Bölüm 37

76 12 0
                                    

Abim de sakince yine cevabını vermişti. "Kızım biz Baran ile sigaramızı bile içip de geldik. Sen hala uyu."

Bende konuyu değiştirmeye çalışıyordum. Başladım yine konuşmaya.

"Getirin poğaça. Özledim be poğaçaları. Öğrencilik hayatım boyunca en değerlimdi o benim. Yakında yine kalbimde yerini alacak. Okul başlıyor be."

Ağzıma poğaçayı tikan kişi abim olmuştu. Artık konuşmama dayanamıyordu. Yazık yani ona da acıyorum. Küçükken az uğraşmamış gibi şimdi birde büyümüş halimde uğraşıyordu. Neyse fazla mı konuştum ne? Yemeği ilk defa yemek görmüş gibi saldırıyordum. Sonunda abim kollarımı iki eliyle kuvvetlice tutarak "Kızım, yeter." Diyerek gülmeye başladı. Sinir olmadım desem yalan olurdu. Hemen odama koşarak en sevdiğim fosforlu sarı bikinimi giyerek üstüne de sarı elbisemi giyerek aşağı indim. Havuz vakti gelmişti. Havuzun yanında duran abimle Baran'a telefonlarınızı verin diyerek telefonları aldıktan sonra havuza attım. Resmen bana sövmemek için kendilerini zor tutuyorlardı. Masaya telefonları bırakarak bense havuza atladım. Bu sefer karşılığını ödetecekmiş gibi bakan iki kişi vardı karşımda. Baran'ın kasları ıslak olan vücudundan selam verircesine bakıyordu. Baran ile abim fısıldaştıktan sonra bana doğru gelmeye başladı. Avazım çıktığı gibi bağırıyordum. Kurtulmamın tek sebebi vardı o da... Tabi ki de kaçmaktı. Yani başka fiziki açıdan hiç bir açıklaması yoktu. Kuvveti kollarımdan alarak kendimi havaya kaldırıp dışarı çıktım. Koşabildiğim kadar koşuyordum. Annemin küçükken dediği "ıslak zeminde koşma." Lafını hatırlayana kadar ben yere düşmüştüm zaten ve kalkamıyordum. Tüm gücümle bağırıyordum. Bu sefer ayağımı kırmış gibiydim.

Tüm gücümle bağırmaya devam ediyordum. Sonunda yanıma gelen kişi Baran olmuştu. Ayağımın üzerine basamıyordum. Kolumdan hafifçe tutarak ayağıma basmam için tutsa da basamıyordum. Bana küçük bebekmişim gibi davranarak kucağına alıp odaya çıkardı. Birde giyinmem gerekiyordu, hala bikiniyle evde geziyordum. Hemen gardroptan elbise vermesini isteyerek üstüme geçirdim. Baran mahalledeki teyzeler gibi bir anda abimle annemi başıma toplamıştı. Ne kadar hasteneye gitmek için direnseler bile gitmek istemiyordum. Ama bana sorarsanız ya kırık ya da çatlak var gibiydi. Abimle Baran kısa süre fısıldaştıktan sonra bana doğru gelmeye başladılar. Kaçmaya çalışsam da kaçacak yerim yoktu. İkisi de bir kolumdan tutarak beni kaldırıp götürmeye başladılar. İkisine de var olan gücümle bağırsam da gidiyordum. Yani bunun başka açıklaması yoktu. Sonunda arabaya getirmişlerdi. Beni arka koltuğa oturtturup abimle Baran öne oturmuştu. İkisinin ortasından başımı çıkararak onları usandırana kadar konuşuyordum. Mesela en son dalgınlıkla Baran'a aşkım diye hitap etmişim. Yani benim bu kadar vıcık vıcık aşk dolu sözleri kullanmayacağımı herkes bilirdi. Hemen sözü döndürmeye çalışıyordum. Bu sefer iyice batırmaya başlamıştım. En sonunda "Size bravoo. Bikiniyle hastaneye giden tek kişi benim." Diyerek alaycı bir tavırla konuşmaya devam ediyordum. En sonunda abim dayanamayıp "Kızım bir sus!" Diyerek bir bakış attı ve ben o sırada susmam gerektiğini anlayarak etrafı izlemeye başladım. Sonunda hastaneye gelmiştik. Baran hemen tekerlekli sandalye bularak yanıma getirmişti. Beni oturtarak acile götürüyorlardı. Baran eğilerek kulağıma fısıldamaya başladı. "Belki doğumhaneye yetiştiririm birgün seni." Sinirlenmiştim, birden bağırmaya başladım. "Bu ayağımla bile valla deşerim seni."

Ses çıkarmadan arkadan abimde geliyordu. Sonunda doktora gelmiştik ve acilen beni içeri aldılar. Baran ile abim dışarıda bekliyordu. Doktor canımı acıtacak her türlü hareketi yaparak röntgene gönderdi. O röntgen odasından nefret ediyordum. Demirden yatağa yatırarak ayağımın röntgeni çekildikten sonra doktorun yanına giderek sonucu beklemeye başladık. Ortamı germeye mi çalışıyordu yoksa doktor röntgeni mi inceliyordu belli değildi. Sonunda konuşmaya başlamıştı. "Ezilme var. Sargıya alacağım." Diyerek sargıya almaya başladı. Sargı bittikten sonra eve doğru gidiyorduk. Bu kadar sevimsiz bir doktor görmemiştim. O kadar ilgisizdi ki! Neyse çekiştirmeyi bırakmalıydım. Çünkü eve gelmiştik. Eve girer girmez annem bizi elindeki 2 tane değnekle karşıladı. Abim ayağını kırdığı zaman alınan değneklerdi. Çok düşünceli bir anne. Abim annemin elinden alarak bana getirdi. Nasıl kullanılacağinı öğretiyordu. Sağ ayağım sargıya alındığı için sağ koluma taksam da oluyormuş. Bu kadar gereksiz bir alet görmemiştim. Resmen engelliymişim gibi davranılıyordu. Odama gitmek istediğimi söyledim.  Baran'ın da desteği ile odama gidip yattım. Baran abimle birlikte aşağıda olacağını söyledi ve gitti. Keşke şu kumandayı verseydi. Ne televizyon izleyebiliyordum ne de bir şey yapabiliyordum. Telefonum da aşağıda kalmıştı. Ben duvarı, duvarda beni süzüyordu. O sırada kapım tıklanıyordu. "Gir." Girerek içeriye birinin girmesini bekledim. Gelen kişi annemdi. Bir şey diyemiyordum. Konuşacak bir şeyimiz de kalmamıştı. Hemen yatağımın yanına oturarak konuşmaya başladı.

"Kızım biliyorum bana kızgınsın. Ama lütfen beni dinle. Evlenmek zorundaydım. Anlatamadım kimseye."

"Ya peki anne babamın olmediğini neden hepimizden sakladın?"

"Sen bunu nereden biliyorsun?"

"Nereden bildiğim mi tek sorun! Sen bana sorumin cevabını söyle."

"Babanla anlaşmamız buydu. Babanın başı dertte olunca kimseye zarar gelsin istemedi. Plan gereği bunu uygun gördük."

"Çocuğunuz olarak bizim de bunu bilmeye hakkımız vardı. "

