1.Bölüm-Giriş.

21.5K 956 112
                                    




Demeter'in tek mutluluk sebebi, karnında gelişmekte olan bebeği Kore'ydi. Onun geleceğini merak ettiği için Moira'ları huzuruna çağırttı. Her birine hediyeler sunup, kızı hakkında ki kehanetleri söylemelerini istedi. Moiralar, Kore'nin yaşam ipliklerine dokundular.

Demeter, suratlarında ki değişimin kötü şeylerin habercisi olacağını biliyordu. Bildikleri herşeyi söylemelerini emretti. Moiralar, Kore'nin Ölülerin Tanrısı Hades tarafından kaçıralacağını ve kurtarılamayacağını söylediler.

Demeter, kızını korumalıydı fakat Olimpos'tayken koruması pek mümkün olamayacaktı. Hades ve Kore, her an karşılaşabilirdiler. Demeter, kızı için insanların arasında yaşamayı seçti. Kore için insan gibi davranıyordu, onu da insan gibi yetiştirmişti. Arada bir Olimpos'a gidiyor, çok kalmadan geri dönüyordu. Kore'ye fark ettirmeden, Tanrıçalık görevlerini yerine getiriyordu.

Kore'nin Tanrıça'ları anımsatan güzelliği, insanların dünyasında fazlasıyla dikkat çekiyordu. Gecenin siyahıyla, güneşin tutamlarının birbirleri içine karıştığı uzun ve gür saçları vardı. Büyük ve buza yakın bir mavilikte olan gözleri, uzun ve ince burnu, dolgun ve bir o kadar da kıvrımlı dudaklarıyla Kore, tanrıça tabirine uyuyordu.

Kore, o gün kütüphanede kalmıştı. Yağmur, dünya üzerinde ki tüm kötülükleri silmek istiyormuş gibi yağarken montunu yanına almadığı için bir kez daha kendine kızdı. Soğuktan pembeleşen yanakları ve moraran dudaklarıyla, ıslanmayı göze alarak dışarıya çıktı. Neredeyse boş olan sokakta, çizmelerinin topuklarından çıkan ses yankılanıyordu. Ellerini, saçlarına siper ederek kestirme olan ara sokağa doğru ilerlemeye başladı.

Sokağın duvarına, sırtını yaslamış ve karanlıkla bütünleşmiş olan adam Kore'nin fazlasıyla ilgisini çekmişti. Bu yağmurun altında böylece rahat bir şekilde durması için kesinlikle kafayı yemiş olması gerekiyordu. Kore, ilerledikçe adamın yüzü biraz daha aydınlanmaya başladı.

Daha önce hiç bu kadar kemikli bir surat görmemişti. Gümüş grisi gözleri, Kore'nin gözlerini bulduğunda Kore'nin iç sesi 'koşması' için yalvarmaya başlamıştı. Kore, iç sesini dinlemeden adamın suratını incelemeye devam etti. Kan kırmızısına yakın renkte dolgun dudakları, kavisli kaşları ve uzun, ince bir burnu vardı. Saçları, geceden bile daha siyah olabilirdi. Genç adamın, yüzüne vuran ışık sayesinde gür kirpiklerinin gölgesi, elmacık kemiklerinin üzerine düşmüştü. 

Adam, meraklı bir şekilde Kore'yi süzerken parmaklarının arasında ki sigarayı su birikintisinin üzerine attı ve yanına doğru ilerledi. Kore, geriye doğru ilerlediği sırada adam üzerinde ki montu çıkarttı ve Kore'ye uzattı. Hareketi karşısında afallamıştı, Kore'nin şaşkınlıktan aralanmış dudakları ve irileşmiş gözleri adamda gülme isteği uyandırmıştı.

''Te..teşekkür ederim ama kabul edemem.''dedi Kore güçlükle. Adam, ona doğru alaycı bir şekilde gülümsedi, dişleri inci beyazlığındaydı.

''Başka şansın yok.''dedikten sonra pembeleşen yanaklarına doğru baktı. Karşısında ki kızın ilahi bir görüntüsü vardı, Hades'in şimdi gitmesi gerekiyordu fakat bu kız için geri dönecekti.

Demeter, bir şeyi unutmuştu. Kaderden asla tam anlamıyla kurtulamazdı, ölüm dışında hiç bir şey kaderi değiştiremezdi. Yıllar boyunca insanların arasında yaşayıp, onlardan biriymiş gibi davranması Hades ile Kore'nin birbirlerini görmesine engel değildi.

-

Evet arkadaşlar, yine ben. Bu kitap Tanrıça Serisi'nin ikinci kitabı olacaktır. Konuları arasında herhangi bir benzerlik yoktur, ayrı karakterler ve farklı bir hikaye doğrultusunda yazılmıştır. Yani bu hikayeyi okumanız için birinciyi okuma gibi bir zahmete girmeyin.

Ne sıklıkla yazacağım size bağlı, bu giriş bölümümdü. Eğer beğendiyseniz, yazmaya devam edeceğim. Hepinize iyi okumalar!


Buzdan CehennemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin