50. Bölüm

213 19 3
                                    

Kısa süreli tatilinden sonunda eve dönebildiği için mutlu olan yazarınız konuşuyor : Bölüm geciktiği için kusuruma bakmayın lütfen. Bölümün beklentilerinizi karşılamasını umuyorum. Şey birde, profilimden diğer hikayelerime bakarsanız mutlu olurum ^^

(...)

Buğlem'in denize düşmesinin ardından Baran koşarak yanıma geldi ve yanımda duraksamadan denize atladı. Buğlem'i denizin üzerinde göremediğim için içimdeki endişe her saniye artıyordu. 

" İyi misin ? " diyen Berktuğya cevap verme gereksinimi duymadım. Allah aşkına kardeşim denizdeydi, benim nasıl iyi olmamı bekliyordu ? 

" Tamam, saçma bir soruydu. " 

Sonunda Baran, Buğlem ile birlikte denizin üstüne çıkınca rahatlayarak derin bir nefes verdim. Kenara yaklaştıklarında Buğlem'i yukarı çektim ve olduğum yere yatırdım. Baran'a yardım etme gereği duymamıştım, nasılsa kendisi çıkardı. Beni kenara çeken Berktuğ'ya önce sinirle baksam da amacının bana yardım etmek olduğunu fark edince yaptığına ses çıkarmadım. Buğlem'in yuttuğu suyu çıkarmasına yardım ettikten sonra bana baktı. Sanki ona sarılmamı bekliyor gibiydi. O halde çok beklerdi. Zaten burda olmamıza sebep olan o değil miydi ? Yine de 'teşekkür ederim' diye mırıldandım ve Buğlem'i ayağa kaldırdım. Baran " O iyi mi ? " diye sorduğunda başımla onayladım. Ona da teşekkür ettikten sonra eve doğru ilerlemeye başladım. Bugün yeterince şey yaşamıştım. 

(...)

" Cidden mi ? " dedim ekrandaki filme bakarak. " Aşkın 500 gününü mü izleyeceğiz ? " Filmi daha önce de izlemiştim ve her seferinde filmdeki kıza sinir oluyordum. Cansu ise defalarca izlemesine rağmen bir daha izlemek istiyordu. 

" Bak bu son. Eğer bu seferde izlersek bir daha seninle izlemek istemeyeceğim. " 

Televizyonun karşısındaki koltuğa bıkkınca çöktüm ve filmi başlatmasını bekledim. Buğlem ve dayımın mutfaktan sesleri geliyordu. Dayım resmen buraya kamp kurmuş gibiydi. Her gün yengemlerle konuşuyor ama gitmiyordu. Eh, bundan şikayetçi olduğum söylenemezdi. 

Cansu filmi başlattığını belli etmek için koluma bir cimcik attı. Gözlerimi ekrana kitledim ve sabırla filmin bitmesini beklemeye başladım. 

Telefonumun melodisi filmin bitiş jeneriğine karışıyordu. Gözlerimi etrafta gezdirdim ama telefonumu göremiyordum. Ses var, görüntü yoktu. 

" Abla telefonun burada ! " 

Ayağa kalkıp gerindim ve mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Dayım ve Buğlem karşılıklı oturmuşlardı ve meyve suyu bardakları önlerindeydi. Buğlem'in bardağından bir yudum aldım ve ben gelene kadar susmuş olan telefonumu elime aldım. Cevapsız çağrının kimden olduğunu görünce bir an kalbim hızla atmaya başladı. Baran...  Banane oluyordu ? Sanki... sanki ondan hoşlanmaya başlıyor gibiydim. Ama neden Berktuğ'nun yaptığı şeylerde canımı yakıyordu ? İkisinin arasında kalmış olamazdım değil mi ? Dayımları arkamda bırakıp odama gittim. Yatağımın üstüne oturunca telefonumu elimden bıraktım ve yatağa iyice yayıldım. Şimdi düşünme vaktiydi ! 

Tabi telefonum tekrar çalmaya başlayınca bu düşüncem sekteye uğradı. Ekranda yine onun adını  göreceğimi bildiğimden bakmadan açtım. 

" Şey Dilan, ne yapıyorsun ? " 

" Yatağıma uzanmış seni ve Berktuğ'yu düşünüyordum. " Ne dediğimi fark ettiğim anda kendimi durdurdum ama çok geçti. Laf ağızdan çıkmıştı bir kere. Karşı taraftan bir kahkaha sesi geldiğinde dudağımı ısırdım ve telefonu kapatıp kapatmamak arasında gidip geldim. Utanan tarafım ağır bastığından telefonu kulağımdan çekip kapadım. Kendimi imha etmek istiyordum. Ben böyle şeyler yapmazdım ! Kesinlikle yediğim ya da içtiğim bir şey ters etki yapmıştı. Telefonum tekrar çalmaya başlayınca onu yatağımın üstünde bıraktım ve dolabımdan birkaç kıyafet alıp banyoya girdim. Duş başlığıyla kafama vura vura öldürebilirdiniz beni ve sesimi de çıkarmazdım. Kıyafetlerimi lavabonun yan tarafındaki makinenin üzerine koydum ve duşakabinin içine girdim. Suyu ılığa ayarladıktan sonra vücudumun gevşemesine izin verdim. 

KIR ZİNCİRLERİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin