Ses çıkarmadan yürümeye başlamıştı. Kabul etmiş olacaktı. Arabaya büyük bir telaşla atlayıp hastaneye kısa süre içinde gelmiştik. Kan grupları uyduğu için kan almışlardı ve ameliyathaneye doğru gitmişlerdi. Umarım her şey yoluna girerdi. Ameliyathanenin olduğu serum kokan koridorun ortasında duran o iğrenç mavi koltuklarda oturuyorduk. Sessizliģi bozan Baran olmuştu.
"Benim yerimi nereden biliyordun?"
"Birkaç gündür yerin hakkında araştırıyordum. Ve bugün öğrendim. Sonra seni bulmaya gelirken Berkanla karşılaştık. Ve gelemedim."
"Hastane ortamında bunu söylemek biraz garip ama lütfen bir daha oraya gitmeme izin verme. Lütfen engel ol."
"Tabiki de. "
Ani bir hareketle bana sarılıp başını yaslamıştı. Anlıyordum ya da anlamaya çalışıyor da olabilirdim. Sonuçta acı tarifsizdir. Acı anlatılmaz. Acıyı yaşayandan başka kimse hissedemez. Ağzından dökülen kelimeler canımı yakmaya yetmişti.
"Aramızda dağlar ya da denizler falan yok. Sadece kalbin var ve ben onu nasıl elde edebileceğimi öğrenemedim. Bir sahil kenarına gidip elimde sen yokken dert ortağım olmuş sigarayla birlikte her şeyi anlatsam sabaha kadar sürer ama işte ortam ve hayat şartları engel oluyor."
Ağlamaya başlamıştı. Çok üzülüyordum. Bir aşk için bunları yaşayan birinin yüzüne bakmak çok zordu.
"Ağlama. Lütfen ağlama. Kendimi suçlu hissediyorum. Benim elimde olan bir şey değil. "
"Ben esasında kolay kolay birinin yanında ağlamam. Ama benim güçsüz yanlarımı görmesini istediğim insanların yanında ağlarım. Yani hayatımda yanımda olmasını istediğim insanların yanında ağlarım."
Kapalı verdiği mesaj çok etkileyiciydi. Her halinden acı çektiği belliydi. Önün gözüne her baktığımda kendimi suçlu hissediyordum. Sanki benim yüzümden bu durumdaymış gibiydi. Kendimi çıkmaz sokakta gibi hissediyordum. Aklımda o kadar soru işaretleri geziyordu ki artık koyun değil soru işareti sayıyordum.
(Baran'ın anlatımından)
Eğer ikizine bir şey oldu deseler kıpırdamayacakken sadece Alara dedi diye kabul etmiştim. Aşkın insana her şeyi yaptırdığı doğruydu. Ona sarıldığım an her şeye rağmen iyi ki sevmişim dedim. Alara'nın bildiği çoğu şey yalandı. Eminim ki Berkan her şeyi yanlış anlatmıştı. İnsan kendi hatalarını nasıl açıklayabilirdi ki? Babasının ölümü, annesinin seçimleri ve bir sürü şey kaderden miydi? Kader bu kadar acı yaşatmazdı. Masum gibi görünenler esasında altında yatan sırlarla dolu yaşamın parçası olanlardır. Hayallerim var. Hayalken bile beni mutlu eden hayallerim. İki baş kahramanı var hayallerimin. Alara ve ben. Başka kimse yok karakterlerden. Çünkü birbirimize bakmamız gereken bir konu var. Millet sevmeyi yan yana olmak sanıyor. Biz yan yana olalım ve herkes bizi birbirimizi seviyor sansın ama biz birbirimize tutkuyla bağlı, aşkla kenetli olalım. Ben bunları söyleyemiyordum. İçimde büyüttüğüm aşkın kırıntılarıydı bunlar. Sadece sevmedim ben. Onun annesi de babası da sevgilisi de kardeşi de olmak istedim. Elimi vicdanıma koyup cevap vermek gerekirse o ameliyathaneden Berkan'ın sağ çıkmasını istemiyorum. Alaraya sarılmış bir şekildeyken içeriden çıkan doktor tüm ortamı bozmuştu.
"Durumu hakkında konuşursak biraz erken olur. Tehlikeli bir yerinden vurulmuş. Kurşunlar çıkarıldı fakat büyük ihtimalle geçici bir hasar olabilir. Ama yine dediğim gibi bunun için konuşmak biraz erken."
"Geçici bir hasar" biraz hafif kaçardı. Kalıcı bir hasar olsa daha iyi olmaz mıydı? Bunları dışıma vuramazdım. Doktor konuşmaları bitince odasına doğru ilerledi. Kısa bir zaman içinde sedyede hareket etmeden yatar halde Berkan'ı gördük. Canı en çok yanan Alara olmuştu. Yanına koşup elini tutup "Bırakma bizi." diyordu. Tabiki de bunun altında kalmayacaktım. Alara'nın yanına gidip " Sakin olmalısın." diyip elini tuttum. Benim kadar sakin bir adam yoktur. Gayet mutluydum. Sedyeyle ameliyathaneden çıkıp yoğun bakıma doğru götürüyorlardı. Alara hiç bırakmadan arkalarından gidiyordu. Yine koridorun tam ortasında kalan kişi ben olmuştum. Mavi koltuklara oturup ağlamaya başlamıştım. Ben bunu hak etmemiştim. Benim canım yanıyordu. Sevdiğim birini bu şekilde görmek beni yok ediyordu. Başımı yere doğru eğmişken omzumdan birinin tutmasıyla başımı kaldırdım. Gelen kişi 70-75 yaş arasında bembeyaz saçları olan kısa boylu tonton teyzeydi.
"Oğlum, deminden beri sana bakıyorum. Yanındaki kızda sedye ile birlikte gitti. O zamandan beri ağlıyorsun. Bak oğlum senin acın ameliyattan çıkan için değil. Ben anlarım, o yanındaki kız içindi. Oğlum üzme kendini. Benimde oğlum var. Sevgilisi için kendini çok üzdü. Sonunda da her şey olacağına vardı. Oğlum bak ben seni kendi oğlum gibi gördüm. Sakın üzme kendini. Deminden beri kendini heba ettin."
Teyzeye sarılıp ağlamaya başlamıştım.
"Teyzecim, çok zor zamanlar geçiriyorum."
O sırada Alara geliyordu ve gözyaşlarımı silip bir şey yokmuş gibi yaptım. Teyzede "Hadi oğlum kıza bir şey çaktırma." diyip gitti. Alara bir şey olmamış gibi koridorda süzülerek yanıma geldi.
"Hadi gel."
Diyerek beraber hastanenin bahçesine çıktık. Banklara oturup hiçbir şey demeden yeri izliyorduk. İçeri kilitlendiğimden beri sakladığım parayı çıkartıp sigara alıp geldim. Pakedi Alaraya uzatıp "İster misin?" dedim fakat istemediğini söyledi. Bir tane sigara yakıp içimdeki acının dumanla birlikte gidişini izliyordum.
"Geçiyor mu sanıyorsun? O sigarayı içerek hiçbir şeyi geçiremezsin."
"Geçmiyor, acımı senden başka da kimse geçiremez ama işte insan kendini rahatlamış hissediyor. Küçükken bulutları kuzuya keçiye benzetirdim şimdiyse sigara dumanından hayallerimi inceliyorum."
"Hayallerini gerçekleştir. Bu sayede içmene gerek kalmaz."
"O zaman hep benimle olursan içmeme gerek kalmaz."
Son sözüm üzerine hiçbir şey diyememişti. Öksürüp ayağa kalkmıştı. Bileğini kavrayıp oturtturdum. Sesimi çıkartmadan sarıldım. Sarıldım,sarıldım... Ve o şekilde kaldım. Kulağına fısıldayarak "Gitme, bırakma bu şekilde beni. Bak kendimi sana teslim etmiş durumdayım. Kalbi kırılmış bir adam var karşında. Bırakma beni. Sarıl. Sıkıca sarıl. Bırakırsan darmaduman olurum." diyerek kokusunu içime çektim. Sarılmak dünyada en güzel his olmalıydı. Onun kalp ritmini hissedebilmek... Onun teninde kendi tenimi hissedebilmek... Ben seviyordum. Bundan başka açıklaması olamazdı. Öyle bir sevdim ki onu. Dünyamın içinde yeni bir Dünya yarattım. Bir bekleyenim olsa hiç fena olmaz mesela kendimden vazgeçsem o benden vazgeçmemeli. O beni hayata bağlamalı. Ben sana herkesten iyi bakarım. Yeter ki hep yanımda ol. Hep benimle kal. Ben senin gözlerine bakmaktan alamıyorum ki kendimi. Ben senin küçük prensin olmak istiyorum. Beyaz bir atım olmayabilir ama senin için çarpan kalbim var. Ben herkese karşı odun sana karşı şair olurum. Sen yeter ki sev beni.
Hastane anonsu duyuldu. "Selim Arslan! Yoğun bakım bölümüne bekleniyorsunuz."
Bu bizim doktordu. Alara kollarını benden çekip koşmaya başladı. Ben ise sigaramı söndürüp sakince onu takip ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRRIMA AŞIK OLUR MUSUN? #Wattys2016
JugendliteraturGünden güne kayboluyordu kız. Kendi acısında yanıp kavruluyordu. Kim isterdi ki böyle yaşamayı? Babasız, annesiz... Yoktu onun hayatında kimsesi. Eğer nefes almak yaşamaksa, evet yaşıyordu o da. Eğer bu yaşamak sayılıyorsa. Bu kadar mutlu gezenlere...