Bölüm14:Parlak Mavi

386 49 3
                                    


Bölüm 14:PARLAK MAVİ

Bölüm Şarkısı; Beach House- Silver Soul

Rüzgarın etkisi tüm çehremi alt üst ediyor, saçlarımı şuursuzca dalgalandırıyordu. Ormanın en derinlerinden gelen kurdun uluyuşu tüylerimi ürpertti. Kendi çemberimde dönerek gökyüzüne baktım maviliğin son bulmadığı o göğe. Her zaman karanlığa bürünen gök güneş açmıştı. Gök ilk defa benim için ışıldıyordu. Sık ağaçların arasında koşmaya başlarken içten gülüşlerim her yerdeydi. Bu kabus olamayacak kadar sahiciydi. Ayaklarım çıplak üzerimde kıpkırmızı bir yaz elbisesi.. Bir ormanın içinde oradan oraya koşuyordum ayaklarımın altı mahvolsa da bunu umursamadım. Koştum, koştum , koştum ta ki onu görene kadar.

Mavi gözlü adam.

Tam karşımda ama Umar'ın kılığında. O nasıl Umar olmuştu? Mavileri öyle sahicilikle parladı ki güneş bile kendi parlaklığından utandı. Güneş yerini karanlığa bıraktığında evren tersine döndü. Üzerimdeki elbise bir tişört ve kota dönüşürken ayaklarımdaki çıplaklık yok olup spor ayakkabılar yerini aldı. Beni büyüleyen orman bir anda kabusa dönüşmüştü.

"Vakit geldi." Umar üzerime doğru yürürken neyin içinde olduğumu anlayamıyordum.

"Neyin?" bana cevap vermedi üzerime yürümeye devam etti. Geriye doğru kaçmaya çalıştığımda kıpırdayamadım sanki yapışmış gibiydim. Ayağımı yerinden kaldırmaya çalıştığım da olmadı. Korkuyla etrafıma bakınıp kaçacak delik arasam da imkansızdı burada kapana sıkışmıştım. Umar yüzünde oluşan damarlar ve ağzının içinde çıkan sivri dişler ile önümde belirdi.

"Umar ne yapıyorsun? Sen ne oldun? Buradan ne kurtul-"  daha fazla konuşamadım bana doğru gelen bir çift dişle çığlığı bastım.

"BUĞLEM!" sarsıntıyla uyandığımda bir sıranın üzerindeydim. Başım kollarımın üstünde öylece etrafa baktığımda sınıfta olduğumu gördüğüm her şeyin birer rüya olduğunu kabullendim. Tüm sınıf bana dönmüş şaşkınlık içinde bakıyorlardı eh hocayı da unutmamak gerek.

"Yorganda ister misin kızım?" ter içinde kalmış saçlarımı karıştırıp düzgün bir şekle sokabildiğimde sıradan kalktım.

"Pardon hocam."

"Ukalaya bak bir de pardon diyor, dışarı!" onun sözünü ikiletmedim. Çantamı tek kolumla sırtlanıp kapıya doğru yürüdüm. En önde oturan Umar'ın keskin bakışlarına karşılık ona baktığımda mavi parlayan bir şeyler aradım. Yüzünün her tarafını tarayıp rüyamdaki görüntüye benzer bir şeyler yakalamaya çalışsam da başarılı olamadım.

Sınıftan çıktığımda bomboş koridorda dikildim. Az önce gördüğüm şeyler bilinç altımın bana bir oyunu olmalıydı. Öğrendiğim şeyler bana her ne kadar gerçekçi gelmese de bir şey beni buna inandırmaya çalışıyordu. Ne yapacaktım? Benim tek isteğim babamı bulmak iken bu şeylere nereden bulaşmıştım? Koridoru aşıp okulun bahçesine çıktığımda istemsizce bakışlarım sınıfın camına gitti.

Umar.

Tüm serseri ve özgüveni ile gözlerini bana dikmiş oturuyordu. O yakışıklı yüzünden ne hissettiğini ne düşündüğü anlamak cidden güçtü. Böyle bir herife aşık mı oluyordum? Kalbimin bu denli atması yakışıklı yüzünden miydi? Kafamı önüme çevirip okul bahçesinden çıktım artık babama odaklanmalıydım yeterince vakit kaybı yaşanmıştı.

"Buğlem!" ağabeyimin ismimi bağırışıyla adımlarımı durdurup sesin geldiği yöne döndüm. Okulun duvarına yaslanmış sinirli bir şekilde bana bakıyordu.

