Kızlar gecemizin ardından 3 gün geçmişti ve okulların açılmasına 2 hafta kalmıştı. Yaptığımız kızlar gecesinin çoğunu Eylül'ü düşünerek geçirmiştim. Onunla yaptığımız kızlar gecesi gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçip duruyordu. Her gün başka bir kafede oturup, başka şeyler yiyip Chek-in yaptığımız zamanları hatırlayıp efkarlanıyordum. Ama mutluydum.. Anne yarım yanımdaydı sonuçta. Ayrıca biricik kuzenim ve arkadaşı..
3 gün içerisinde Elif'in diğer arkadaşlarıyla tanışıp kaynaşmıştım. Kafa dengi insanlardı. Küfür ediyorlardı ve el hareketi çekiyorlardı. Sonuçta bende yapıyordum. İçimden. Ayrıca Cansu saçlarının ucunu maviye boyatmıştı. Dışarıdan ne kadar sert, kaba, duygusuz gözükse de içinde bir küçük Emrah saklıyordu. Sevdiklerinin yanında şöyleydi sadece. Sevildiğimi hissettiriyordu bana..
Telefonumun çalmasıyla irkildim, masanın üzerinde kendine yer edinmiş ve zevkten dört köşe olmuş telefonumu elime alıp arayan kişinin kim olduğuna baktım. Nereden geldiğini bilmediğim bir mutluluk kıpırtısı bedenimi kaplamıştı. Daha fazla bekleyemeyip telefonu cevapladım.
"Alo.." Sesimdeki mutluluğu saklayamamıştım ve yerimde kıpırdanıyordum.
"Naber?"
"İyidir Aşkısı sen?" Diyip kahkaha attım. Konuşmak için ağzımı açtım ve dudaklarımdan "kankası valla seni düşünüyordum. Anılarımız canlandı gözlerimde. Çok özledim be balım.." kelimelerinin dökülmesine izin verdim.
"Bende be canım.." Dedi ve ekledi; "sana bir süprizim var aşkım." İlk defa sesini bu kadar heyecanlı duymuştum.
"Ay söyle. Yoksa yeniden mi aşık oldun? Ay yoksa Hakan'la mi barıştınız?! Oha kızım. Söyle çabuk!" Diyerek konuşmasına izin vermedim. Hakan, Eylül'ün 2-3 senedir aşık olduğu çocuktu ve bir sene boyunca sevgili olmuşlardı. Hakan Eylül'den 2 yaş büyüktü ama sonuçta aşıklardı. Bende sap bir kanka olarak onların yanında geziyordum ve erkek kesiyordum. Maalesef ki biz Eylül'le zengin olup belli etmeyenlerdendik ve devlet okulunda kaslı çocukların olması çölde suyun olması gibi birşeydi. O yüzden 18 senedir saptım ve kesinlikle burada sevgili bulmam gerekiyordu.
"Hiç birisi değil kuzucuğum."
"Allah belanı... Söyle kuzum söyle." Elimden geldiğince sakin olmaya çalışıyordum. Aksi taktirde Eylül'e cırlayıp daha sonra özür dileyebilirdim.
"Bu akşam uçağa biniyorum vee.." Ağzıyla uçak sesi çıkarttıktan sonra devam etti. "Oraya geliyorum!"
"Ayyy!" Diye boğazım çıkarcasına bağırdım. Kapımın FBI ajanı gibi açılmasıyla yerimden sıçradım ve kapıdan girenin kim olduğuna bakmadan boynuna kollarımı doladım.
"Eylül buraya geliyormuş!' Diye çığırmaya başladım.
"Oha!" Sesinden Elif olduğunu anlamıştım. Uzaklaşıp kahverengi gözlerimi suratında gezdirdim ve yatağımın üzerine özenle fırlattığım telefonu almaya gittim.
Hattın diğer ucunda bekleyen Eylül sıkılmış olacak ki "Cevap ver lan!" Diyerek söyleniyordu.
"Canısı acayip sevindim ben.."
Yaklaşık iki saat daha konuştuktan sonra telefonu kapattık. Ben masamın başına geçmiş Esrarengiz Bahçe boyama kitabımdan bir şeyler boyarken Elif yanımda oje sürüp aynı anda mesajlaşıyordu.
Akşamın olmasını beklerken Elif'e askerlik anısını anlatan amca misali Eylül'le olan anılarımı anlatıyordum.
"Ben sana Eylül'ün sevgilisini, daha doğrusu eski sevgilisi Hakan'ı, anlatmamıştım değil mi? Bak şimdi Elif bu çocuğu bi alışveriş merkezinde gördü. Biz yine klasik alışveriş günlerimizden birisini yaparken, mağazadan mağazaya koştururken, bir ara bir mağazanın önünde bu çocuğu görmüş. Bende şans ki Hakan'ın kapısında durduğu mağazanın karşısındaki mağazaya girmişim. Doğal olarak Eylül'de benle birlikte mağazaya girdi. Ben birşeyler bakarken bu camın önünde çocuğu kesiyormuş. Bende Eylül'ün yanımda olmadığını fark ettikten sonra Eylül'ün yanına gittim. İşte başladı bu 'ay çok tatlı değil mi' 'şunun tipine bak tam mıncırmalık' falan. Bende 'aman işine bak' diye söylenip Eylül'ün yanından ayrıldım. Ben mağazadan çıkana kadar Eylül çocuğu kesti. Sonra ben başka bir mağazaya Eylül'ü sürüklerken çocuk bizim okuldaki 'en ezik' kızla birlikte mağazanın önünden uzaklaştı. Kız güzel felanda değil yani. Kızı yakından da tanımıyoruz araştıracağız soracağız felan. Neyse Eylül o okşam bizde kalmaya gelmişti. Bize çağırdığım güne lanet olsun." İkimiz birlikte kahkaha attıktan sonra devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH VE GRİ
ChickLit...İşte; elinde hiç bir şeyi kalmayan ve hiç bir şeyi kaybetmekten korkmayan bir kızın hikayesi yeni başlıyordu. Bu hikayeyi, ünlü birileri yazmıyordu. Gayet açık, amatör bir hikayeydi bu. Kitaptakiler gibi olmayan; iyi kız, iyi erkek masalıydı. Umu...