Arabamın kapılarını açıp içine oturarak arabayı çalıştırdım. Abim sessizliğinden arınarak yüksek ses tonuyla konuşmaya başladı.
"Temelli mi gidiyorsun?"
"Hiç belli olmaz."
"Gidemezsin. Otur oturduğun yerde."
"19 yaşında reşit bir kızım. Karışma bence. Artık okulların açılmasıyla birlikte okula başlıyorum zaten. Artık kendimi eğitimim için parçalayacağım."
"Öyle olsun bakalım. Annem buraya taşınıyor haberin olsun. Boşanıyormuş."
Ses çıkarmadan kapıyı kapatarak gaza bastım. Baran'ın yanında durarak nereye gideceğimizi sordum. O da kendine yeni telefon ve hat alacağını söyleyerek yakındaki AVM'ye gideceğimizi söyledi. Orayı bildiğim için hız sınırını zorlayarak AVM'ye girdim. Daha Baran gelmemişti. Teknosa'nın mağazasına giderek gezmeye başladım. 5-10 dakika bekledikten sonra telefonum çalıyordu. Arayan Berkan'ın telefonundan Baran'dı. Yerimi söyleyerek buraya gelmesini söyledim. Kısa sürede gelerek aklındaki telefonu direk alıp çıktık ve hat almaya gittik. İşlemimiz kısa sürmüştü. Kendimi eve atmak istiyordum. Sonunda kendimizi garaja atarak arabaya binip eve doğru gitmeye başladık. Aklımda abimin dediği söz geçiyordu. Demek ki annem boşanıyordu. Bu haber biraz şaşırtmıştı beni. Eve doğru bu sefer yavaş yavaş gidiyordum. Çünkü anahta Baran'daydı. Uzun yolculuk sonunda eve varmıştık. Şu İstanbul trafiğinden kurtulmak çok zordu. Hele araya düğün konvoyu girerse o trafikten çık çıkabilirsen. Sonunda arabayı park edip eve girdik. Ev evden çıkmıştı. Her yer dağılmıştı. Hırsız girmiş olmalıydı. Korkak gözlerle Baran'a baktım. Sakin olmam gerektiğini fısıldayarak söylemişti. Karşımdan gelen siyah pantolon ve siyah gömlek giymiş, uzun boylu, orta yaşta adam bize doğru gelmeye başlamıştı. Bu da kimdi?
Bize biraz daha yaklaşmak yerine arkasını dönerek koşup mutfak camından aşağı atlamıştı. Baran arkasından gitmek istese bile kolunu bırakmıyordum. Gidemezdi. Etrafımda kalan birkaç insandan en değerlimi kaybedemezdim. Ne diyordum ben? En değerlim mi? Ben gittikçe bağlanıyordum. Polisi aramak istesem de Baran izin vermiyordu. Etrafı incelediğimizde para, eşya ve benzeri şeylerin kaybolmadığını gördük. Sadece bie not vardı.
Tekrar geleceğim. Korkmanıza gerek yok. Amacım en değerlimi görmek. Mal, mülk ya da parada değilim. Korkmanıza gerek yok. Eşyaları dağıtmamın sebebi bir fotoğrafını aradım.
Korkmanıza gerek yok nedir ya? Sen geliyorsun içeri ve korkma diyorsun. Ev aşırı derecede dağıtılmıştı. Kimdi bu? En değerlim derken kimden bahsetmişti? Babam mıydı yoksa? Yok yok... Yoksa Baran'ın eski sevgilisi miydi? Yok be tövbe gelen kişi erkekti. Bende kafamda felaket senaryoları kuruyordum. Baran'ın kolundan çekiştirerek yalvarıyordum.
"Ne olursun otele gidelim."
"Gel, bir şey yok."
"O zaman bize gidelim. Abime ve anneme bile dayanırım."
"Bak bir şey olmaz."
"Gel benimle. Bavul toparlayarak bize gidelim."
İstemese bile zorunlu tutmuştum. Odaya doğru giderek bir bavulun içine giyebileceğim şeyleri koyarak mor bavulumun zor da olsa fermuarını kapatabilmiştim. Sonra ise Baran'ın eşyalarını toparlayıp arabanın bagajına yerleştirerek kapıyı kilitleyip çıktık. Şoför koltuğuna ben geçmiştim. Sankia arkamızdan kovalıyorlar gibi yapabildiğimce en hızlı şekilde gidiyordum. Baran koltuğun köşelerinden tutarak gözlerini kapatmıştı. Korkak bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
"AVM'ye de böyle gittin. Biraz yavaşla."
"Korkuyorum. Anlamıyor musun?"
"Arkamızdan kovalamıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRRIMA AŞIK OLUR MUSUN? #Wattys2016
Novela JuvenilGünden güne kayboluyordu kız. Kendi acısında yanıp kavruluyordu. Kim isterdi ki böyle yaşamayı? Babasız, annesiz... Yoktu onun hayatında kimsesi. Eğer nefes almak yaşamaksa, evet yaşıyordu o da. Eğer bu yaşamak sayılıyorsa. Bu kadar mutlu gezenlere...