ama onlara yeterince ilgi gösteremiyor ve anne sevgisini yaşatamıyordu. Ahmet Beyin aşkına sahip olamamak değilde bu çocuklara olan uzaklığı her gece yastığını ıslatıyordu. O yastığa başını koyduğu her an uyuyuncaya kadar ağlıyordu bu yüzden.

       3 seneleri böyle geçti. Her sene o kara günde önce kabristan ziyaret ediliyor dualar okunuyordu. Mine Hanım çocuklara sarılıp onlarla ağlıyordu. O herkesten çok ziyaret ediyordu belkide Nesrin Hanımı. Ondan af diliyor ve kana kana ağlıyordu. Her neyse evet evliliklerinin 3. senesiydi. Masal ve Onur büyümüşlerdi. 17 yaşlarına basmışlardı. Masal aynı annesiydi. O zarafet,incelik ve güzellik. Onur da babası. Uzun bir boy ve harika bir karizma. O matem gününe 1 hafta kala acı bir kayıpla daha yıkıldılar. Mine Hanım varlığından daha haberdar dahi olamadan bebeğini kaybetmişti. Genç kadın yıkılmıştı ve bu yıkım onu çocuklardan Ahmet Beyden ve bu evlilikten iyice uzaklaştırmıştı. O matem gününden önce Masal korkarak Mine Hanımın kapısını çaldı. Sert bir ses bağırdı;
   -Gel!
Kız korkarak araladı kapıyı. Genç kadının canı burnundaydı. Bu kızı gördükçe deliriyordu. Kız titreyen dudaklarını araladı ve kadın derin bir nefes aldı.

- Konuşabilir miyiz Mine abla?
-Dinliyorum Masal!
-Ben... eee. şey dün rüyamda annemi gördüm.

    Masal durdu. Mine Hanımın tepkisini bekledi. Mine Hanım deliye dönüyor sinirden belli etmeden sakinleşmeye çalışıyordu. Bu kız ne yüzle bu acısı varken ona annesinden bahsederdi.
- Devam et Masal dinliyorum!
Sesini kontrol edememiş ve bağırmıştı. Masal yatağa yanına oturdu ve yutkundu.

  - Konuştuk onla. Sarıldık bana senden bahsetti Mine abla.

      MERHABAAA.. Öncelikle herkese kocaman merhaba diyorum ve size yeni bir hikayeyi Masal'ı takdim ediyorum ilk bölüm tanıtma amaçlıydı umarım beğenirsiniz . Hatalarım için özürler sunuyorum.

MASAL...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin