Genç adam Urfa'nın bunaltıcı sıcağından korunmak için elinde tuttuğu su şişesini kafasından döküp bulduğu gölgeliklerden yürümeye devam etti.
Düşünceliydi, kafası her zaman ki gibi meşguldü. Kendi kendine sorgular, kendi kendine cevaplar arardı kendi dünyasında.. Yaşadığı hayatın sıradanlığına rağmen hayal dünyası oldukça genişti. Dobra bir insan olduğundan çevresi gereksiz kalabalıktan uzaktı. Çünkü insanlar gerçeklerle yüzleşemeyecek kadar kibirliydi..Hazar, elindeki boş şişeyi kaldırımın ortasında ki çöp kovasına fırlattı. Şişe hedefini bulamadan yere düşünce, umursamadan devam etti yoluna. Bir süre daha aylak aylak dolaştıktan sonra postanenin önündeki banka oturup insanları seyretmeye başladı. Hepsinin ayrı bir sevinci, ayrı bir derdi, tasası vardı. İnsanların mimiklerine,kıyafetlerine, hayata karşı sergiledikleri yürüyüşe bakarak onları anlamaya çalışıyordu. Şu ilerideki küçük kız.. Hah! İşte O. Sarı bukleli saçları, toz pembe elbisesiyle en fazla 5 yaşındaydı. Ağlayarak annesi olduğunu düşündüğü kişinin elinden tutmuş inatla yürüdükleri yolun tersine götürmeye çalışıyordu. Muhtemelen birşey istiyordu, bir oyuncak.. Bir bebek istiyor olmalıydı.
Annesi kumral, kapalı, 35'li yaşlarında bir kadındı. Ya da yaşadığı hayat şartlarıydı onun böyle görünmesine neden olan.
Gözlerini kız çocuğundan ayırmadan düşünmeye devam etti Hazar. Sonra durdu. Düşünceleri yok oldu. İçi titredi Hazar'ın. Gözlerinden iki damla yaş süzüldü yanaklarına. Kadın, sarı saçlı kız çocuğuna tokat atmıştı. "Tokat attı!","Tokat attı!". Bu ses beyninde yankılanırken içinde ki saf nefret tekrar gün yüzüne çıktı..'10 yıl önce..'
Hazar, odasında komşu çocuğunun eski oyuncaklarıyla oynarken içeride bağırışma sesleri yükselmeye başlamıştı. Babası her zamanki gibi içmiş, annesine hakaret ediyor bilinçsizce vuruyordu. Yavaşça ayağa kalkıp ürkek adımlarla içeri gitti. Annesi yerde cenin pozisyonu almış yatıyor kendini korumaya çalışıyordu. Daha fazla dayanamadı küçük, kısık sesle iki kelime döküldü dudaklarından.
"Baba yapma."
"Sana ne oluyor velet" hışımla hazar'ın yanına gidip yakalarından tuttu ve sarsmaya başladı.
"Anneme vurma" dedi Hazar.
"Anneni koruyorsun demek piç kurusu" dedi sinsice sırıtarak ve bir tokadın yankılanması duyuldu o gece, şanlıurfanın fakir mahallelerinde. Annesi haykırarak siper oldu Hazar'ına, fakat babası o kadar sarhoştu ki sarhoşluğun verdiği öfkeyle evin altını üstüne getirmiş, en sonunda mutfağa gidip ekmek bıçağını aldığı gibi geri gelmişti.
"Ver o Piç kurusunu bana!"
Üvey evlat hazar.. Babası Hazarın doğduğu yıl inşaat kazasında hayatını kaybetmiş, annesine sahip çıkan olmayınca kundakta bebesiyle evlenmek zorunda kalmıştı. Hüseyin Karaman alkolik herifin teki olmasına rağmen Ayşe sultanla evlenene kadar işinde gücünde, namazında niyazında bir adam olarak kendini tanıtmıştı. Evlendikten sonra işe Ayşe sultan ve Hazar için hayat cehenneme dönüşmüş bir daha kurtulamamışlardı, ta ki o geceye kadar..
Ayşe sultan vermedi Hazar'ını. Hüseyin rastgele savurdu bıçağı, Ayşe sultan yavrusunu korudu da, bundan sonra kim koruyacaktı Hazar'ını.. Son nefesinde bile bunları düşünürken Hazar annesinin uyuduğunu düşünüp sol göğsünden akan kanlara aldırmadan girdi kolunun altına.. Hüseyin sarhoşta olsa yaptığının farkına varınca terk etti o gece evini.. Hazar, son kez uyudu annesinin kollarında..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umutsuz Yarınlar
Teen Fiction2 Farklı hayat.. Şanlıurfa'nın fakir mahallelerinde yaşamını sürdüren 17 yaşında yetim bir çocuk, Hazar.. diğer tarafta; İstanbul'un nezih semtlerinden Üsküdar'da yaşayan, aşkını smslerle kazanmaya çalışan 17 yaşında genç bir kız, Yakamoz.. Doğu v...