Entrikalılar Bölüm 11 - Yeniden Birliktelik

2.3K 1.4K 121
                                    

İlerleme de kaydedemiyorum bazen... Sen yoksun ki ileriyi düşünsem...

Arkama dönüp baktığımda, birden şaşırdım. Ben onu ölmüş olarak biliyordum. Gerçekten inanılmaz ve aşırı derecede şaşırarak ne diyeceğimi bilemez bir vaziyette sadece yüzüne bakmakla yetindim. Mete evet bu Mete... 

Bundan tam 4 - 5 sene öncesiydi... Mete motor hastası bir adamdı. Sürekli ufak tefek kazalar yapsa da, hasarlar alsa da bu sevdasından hiç vazgeçmedi. Ama en sonuncusu, kendi hayatının sonunu getirmeye yetmişti. Birde hız yapmayı seven birisidir. O gün kimseyi dinlemedi. Atladı motora çıktı yolun sonuna. Hız yaparken, virajda yavaşlamayıp takla açıp, denize düşmüş. Bir çok kez araştırılma yapılmasına rağmen kimse bulamamıştı.  

Mete ile pek anlaşabildiğimi söylemem doğru olmaz. Mete benim okul arkadaşlarımdan birisidir. Çok fazla samimilik olmasa da yine birçok geçmişimiz olmuştu. Onun hayatı sadece motor ve hızdan ibaretti.

Yüzüne doğru bakmaya devam ediyordum sadece. Yüzünde izler vardı. "Ne oldu Çağkan? Neden bakıyorsun? Yoksa bu halimi beğenemedin mi?" diye seslendi. Ben sadece susmaya devam ettim. Yanıma doğru, topallayarak geldi ve karşıma dikildi. Ben bankta oturmaya devam ettim. Duruşumu hiç bir zaman bozmadım ve şimdide bozmamaya devam edeceğim. İçtenlikle nefes alıp vererek, "Ne o Çağkan sadece susuyor musun? Her zaman böyleydin. Sen ne zaman değiştin ki? Sadece susarsın." dedi. Buna karşın artık cevap verme hakkım geldi. Hafif tebessüm ederek, "Ahh Mete ahh... Sen şu zamana konuştun da eline ne geçti? Sende haklısın, şu zaman kadar belki susmakla bir hata yaptım. Şuan gerçekten konuşmuş olsaydım inan bu durumların hiç birisi olmazdı. Hayatım bu şekilde ilerlemezdi. Peki şimdi de ben sana soruyorum Mete... Ölümünden... Pardon ölümünden dedim. Kayboluşundan ve kaza yapmandan bizleri mi suçlu tutuyorsun? Şu zamana kadar kimin sözünü dinledin ki Mete? Sürekli kendi kafana göre hareket ettin," diyerek sert bir çıkışmada bulundum. Mete önce yere sonra bana doğru bakarak;

"Biliyor musun Çağkan, şuan ayağımda platin var. Artık ben eski ben değilim. Hiç bir şey beni bu sevdamdan vazgeçiremezdi fakat şu ayağımın pek işlevini göremiyorum artık. Ancak buna rağmen ben sevdamdan vazgeçmemeye devam edeceğim. Ölümümden yani dediğin gibi kayboluşumdan yada kazadan sizleri sorumlu tutmuyorum. Fakat... Neden bu zamana kadar beni merak edip aramadınız? Peki neden hiç soruşturmadınız? Neden bana fazla ilgi göstermediniz ki? Ben bunları mı hak ettim Çağkan?" deyip yanıma oturdu. Yeni bir cevap hakkı belirmişti kafamda... Mete'ye doğru dönüp;

"Soruşturmadık... Pardon da biz seni aylarca yıllarca soruşturduk ama hiç bir izine rastlayamadık Mete. Bir suçlu arıyorsan eğer önce aynaya bakıp, geride bıraktıklarına bir bak. Arkana iyi bak. Bunca zaman ortaya çıkmayan ve daha sonrasında arkamdan sinsice yaklaşıp beni ve bizi suçlarcasına bu sözleri söyleyen sensin. Biz mi araştırmadık? Biz mi soruşturmadık? Bravo Mete! Tek suçlu biziz haklısın..." deyip banktan kalktım. 

Mete'ye sırtımı dönük bir şekildeydim. Mete'de banktan kalktı. Sırtıma hafifçe dokundu ve bende arkama dönüp, Mete'ye doğru yöneldim. Kaşlarını hafifçe kaldırdı. "Görüşeceğiz yakında yine Çağkan. Şimdilik sana iyi geceler." dedi ve topallayarak, yürümeye başladı. İki elimi de ağzıma götürerek sesimin daha iyi çıkmasını sağladım ve Mete'ye arkasından, "Lütfen çabuk olsun Mete." dedim ve bende arkama dönüp eve doğru yürümeye başladım. 

