"sevmek, güzel birinde aşkı aramak değil; o kişide bilmediğin bir zamanın beklenmedik bir anında kendini bulmaktır."*
Masallar diyarından dünyamıza düşmüş Küçük Prens'in hikayesi bu hikaye.... Kendi gezegeninde, kendi doğrularıyla yaşarken, aniden kendini bu zalim, acımasız, anlayışsız, sevgisiz dünyada bulan o altın saçlı, okyanus gözlü çocuğun hikayesi. O yüzden hep yalnızmış Küçük Prens, mutsuzmuş. Bu dünyanın merhametsiziliği öyle yormuş ki onu, bir zırh bulmuş kendine, saklanmış. Hem de öyle derine saklanmış ki, ancak gözlerinin içine çok derin bakabilen, ruhunu görebilen biri fark edebilirmiş onu.
Sonra bir gün, aniden, o düşüvermiş Küçük Prens'in hayatının ortasına, Koca Gözlü Prenses. Bir bakışta anlamış Küçük Prens, o da bu diyardan değilmiş, o da zırhının altında kırılgan bir kız çocuğu taşımaktaymış.
"insan, yarası yarasına denk geleni seviyor demek ki."**
Koca Gözlü Prenses de görmüş onu. Zırhının altında saklanan o naif, kırılgan, masum, şefkatli çocuğu görmüş. Görmekle de kalmamış, çekip çıkarmış onu oradan, sarıp sarmalamış. Yüreğine bastırmış Küçük Prens'i, yaralarını kendi yarası bilmiş, öyle benimsemiş. Ve yeni bir isim vermiş ona: Mavi.
Mavi de onun yaralarını görmüş, kimse bilmezken o bilmiş acı çektiğini Prenses'in, o derman olmuş acısına. Gözlerinin içine bakmış, gözyaşlarını silmiş elleriyle, kendi göğsünde dindirmiş acısını. Ama sonra....
"beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı, özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna. Tedirgin etme beni. "***
Prenses'in içine ne kadar sızdığını fark etmiş bir gün Mavi. Ruhundaki yaraları tek bilenin o olduğunu, kendini ona nasıl açtığını, hayatında git gide nasıl vazgeçilmez olmaya başladığını fark etmiş. Ve korkmuş. Hayatında hiç korkmadığı kadar korkmuş. Çünkü biliyormuş ki, Prenses'ten bir darbe alırsa, bunun devası olmazmış. Yeni bir acıya daha yer yokmuş yara bere dolu kalbinde. O yüzden uzaklaştırmak istemiş Prenses'i, ruhunu tekrar hapsetmiş zırhının içine.
"umutsuzluğum geldi oysa, yorgundum,
Üstelik incittim de istemeyerek..."****
Bütün bunları düşünürken, hesap etmediği bir şey varmış Mavi'nin. O ve Prenses, öyle karışmış ki birbirine artık, o Prenses'in ruhundan bir parça taşıyormuş içinde, kendisiyse kalbini Prenses'in ellerine vermiş bile çoktan. O yüzden Prenses'i incitmek için yaptığı her şey, kendini de yaralamış, ona sapladığı her hançerin ucunu hissetmiş bedeninde. Onun ruhundan sızan kanlar Mavi'ye de acı vermiş. Ve bu dünyada, bugüne kadar canını hiçbir şeyin yakmadığı kadar yakan bir şey görmüş Prenses'in gözlerinde, hayal kırıklığı. İşte o an, anlamış Mavi. O ve Prenses bir olmuş artık, ne yaparsa yapsın kaçamazmış ondan, ne yaparsa yapsın ayrılamazmış. İnsan kendi ruhundan nasıl ayrılabilir ki?
Bu yüzden açtığı yaraları sarmak istemiş Mavi, çünkü bir tek o yapabilirmiş. Prenses'in gözlerinden o hayal kırıklığını silmek istemiş, o koca gözleri yeniden gülsün istemiş. Herkesi karşısına almayı göze almış bunun için. Hayatındaki tek gerçek Prenses'miş çünkü, vazgeçemeyeceği tek şey oymuş.
Ama Prenses için hiç kolay değilmiş affetmek. En çok Mavi yakmış canını çünkü, en çok onun hançerini hissetmiş sırtında, hatta bir tek onunkini hissetmiş. Mavi ne kadar pişman olursa olsun, ne kadar af dilerse dilesin, affedememiş Prenses, yapamamış. İçindeki acıdan kurtulamamış. Tek bir şekilde kurtulacağını düşünmüş bu acıdan, Mavi'yi yaralayarak. Yaptı da, yaraladı. İşte o gün farkına vardı Prenses de, onlar birbirlerini yaralayamazlardı kendileri de yara almadan.
"yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,
Güneş kucağındadır, bilemezsin.
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür,
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun,
Anlamazsın, uçar gider, koşsan da tutamazsın."*****
Yepyeni bir yol ayrımındalar şimdi masal kahramanları. Ya ayrı yollara gidecekler, birbirlerini tanımadan önceki sevgisiz, gri hayatta sürüklenmeye devam edecekler; ya da birbirlerine tutunacaklar yine, birbirlerine karışacaklar, yaralarını saracaklar birbirlerinin, beraberce karşı duracaklar bu dünyaya. Hangi yolu seçecekler diye merak ettiniz değil mi? Etmeyin. Çünkü biz biliyoruz, aşk söz konusu olduğunda seçme şansı diye bir şey yoktur. Onlar da öğrenecekler.Başlık: Shakespeare
*Dostoyevski
** Muz Sesleri- Ece Temelkuran
*** Tutunamayanlar - Oğuz Atay
**** Atilla İlhan
***** Shakespeare
Not: Yazımın temelini kurduğum Küçük Prens- Ali Mertoğlu paralelliğini yakalayan sevgili Peace Soul'a teşekkürlerimi sunuyorum buradan.