"Kızım daha fazla zorlama. Hep burada kal. Ben seni çok özlemişim." Diyerek sarılmıştı. Benim sarılmaya niyetim yoktu. Sarılmayacağımı anlayarak geri çekildi. "Yakında kimin haklı olduğunu anlayacaksın." Diyerek tehdit ediyormuşcasına konuşmasını bitirerek kapıyı kapatıp gitti. Banyo yapmam gerekliydi. Üstüm başım klorlu su olmuştu. Kimseye ses çıkarmadan odamdaki banyoya girerek kapısını kilitledim. Beni düşünmüyorlarsa bende onlara yalvaracak değildim. Biraz zor da olsa duş alıp çıkıp giyinmiştim. Sarı mini şortumla beyaz tişörtüm nasıl inşaat işçileri gibi dursa da ayakta durarak kıyafet seçecek halim yoktu. Odamdam çıkıp şu ne kadar zevksizce seçilmiş kahverengi merdivenden destek alarak tek tek merdivenleri inmeye başladım. Dışarıdan Baran ile abimin kahkaha sesleri geliyordu. Yani beni düşünen bile yoktu. Sonunda şu merdivenleri inmeyi bitirmiştim ve bahçeye çıkarak "Sağolun bende iyiyim. Öyle işte, bu halimde duş aldım merdiven indim ama yani iyiyim. Teşekkür ederim düşündüğünüz için. " diyerek atarımı yaptıktan sonra bir elimde değnekten destek alıp masaya uzanarak telefonumu almıştım. Bizim kızlar grubuna ayağımın fotoğrafını atarak "Becerikli arkadaşınız bu sefer ayağını ne hale getirdi." Diye not düşerek fotoğrafını attım. Kızlardan da ses çıkmıyordu. Doktorun dediğine göre ağrı geçene kadar böyle gezmek zorundaymışım. Ne kadar da hoş. Evde kimle kavga edip stresimi atsam diye düşünmeden edemiyordum. O kadar sıkılmıştım ki artık çimenlerin yeşiliyle havuzun mavisi yakışmamış diye düşünüyordum.

Yasmin'e mesaj atmaya karar verdim. Hemen whattsap logosuna tıklayıp kişilerde aramaya başladım. Sonunda bulmuştum. Profil resmini değiştirmişti. Pek mutlu gibi durmuyordu. Sonra durumuna bakmalıyım diye düşünüp durumuna baktım. "Yalnız ve öfkeli" yazıyordu. Evet tam zamanıydı. Hemen mesaj yazmaya başladım. Bu kızı seviyordum. Ne kadar benden büyük de olsa beraber alışverişe falan gidip dertleştiğimiz çok olmuştu. Ona abla dememi hiç sevmezdi. "Sen bana kanka de" derdi hep. Bende başladım mesaj yazmaya. "Kanka bize gelsene. Duymuşsundur evden kaçtım falan bak dedikodular birikti. Birilerini çekiştiririz." Mesajı atar atmaz cevabı gelmişti. "Abin evde mi?" Ya bu kızın içinde aşkı hala ölmemişti. "Evde. Sen boşver onu. Dışarıda da buluşalım derdim ama ayağımı burkmuşum yürüyemiyorum. Hem hasta ziyareti yaparsın. Sen boşver abimi benim için gel." Yazarak mesajıma geri dönmesini bekliyordum. Biraz ikna edici olmuş gibiydi. "Tamam. Bekle beş dakikaya oradayım." Diyerek kabul ettiğini kanıtlamış oldu. Abim deminden beri beni izliyor olacak ki "Ne gülüyorsun kız?" Diyerek yine sorusunu yöneltmişti. 

"Arkadaşım geliyormuş."

Tabiki de Yasmin'in geleceğini düşünmüyordu. Gülüp geçti. Bende içine kuşku düşürmek için sinsi gülüşümle "Abi şu mavi gömleğini giyip gelsene." Diyerek dikkatleri üstüme topladım. Ses çıkarmadan Baran ile konuşmasına devam ediyordu. Ya hadi kızım artık gel. Yasmin'in buraya girmesiyle abimin ne tepki vereceğini merak ediyordum. Büyük bir heyecanla bekliyordum. Sonunda saçlarını havalandırarak yürüyen biri göründü. Bu kişi Yasmin'den başkası olamazdı. Onun yürüyüşü kendine özgüydü. Nerede görsem tanırdım. Abimle Yasmin'in en sevdiği renk maviydi. Mavi gömlek meselesi de oydu zaten. Yasmin de buz mavisi elbisesini giyerek gelmişti. Bana doğru bakarak "Naber Alara?" Diyerek gülümsüyordu. Abimin arkası dönük olmasına rağmen ani bir hareketle arkasını dönerek bir şey demeden sinirle içeri girmişti.  Yasmin yanıma oturmuştu. Konuşurken abimin sesi kulağıma ilişmişti. Baran ile konuşuyordu büyük ihtimalle.

"Hala seviyorum. Ne yapabilirim. Mavi elbisesine aşık oldum ben onun."

SIRRIMA AŞIK OLUR MUSUN?  #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin