Shawn Mendes - Stitches (Deniz - Sinan Sahnesi)
INNA feat. Yandel - In Your Eyes
Gabrielle Aplin - The Power Of Love
-----
8. Bölüm: "Fotoğraf"
Deniz'den...
Soğuk... Hissettiğim tek şey sırtımı dayadığım tuvalet fayansından bedenime doğru hücum eden soğuktu. Aslında üşütmüyordu ama arada bir ürperdiğim de oluyordu. Kafamı geriye atarak tuvalet lambasını incelerken kaç saattir buradaydık bundan bile haberim yoktu. Sinan denen çocuk da aynı benim gibi sırtını tuvaletin fayansına yaslamış tavana düz ve mesafeli bakışlar atıyordu. Nedense kaç saattir tuvalete uğrayan bir Allah'ın kulu bile yoktu.
Sinan Barkalı bir şeyler düşünüyordu.
Beynindeki çarkların sesini buradan duyabiliyordum fakat zihninin içindeki yazılı metin bir karmaşadan ibaretti ve o metni okuyamıyordum. Sinan Barkalı, düşman grubumuzun en büyük ağabeyleri olmasının yanı sıra onlara hiç benzemiyordu. Belki yüz olarak, duruş olarak onları andırıyordu ancak konuşmaları ve hareketlerinin diğerlerinle uzaktan yakından alakası yoktu.
Kollarımı göğsümde toplayarak onu izlemeye başladığımda o hala tavanla bakışıyordu. Sadece bir anlığına onun beynindeki tüm düşünceleri öğrenmek istedim çünkü o kadar solgun görünüyordu ki. Ona yardım etme isteğiyle dolup taşmıştım. Her ne kadar kişiliğim gereği sert ve hırçın imajı çizsem de içimde bir yerlerde her zaman iyi kalpli ve olaylara iyimser yönden bakabilen bir Deniz daha olduğunun da farkındaydım.
"Daha ne kadar öyle bakacaksın bana?" dediğinde sesinde alaydan başka içimi titreten başka bir tını daha yakalamıştım ancak alaycı ifadesi o tınıyı örterek hiç var olmamış gibi lanse ettiriyordu. Normalde bu söylediğini kaile bile almayıp boş boş ona bakmayı sürdürmem gerekiyordu ama bu gece babamın yaşlandığının yanı sıra, Sinan Barkalı'nın da diğer Barkalılar'a benzemediğini fark etmiştim.
"Dalmışım," derken gözlerimi kapatıp düşünce alemine dalacaktım fakat Sinan'ın derin bir şekilde iç geçirmesiyle gözlerimi kapatmayarak ona baktım.
"Küçükken..." diye başladı söze ilk önce. Gözlerimi iyice açıp dikkatle ona bakmaya başladığımda o tuvaletin fayanslarla döşeli zeminini izliyordu ve bakışlarının altında burukluk hissi gizliydi. Dizlerimi kendime çekip, tekrar ona bakmaya başladığımda dudaklarını ıslattı. "Gökalp ve Egemen beni evimizin tuvaletine kilitlemişti."
Anlatmak istemiyor gibiydi ama benim tek laf etmeden onu dinliyor oluşum onu cesaretlendirmişe benziyordu. "Gökalp'le Egemen sizin sınıftalar sanırım. Az çok tanımışsındır. Bilirsin biraz. Benciller."
Gökalp ve Egemen acaba kendi ağabeylerinin ağzından bu sözleri duysa ne kadar şaşırırlardı. Gökalp ve Egemen'in bu huyundan haberdardık. Hatta sadece Gökalp'le Egemen değil, kardeşleri de aynı özelliğe sahiptiler. Onlara bir türlü akıl sır erdirememiştim zaten.
"O tuvalette tam on iki saat kalmışım. Onlardan büyüğüm ama fena halde korkmuştum." burnundaki kemeri sıkıp sertçe yutkundu. Bakışlarım anında adem elmasının çıkıntılı kavisine kayınca kendime kızıp bakışlarımı başka bir yöne çevirdim. Kesinlikle o kavisin çıkıntısını izlemek kendime yapabileceğim en büyük kötülüktü. Hadi ama... Hormonlarına sahip olamayan ergen bir kız değildim. Bu cümleyi tekrarlayıp duruyordum. Her ne kadar düşüncelerim farklı yönlerden farklı düşüncelerle aklımı çelse de kendime hâkim olmam gerekiyordu.