Danny
"Elinden gelen bu kadar mı? Daha fazlasını yapamaz mısın Miller?!" Konuşmaya devam ettikçe yumruklarımı ard arda suratına geçiriyordum. Fazla tahrik edici hareketlerine daha ne kadar sabredebileceğim konusunda, şüpheliydim. Dong sesi duyuldu ve karşılaşma 111-115, 113-113, 114-112 puanlamalarıyla beraberlikle sona erdi. Hakem ikimizinde kolunu kaldırdığında, büyük kalabalığa skorun eşit olduğunu ilan etmiş oldu. Ringin köşesinde Paul yüzümdeki kanları temizlerken yanıma geldi. "Ucuz kurtulduğuna şüphesiz sende eminsin umarım?" Kurallar artık işlemediğine göre, bunlara artık cevap verebilirdim. Hızla ayağa kalktığımda Paul ve yardımcı antrenörleri önüme geçti. "Bu saygısızlığa bir son vermezsen, boksörümü bırakmaktan hiç çekinmeyeceğim." Paul'un ani çıkışına, pis bir şekilde gülerek karşılık verdi ve arkasını döndü. Fakat durum böyle sonuçlanmayacaktı. "Leonardo." Adını söylediğimde yavaş hareketlerle arkasını dönmüştü. "Gerçek bir maç. Philadelphia'da." Alaycı bir kahkaha attı ve söze girdi. "Bu maçın aslında kazanan tarafının ben olduğumu biliyorsun. Philadelphia şampiyonu eyaletine bu gerçekle dönemez değil mi?" "Taraftarın gelebilir." Paul saçmaladığımı düşünüyordu ki, araya girdi. "Hayır Danny. Böyle bir şey gerçekleşmeyecek. Sade bir gösteri maçını bu noktaya getirmek mantık dışı." "Menajerin haklı Danny." "Seyircin karşısında benim yumruklarım tarafından yere yığılman fazla zevkli olacak." Bu sefer tahrik eden taraf bendim. Sol omzuma hafif bir yumruk çakıp, ekibiyle ringen çıktı. Bu hareket, Philadelphia'da müsabakanın gerçekleşecek olmasıydı.
Alexis
Gece boyu yatağımdan karanlığa ışık saçan ayı seyrettim. Kendimi, hiç olmadığım kadar iyi hissediyordum. Danny'le aramızda zaman ilerledikçe çekimini arttıran bir şeyler vardı. Teaneck'te o gece beni öpmesi. Dün gece ki istekli tavrı ve benim tüm bu olanlara karşı koyamamam. Her şey aynı iki kolyenin, birbirlerinin varlığından habersiz iki insanı buluşturmasıyla başlamıştı. Farkında olmadan dudağımın kıvrılmasını sağlayacak kadar güzel bir tesadüfle. Bunları düşünürken kendimi fazla mutlu hissediyordum fakat böyle bir durum hakkında, büyükbabamın kafasında olumlu düşüncelere yer vereceğini hiç sanmıyordum. Oğlu olarak gördüğü Danny ve torunu Alexis.
Yastığımın altında kalan telefonu elime aldım. Ekran aydınlandığında bir yeni mesajımın olduğunu gördüm. Gönderenin Danny olduğunu farkettiğimde ise, hızla yatakta doğruldum.
"Saat 14:10'da Paul'la antrenmanım bitiyor. Geldiğimde hazır ol, sanırım bu seni tanıdığımdan itibaren farkettiğim bir özelliğim; bekletilmeyi sevmem."
Böyle bir mesaj attığı için fazla şaşırmıştım. Ve neden buraya geliyordu? Gözlerim telefonun sağ üst köşesindeki saate gittiğinde, 13:50'yi gösteriyordu. Hızla yataktan kalkıp banyoya koştum. Sadece vücudumu yıkayıp, hazırlanmak için gömme dolabımın karşısına geçtim. İnce kumaşlı, mini, beyaz elbisemi giydim. Yaka kısmındaki açıklığa uzun bir kolye taktım ve son olarak kahverengi sandaletlerimi giydim. Aynaya baktığımda, uçuşan eteklerim hoşuma gitmişti.