"Ağabey?" yaslandığı duvardan ayrılarak bana doğru yürüdü.

"Okuldan mı kaçıyorsun?" sırt çantamı düzgünce takıp oyalanmaya çalıştığımda bana güldü.

"Korkma küçük çocuklar gibi azar yemeyeceksin kaçman iyi oldu."

"Bu da ne demek?" tek kolunu omzuma atıp beni geriye döndürdüğünde artık karşı caddeye bakıyorduk.

"Bu, şu demek kardeşim bana lazımsın." caddeye geçip daha önce görmediğim bir arabanın önünde durduğumuz da aklım karışmıştı.

"Neden?"

"Çünkü babamın yerini buldum." arabayı göstererek devam etti.

"Atla!" ön koltuk dolu olduğu için arka koltuğa yerleştiğimde Buğra hızlıca arabayı çalıştırıp trafiğe karışmıştı. Ön koltukta oturan çocuk bana döndüğünde karşılaştığım parlak mavi gözlerle bozguna uğradım.

Bu rüyamdaki parlak mavilerdi.

Tozlu yolda araba çamura bunalırken etrafı görmek hayli zordu. Geldiğimiz yer bana bir çölü anımsattı zaten kasabadan da çıkmıştık. Buğra arabayı durduğunda ön koltukta oturan parlak mavi göz - yani Ejder- beklemeden indi arabada yalnız kalmayı fırsat bildiğim de konuştum.

"Babam burada mı? Yanında neden bu adamı getirdin?" ön koltukta dönüp bana baktığında sorularımdan sıkılmış hali vardı.

"Vakit geldi." beynim cümleyi tekrarlarken bunun olmamasının mümkün olmayacağını düşündüm. Birazdan mavi gözleriyle Umar mı belirecekti? Buğra arabadan çoktan inmiş şato gibi eve girerken zor bela araçtan çıktım. Issız bir yerde sadece bu evin bulunması hep şüpheli hem de korkutucuydu. Onunla gelmekle hata mı etmiştim? Korkmamaya çalışarak evin içine girdiğimde ardımdan kapı büyük bir gürültüyle kapandı.

"Buğra?"

"Ejder?" seslenmeme ikisi de cevap vermedi. Karanlık holde tek başıma ilerlerken yazılı duvarları inceliyordum. Bir taş yardımıyla çizilmiş görsellerde genelde kurt ve bir kız vardı. Bir resimde kurt yerde yatıyor kız başında oturmuş yukarıya doğru bakıyordu. Görsel o kadar çok etkilemişti ki beni en son nereye gittiğimi hatırladım. Artık holde değildim. Önüme devasa kırmızı bir kapı çıktığında alttan sızan gün ışığını gördüm. Tekrar birisinin beni duyması adıyla seslendim.

"Ağabey?!" fakat sonuç aynıydı. Korkunun ecele faydası olmadığını farz edip kapının kulpunu çevirip kendime çektim.

"Kusura bakma buna izin veremem." Umar'ın burada ne işi olduğunu sorgulayamadan kapı kolu elimden uzaklaşıp geriye kapandı ve ben saniyeler içerisinde evin dışındaydım. Hızlanan kalp atışlarım bir başkasının kalp atışıyla bir olduğunda o başkasına sığındım. Umar'ın güven dolu kollarının arasında sıkıştığımda dönüp dolaşıp geleceğim yerin onun kolları olduğunun bilincinde değildim.

"Sen sormadan her şeye cevap vereceğim ama önce buradan gitmemiz gerek." dediği gibi ona sormadım. Kanatları altında güvenli bir şekilde motora bindiğimde ona sarılmaktan biran olsun vazgeçmedim. Sadece bir an gözlerine baktığımda beklediğim mavilik yerine karşılaştığım nahoş kahvelik bana dünyaları verdi. Motor tozu toprağa katarak uzaklaşırken kafamı arkaya çevirip eve baktım ve ağabeyimi gördüm. Tüm heybetiyle orada durmuş gidişimizi izliyordu. Bu ondan son gidişimdi.

-Bölüm Sonu.

Umarım bölümü beğenmişsinizdir beğenmediğiniz veya eksik bulduğunuz yerleri lütfen yoruma bırakınız.

Yıldız bırakmadan gitmeyin.

KİTAPLA KALIN!


Cehennem KasabasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin