Birkaç gün önce taşındık Londra'ya. Burası çok kalabalık. Ama ben onca insanın içinde yanlız... Ağlayan bir çocuğun sesi kulağımda. Dondurma yemek istiyormuş gibi. Annesi sustururdu çocuğu.ilgilendi onunla. tekrar hissettim o soğukluğu, boğazımdaki düğümlenen şeyi. Sıkışan kalbimi. Sanki herşey beni izliyormuş gibi geldi yine. Sanki omzumu tuttu rüzgar. Daha sıkı sarıldım mantoma. Herkes kaçıyordu. Neden? Hiçbir şey yoktu ki! Yavaş yavaş kimse kalmadı sokakta. Herkes başını sokacak bir yer aradı. Kafeler, dükkanlar, kısacası her yer kapandı. Pencereden bana soğuk gözlerle bakıyorlardı. Birden berem uçuverdi. Arkasından atkım. Gökyüzüne bakınca anladım. Fırtına. Koşmaya başladım. ama bu kadar kuvvetli bir rüzgarla yüzüme vuran yağmur, kurşun etkisi yaratmıştı. Bir kadın, kapısını açmış bana bakıyordu. Kulağımda tiz bir ses vardı. Sonra kadın bana doğru yürümeye başladı. Yanıma geldi ve kolumdan tuttu. Direndim ama nafile. beni içeri aldı. Ortalık sessizleşmişti.