Tüm işler, tüm dertler benim üzerime yıkılmıştı adeta...  Iraz'ın bana tavrı, Mete'nin bana öfkesi, Necati'nin evlilik muhabbeti, iş güç... Yok Hacı Hüsam düşer bana karşı bir söz söyler. Ulan ilk önce kendin iyilik ette iyi ol. Yine sinirlerim üzerimde... Takarım kulaklığımı, tutarım gitarımı, hepsi de kıçımın kenarı. Yine ne söylendim ya. Her şeye rağmen pozitif bakmaya çalışmak gerek. Tabi bir yere kadar pozitif bakılır. Şöyle bir düşünüyorum da yakın olduğun birisi ölür bunun hakkında nasıl bir pozitiflik düşünürsün ki? "Aha öldü. Çok iyi oldu öldüğü." diyemeyiz ki... Bilmiyorum ya hayat, evren, dünya, uzay amaaaaan hepsi döngü içerisinde. Kafamda deli sorular oluyor hep. Bir şeyin üstüne ne kadar çok düşersen, ne kadar çok değer verirsen fazlasıyla ödersin. Çünkü bende fazlasıyla ödüyorum. Birisine bağlanıyorsun, seviyorsun ters tepki alıyorsun. Sevmeyeceksin abi koyacaksın göte gitsin ama nerde bizde o yürek. Yürek derken sevme meselesi. Yoksa diğer konularda baya yürekli bir insanım. Zamanında çok yürek yemiş bir insanım. Hep böyle beslendik biz. Kimi seversem de gidiyor hayatımdan tek tek... Var mı daha başka gidecek? Otobüs kalkıyor ondan sordum. Biletlerinizi almayı unutmayın sonra boş yer kalmayıp bana sarıyorlar. Neyse çok boş ve fazla konuştum eve de geldim zaten. Yatıp uyumak en iyisi. Bu düşüncelerle biraz zor uyursun ama yapacakta pek fazla bir şey yok. Üzerimi değiştirdim ve yatağıma geçtim. Yine her zaman ki olduğu gibi derin düşüncelere dalarken uyuyakalmışım.  

Sabah pozitif düşünceyle kalktım yatağımdan. Televizyondan müzik açıp, kahvaltı için bir şeyler hazırlamaya koyuldum. Çay suyunu koyup, bir yandan da patates soymaya başladım. Tam o sırada kapı çaldı. Kapıya baktığımda hiç şaşırmadım. Her zaman olduğu gibi Kavun Necati gelmiş. Necati sırıtarak, "Sana sürprizle geldim. Elim boş değil yine," dedi. Bende şaşırmadım bu duruma. "Kavunla gelmişsin bu mu sürpriz?" dedim. Necati pis pis sırıtarak, "Hayır sadece bununla sınırlı değilim. Bak kimi getirdim? Harun'da burda oğlum. Tıpkı eskisi gibi." İşte bu habere sevinmiştim. Gerçekten de eskisi gibi hep birlikte vakit geçirecektik. İçeri buyur ettim. Uzun aradan sonra, Harun'la tokalaşıp sarıldık. Necati ve Harun'u, "Hadi öyle durmak yok bu kadar duygusallık yeter oğlum hadi mutfağa!" deyip, mutfağa davet ettim. Necati'ye, patates soydurmaya başladım. Patatesleri soyarken, elini kesti. Necati'ye doğru dönerek, "Oğlum ne beceriksiz adamsın lan!" diyerek şakayla karışık sitem ettim. Harun buna karşın, "Necati çekil şurdan ben soyarım, sen masayı hazırla. Tabakları kırma yalnız." dedi. Bu neticeye karşı, Necati'ye cevap hakkı düştü. Necati, Harun'a pis bir bakış atarak, "He canım sen çok biliyorsun. Esrarengiz adam seni..." diyerek mırıldandı. Necati'nin sırtına, avcumu iyice açarak vurdum. Necati, tabakları alarak masaya yerleştirmeye başlarken, bende kaynayan çay suyu ile çayı demledim. Kahvaltıyı hazırladık ve masaya geçtik. Uzun zamandan sonra, yine hep birlikte olmak çok huzur verdi bana. Ben dünkü, Mete olayını anlattım. İkisi de bana hak verdi. Necati konuşurken, ağzındaki patates parçalarını sağa sola püskürtürken, ağzına çatalla vuracaktım ama vazgeçtim. Çünkü en son ki şaka olayından sonra artık bunu yapmam mantıksız olurdu. Güzel ve eğlenceli bir şekilde kahvaltımızı yaparken aniden yine, kapı çaldı...

Facebook grubu;

Entrikalılar Wattpad


Entrikalılar  (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin