Başlangıç

43 0 0
                                    

"Peki senin hikayen ne?"

"Benim hikayem mi?"

"Herkesin bir hikayesi vardır. Baş karakter kendisidir. Başlangıcı doğum, sonu ise ölümdür. Peki senin doğumundan şu ana kadar neler gelişti?"

"Neden bu kadar bilmek istiyorsun?"

"Baş karakteri olacağım hikayeyi bilmek isterim."

Tabi hikayenin başlangıcı için daha geriye gitmeliyiz;

Yeni bir başlangıca sebep olan şey acı değil midir? Eger öyleyse ben yeni bir başlangıçı hakedecek kadar acı çektim. 6 aydır hissettiğim en yoğun ve tek duyguydu bu, acı. Verdikleri ilaçlar zaten bir şey yapmana ya da bir şey hissetmene engel oluyordu ama sadece acıya engel olmuyordu. Neyse ki bugün ilaç tedavimin son günüydü. Yarın ise buradaki son günümdü. Bu kısıtlı alandan, 4 duvar arasından çıkacaktım, dışarısını görecektim. Belki de acı haricinde başka bir duygu hissedecektim, herhangi bir duygu fark etmeksizin sadece iyimser duygular değil herhangi bir duygu olabilir nefret, utangaçlık, korku, pişmanlık... 6 ay sonra ilk defa...

Kahvaltıdan sonra hemşire her sabah yaptığı gibi odama girip ilaçlarımı vermişti. Bende her sabahki gibi itiraz etmeden içmiştim. Bu sabah ilaç içme faslı her zamankinden daha iyiydi. Kendimi teselli ediyordum sadece son gün olması bana biraz daha güç katmıştı. 6 ayı bir şekilde geride bırakmışken son gün bitmek bilmiyordu. Kendimi daha iyi hissedince vakit geçsin diye ortak salona geçtim. Ortak salona kimsenin gözünün içine bakmadan, kimseyle iletişim kurmadan gitmem gerekiyordu. Göz teması kurduğun biri her an sorun çıkartabilirdi, buna alışmıştım. Başım aşağıda ortak salona giderken laf atarak, ıslık çalarak, bilerek dibimden geçen ya da bana çarpmaya çalışan insanları umursamadan ilerledim. Son günümde bir olay istemiyordum.

Ortak salonun köşesinde duran kitaplığa giderek uzun süren karamsarlıktan sonra duygusal bir kitap seçtim. Geldiği ilk günden beri durmadan parmaklarıyla sayım yapan adamı, durup durup birden ağlamaya başlayan kadını, hiç yerinden kıpırdamayan isminin Gözde olduğunu tahmin ettiğim kızı ve kapalı televizyonu izleyen teyzeyi geçerek köşedeki bir koltuğa oturdum. Etrafımı kontrol ettikten sonra kitabı okumaya başladım ama odaklanmak zordu çünkü kendi kendine konuşan bir kadının yanına oturmuştum. Anlaşılan yine iyi bir yer seçememiştim.

Kitap harika bir hayatı olan kızla bir başka harika hayatı olan bir çocuğun aşkını anlatıyordu. Birbirlerini ne kadar çok sevdiklerini, birbirlerine söyledikleri romantik sözleri,yaptıkları romantik olayları ve birbirlerine yaptıkları pahalı ve muhteşem sürprizleri anlatıyordu. Bir insanın hayatının nasıl bu kadar kusursuz olabileceğini aklım almıyordu kendi hayatım bu kadar mahvolmuşken. Kızın hayatı ve yaptıkları şeyler saçma gelmişti ama bir o kadar da kıskanmıştım. Ne kadar kabullenmek istemesem de o kızın yerinde olmak istemiştim. Kitaptan ve hayallerimden bir masanın itilmesiyle çıkan yüksek sesten dolayı irkilerek sıyrılıştım. Doğa, çığlık atıyor, kendisini savuruyor ve vücudu titriyordu en sonunda kendini tamamen kilitledi. Sinir krizi geçiriyordu hemşireler ve hasta bakıcılar müdahale ettiler. Doğa geldiği ilk günden beri sürekli bunu yapıyordu. Yani akıl hastanesinde sıradan bir gündü.

Gözlerim ağırlaşmaya başlayınca istemeyerek kitabı bıraktım. Kitaplar dışarısıyla bağlantımı sağlayan tek şeydi. Az da olsa dışarısından haberim oluyordu. Normal insanların gayet mantıklı olan yazıları sayesinde kendimi daha normal hissediyordum. Tatsız tuzsuz yemeklerden sonra yatağıma oturdum. Yemek derken sadece hayatta kalacak kadar yiyordum yani burada olma sebebimi gerçekleştirecek kadar. Günün sonunda yatağıma yatarak son hapımı içtim. Son? Bana başka şeyleri çağrıştırıyordu bu kelime. Işıklar kapandıktan sonra yine kendimle baş başa kalmıştım, aslında hep öyleydi ama sabahları boş bir insan kalabalığı vardı. Soluma dönerek düşünmeye devam ettim. Hala inanamıyordum yarın buradan çıkıyordum dışarıya, gerçek dünyaya.

Güneş TutulmasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin