Agno, gözlerini açtığında belirsiz bir yerin içinde buldu kendini. Şaşkındı. İnsanlık adına bildiklerini tekrar etti. "Yalan söyle, kural tanıma ve oyunu kendine göre yaz ve asla kimseye güvenme." İçinden geçirdiği bu cümleler gitgide anlamını kaybeder olmuştu. Daha önemli bir sorun vardı, ölümden dönmüşcesine merak ve heyecanla; döndü durdu bulunduğu yeri. Burası eve benzeyen, döküntü ve sarhoşların uyukladığı bir gayya kuyusu gibi betimlenebilecek gizemli bir yerdi. Fakat neden buradaydı? İşte bunu o da hatırlamıyor ve korku içinde, öfkeli ve karanlık bakışlarıyla bir işaret arayıp duruyordu.
Kahretsin! Ölen sevgilisi Loren'i görür gibi oldu. Yavaş yavaş görüntüler içinde kaybettiği şehri, insanları, fırsatları düşündü. Ve az uyuduğu için bu uzun uyku halinden kurtulmanın yoluna koyuldu. Bulunduğu yerin suları akmıyordu. O da her zamanki gibi sigara dumanıyla yıkadı yüzünü. Garip bir ses duydu. Döndü baktı. Hiçbir şey göremedi. Rüyadan uyandığını varsaydığından bunun üstüne pek gitmedi.
Fakat o da ne?! Geçmişiyle ilgili kaydedilmeyecek kadar bilgiyle dolu bir oda buldu. Kaçındı oradan. Artık başkası olmalıydı... Yiyecek bir şeyler bakındı fakat dünya kadar kokuşmuş, plastik ve uyuşturucu kokusuyla sarınmış bu yerde hiçbir yiyecek yoktu. Dışarı çıkıp bir yiyecek bulma umuduyla, parasız yola çıkacaktı ki...
Hiçbir çıkış kapısı olmayan bir yerde olduğunu anladı.