Evden çıktığımda alışılmışın dışında, üstünde sadece şort yoktu. Düzgün bacaklarını saran kot ve üstüne ince, salaş, açık mavi tonlarında bir gömlek giyip, dört düğmesini açıkta bırakmıştı. Boks eldiveni kolyesi iki yakasının arasında parlıyordu. "Günaydın." Göğsünde birleştirdiği kollarını çözdü ve kaskı uzattı. "Günaydın." Utangaç tavırlarım karşısında dudaklarının alayla kıvrıldığını farkettim. Kaşında ve çenesinde dünkü karşılaşmadan kalma yaralar vardı. Sağ gözünün altındaki hafif morlukta onu ilginç şekilde çekici gösteriyordu. Nereye gittiğimizi dahi soramadan motoru çalıştırmıştı. Çekinerek beline sarıldım. Bu sıkılmalarım, onu fazla eğlendiriyordu.
Kaskı çıkardığımda yeşilin her tonunun hakim olduğu sessiz bir ormandaydık. "Neden buradayız?" "Dün benim için sıkıntılı bir geceydi. Dinlenmek için buraya gelirim." "Güzel bir yer bunu anlayabilirim ama beni neden getirdin?" "Çünkü ben uzanırken seninde yanımda olmanı istiyorum." Ağzımı açıp tekrar soru soracağım sırada elini dudaklarıma getirdi. "Çok soru soruyorsun."
Güzel ormanda ilerleyip sonunda güneşin aydınlattığı açıklık alana geldik. Biraz daha ilerde, gölgesinde yatılabilecek büyük bir ağaç vardı. Danny, yürüyüp ağacın gölgesine uzandığında bende yanına oturdum. Hâlâ kendimi fazla çekingen hissediyordum. "Söylesene. Seni öptüğüm için bu kadar çekingen davranıyorsun, değil mi?" Kollarını ensesinde birleştirmiş, gözleri kapalı vaziyette yatıyordu. Söylediği karşısında bir şey diyemedim. Sanırım ben bu kadar açık olamazdım. "Eğer bilmek istiyorsan, fazlasıyla hoşuma gidiyorsun. Teaneck'te o gece, seni ikna etmek için öpmedim. İstediğim için yaptım." Bunları söylerken yüzünde alaycı ifadesini koruyordu. Benimse duyduklarım karşısında gözlerimin irileştiğine emindim. Bunları duymak her ne kadar içimi okşasa da, hazır değildim. Ani bir hareketle ayağa kalkmaya yeltendiğimde, benden daha hızlı davranarak belimden yakalayıp tekrar oturmamı sağlamıştı. Bu güçlü elleriyle, benim hiç şansım olamazdı. Yakın mesafeden birbirimize bakarken, acelesiz hareketlerle bana yaklaşıyordu. Onunla aynı seviyede bende geri çekilirken, sonunda kendimi çimenlerin üstüne yatmış buldum. Kollarından destek alarak, benim birkaç santim üstümdeydi. "Her ne kadar hoşuma gitsede, bunları sana söylerken benden kaçmanı istemiyorum. Sen ve ben. İkimizin birlikte olması, gerçekleşmesi uzak. Paul'un böyle bir şeyi kabul edeceğini hiç sanmıyorum. Ama kendimi alıkoyamıyorum ve içimde sürekli seni isteyen bir his var. Birlikte olmayacağız ama birazdan olacağı gibi yalnız kaldığımız her an, güzel dudaklarını biraz daha keşfedeceğim." Zaman ilerledikçe içimde oluşan yanma hissi biraz daha kendini gösteriyordu. Aramızdaki boşluğu kapattı ve dudağıma küçük öpücükler kondurdu. Vücudunun ağırlığını vermemeye dikkat ederek biraz daha yaklaştı. Ellerim istemsizce yüzüne gitti. Bu dokunuşları karşısında daha fazla güçlü dayanamıyordum. Hareketleri, en sevdiğim şarkının nakarat kısmındaki ahengi kadar güzel hissettiriyordu. Birlikte olamayacağımızı kesin bir dille söylemişti ve bunun olamayacağını bende bilsemde ondan duymak beni fazla üzmüştü. Ciğerlerimde alacak bir nefes daha kalmadığında, istemeyerek dudaklarından geri çekildim. "Olmayacağını biliyorken neden bunu yapmayı sürdürüyorsun?" Sesim fısıltı halinde çıkmıştı ve bu kez acı vardı. "Sanırım gerçekleşmemesi gereken saçma bir hoşlantı, vazgeçilmeze dönüşüyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asla Dövüşü Durdurma
Ficțiune adolescenți"Oslo'da ılık bir eylül sabahına gözlerimi araladım. Geceden kalma yağmur damlaları penceremi süslemişti. İçimdeki aynı huzursuzluğu bu sabahta hissettiğimde, artık bu rutinliği değiştirmeliydim. Bedenimi, hislerime teslim ederek yeni yaşamımın baş...