6.Bölüm

42 1 0
                                    

Amber ve Stella hazırlanıp yanıma geliyorlar. "Hala hazırlanmadın mı?"diye soruyor Stella. "Bugün okula gitmeyeceğim."diyorum. "Kızım saçmalama bugün makale tesliminin son günü, eğer makaleni teslim edip sunumunu yapmazsan kesin dersi geçemezsin."

Bunu duyar duymaz istemeyerek de olsa hazırlanıyorum.

Amber ve Stella çoktan hazırlanmış bana şaşkın gözlerle bakarken bende dolabımdan rastgele bir şeyler alarak her gece kabuslarla uyandığım evden çıkıyoruz.

Okula geldiğimizde makale sunumunun ağır stresiyle midemde anlam veremediğim bir bulantıyla Amber'den güç alarak amfiye girdiğimizde Emma ile göz göze geliyoruz. O an gördüklerime inanamayarak donup kalıyorum. Emma'nın gözlerinde, rüyalarımda içimi ürperten ve kanımı donduran mavi gözleri gördüm. Bu kez daha belirginlerdi. Sanki yatağımda bıraktığım kabusu bir örümcek ağı gibi hayatımı sardığını hissediyordum.

Lecklider'in her zamankinden daha fazla huysuz tavırlarla amfiye girmesiyle bu okula, bu bölüme neden geldiğimi tekrar sorgulamaya başlıyorum. İçimdeki son Edebiyat tutkuları da bir bir kendini yok ediyor ve tek boş yer olan Emma'nın arkasına oturma mecburiyetiyle yavaşça yerime geçiyorum.

Anlam veremediğim ve rahatsız olduğum bir sesle zihnimden hiç çıkmayan kabus birden yerine endişeyi bırakıyor.

Beni hergün bitiren korkularım ve cevap bulamadığım "Stacey" harfinin ürpertisiyle tekrar saframın geldiğini hissediyorum.Öne doğru istemsizce eğiliyorum. Kalktığımda kazan dairesine büyü yapmak için gittiğimde beni boğmaya çalışan o berbat kokuyu tekrar hissediyorum.

Etrafıma baktığımda herkesin bana doğru koştuğunu gördüğümde endişeye kapılıyorum. "O da ne?" Emma'nın karşımda titremesi ve kulağımda çınlayan o boğuk çığlık sesleriyle hareketsiz kalıyorum.

Emma zorlanarak yüzünü bana çevirerek "Volunt Vos" dediğini güçlükle duyuyorum. Ne anlama geldiğini bilmediğim bu kelimeler bedenimi olduğum yere hapsediyor. Bunun bir rüya olmasını umuyorum.

Emma birden yere yığılıyor. Herkes korku ve telaşla Emma'nın etrafını sarıyordu. O sırada Amber, Emma'nın bana söylediği kelimeleri kağıda yazıyor. Ben Amber ne yaptığını anlamaya çalışırken Emma'yı çoktan amfiden çıkarmışlardı...

John hızlıca yanımıza gelip,"Ben Emma'yla hastaneye gideceğim. Siz de eve gidin artık." dedi. Amber de telaş içinde "Durumla ilgili bize de haber ver mutlaka."dedi. Ben ise hala olayın şokundayım. Kabuslarımda gördüğüm mavi gözlerin etkisindeyim. Amber yavaşçs kolumdan tutup,"Hadi gidelim artık."diyor ve okuldan yavaşça uzaklaşıyoruz.

Eve geldiğimizde, kendimi on gündür bitmek bilmeyen bir yol yürümüşüm gibi hissediyorum. Bütün bedenim uyuşmuş şekilde. Üzerimi değiştirmeden kendimi yatağa atıyorum. Aç olduğumu umursamadan, günün tuhaflığından yorgun düşerek uykuya dalıyorum. Emma'nın geçirdiği kriz, birden beliren mavi gözler, kazan dairesinde olanlar; bir gün şöyle dursun bir yılda bile üstesinden zor gelinecek şeylerdi.

Uyanıyorum saat daha 23.30 sadece 12 dakika mı uyumuşum? Amber ve Stella çoktan yataklarına gitmişler.

Telefonuma bir mesaj geliyor. John'dan.. "Emma'yı sanırım kaybettik. Sakın mesaja cevap verme yarın uğrarım konuşuruz."yazıyordu mesajda.

Sanki şok tabancasıyla uyuşturulmuşum gibi kaskatı kesilip olduğum yere yığılıyorum...

Mavi KabusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin