Bölüm 8 (Öğrenilmemesi gereken şey)

75 11 6
                                    

DÜZENLENMEDİ

Kalbim gümbür gümbür atıyordu.

Arkamı döndüm. Ve Ahmet Hoca'yla karşılaştım.

Suratımı görünce gülmeye başladı. Herkes sessizdi sadece Ahmet Hoca gülüyordu.

İçimde bir şeyler uyanmış gibiydi.

kalbim hala gümbür gümbür atıyordu ve kontrol edemiyordum.

Bir an başım döndü ama kendimi toparladım. Tek sorun gözümün önünden gitmeyen din hocasının cesediydi. Ahmet Hoca kimsenin gülmediğini görünce kendini toparladı ve özür diledi. Bizzat benden.

"Kusura bakmayın yaşadığınız şoku unutmuştum. Hoş bir şaka değildi evet." dedi. Bir şeyler söylemek istiyordum ama ağzımı açamıyordum. En sonunda kendimi zorlayarak "Sorun değil." dedim.

Ahmet Hoca endişeyle bana bakıyordu. Kendimi toparlayıp gülümsemeye çalıştım. Görmememe rağmen kendim bile baştan inandırıcı bir gülüş olmadığını biliyordum.

Bu konunun kapanması gerekiyordu çünkü olabileceğim kadar rezil olmuştum zaten.

"Hocam siz burada ne yapıyorsunuz?" dedim.

Gerçekliğe dönmüş gibi kafasını salladı ve "Bir süredir sizi dinliyorum. Biliyorsunuz bu Kara güvenilir birisi değil. Aslında size bunu anlatmamalıyım ama bende o adamadan çok şüpheleniyorum." dedi.

"Ne anlatacaksınız ki?" dedi Fit.

"Şu okuldan atılma mevzusunu hatırlıyorsunuz değil mi?" dedi. Sormasına bile gerek yoktu, tabi kide hatırlıyorduk.

"Hah, işte siz çıktıktan sonra ben sizi atmaması için onu ikna ettim." dedi. Bende niye kovmadı diyordum. Belli ki Ahmet Hoca sayesinde olmuş.

"Her neyse bu sırada Kara beni tehdit etti, bende emin olun önlemlerim var dedim. Hatırlarsanız geçen senede bir olay olmuştu. Din hocasıyla kimliklerimiz karışmıştı falan. İşte bende dikkatli olun da din hocasına bir şey olmasın gibisinden bir şey söyledim." dedi Ahmet Hoca.

"Yani siz... Bunun size karşı bir uyarı olduğunu mu düşünüyorsunuz." dedim.

"Evet, şüpheleri kendine çekmemek için de internetten bulup seri katilin işiymiş gibi göstermiştir." dedi. Şimdi neredeyse hiç olmadığın kadar emindim. O haysiyet yoksunu adam yapmıştı bunu.

"Hey! hatırlıyor musunuz hani cezamızda kat sıraları karışıktı?" dedi Tuna.

"Evet." dedim. Tekrar hatırlayınca o işin de gerçekten çok garip olduğunu bir daha fark ettim.

"Sen Gizem'i koruduktan sonra seni uyarmıştı, gününü göreceksin falan diye, hatırladın mı?" Bir daha "Evet." dedim.

"Belki de şok yaşaman için özellikle seni oraya göndermiştir. Kendi çapında vereceği ceza olarak." dedi.

Bu düşünce içimi ürpertti. Bu gerçekse adam katıksız psikopat olmalıydı. Haklı olan arkadaşını savunmanın bedeli olarak üstüne yığılan kokuşmuş cesetlerse bu adam kesinlikle tımarhaneye kapatılmalıydı. Hayır o bile az direk infaz edilmeliydi.

Adama o kadar kötü davranmıştım ki... Belki de çocuklara ders olsun diye beni de öldürür.

Boğazımdan yukarı bir şey yükselmeye başladı. Ne asit ne de kusmuk. Korkuydu bu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Ölmek istemiyorum. Herkesin bana baktığını fark edip kendimi toparlamaya çalıştım.

Ve yine başaramadım. Daha sonra Ahmet Hoca "Hadi herkes yataklara." dedi.

Yolda salak saçma paranoyaklaşarak en kötü senaryoları düşündüm. Sert bir rüzgar esince ürperdim. Çok soğuk gelmişti. Çünkü terliyordum. Hava çok soğuktu ama terliyordum. Bu düşünceden nefret ederek yürümeye devam ettim.

Şanslı Çocuk: Katil -Düzenleniyor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin