Mısra'dan.
Kızlar başıma doluştuğunda, kantin penceresinin içine başını sokup 'Abi tost, abi çikolata fırlat abi sınavım var abi!' Diyen liseli gençler gibi bakıyorduk aşağıya.
"Yuh bokumu ye." Diye mırıldandı Sena şaşkın yüz ifadesiyle.
"Ay hoşt ulan, tavamı getirin. Bunları yağda balda kızartıp çıtır çıtır yemek lazım." Diye devam ettiğinde Selenay, ensesine şaplağı geçirdim "Abaza." Diyerek.
Resmen mahalle karıları gibi oturmuş, bir grup gencin alt kattaki teyzeye poşetleri taşımasında yardım edişini seyrediyorduk ağzımızdan sular akıtarak.
"Lee Min Ho kocacığımı aldatamam ama, bunlar nedir ayol? İnme geçireceğim birazdan. Şş Mısra, şş insek mi bizde aşağıya?"
"Bir sus lan." Diye tısladım Gaye'ye doğru. "Aman kıçımın kenarı." Diye burun kıvırdı oda bana.
Tamam, öyle aman aman yakışıklı değillerdi. Fakat hatrı sayılır tipleri vardı. 5 tane erkek vardı. Normal liseli gençlerin olacağı derecede kaslıydılar.
"Ay bu iş gittikçe wattpad hikayelerine dönüyor!" Diye bağırdı Özge.
"Hoparlör getirelim? Duymamışlardır belki!" Diye tısladığımda pıstı pencerenin bir kenarına.
Sena'nın 'acıktım ben' diye yakınışıyla sinema keyfimiz sonra ermişti. Perdeyi çektik sonuna kadar ve mutfağa yöneldik.
"Tavam eskimeye başlamış.." Diye yakınırken Selenay, kamyoncu dayı gülüşü yaparak "Perwolle yıka." Diye bir espri patlattım fakat kimse gülmedi. Olsundu diyerek telefonumu çıkardım cebimden. Face grubumuza girdiğimde ise kısa çaplı bir şok geçirdim.
"Sizi gebertirim!" Diye üstlerine atlamaya kalktığımda Özge öne atılıp beni tutmaya çalıştı fakat ikimizde takla atarak yere düştük. "Bırak ulan beni! Cesedinizle selfie çekileceğim! Korkun benden!" Selenay bir fırt çekti kahvesinden kızı istenmeye gelen baba pozu vererek. Çisem ise cool bir şekilde sigara içiyordu. Sena, aslında Sena'nın ne yaptığını ben bile anlayamamıştım. Sanırım salatalık yiyordu. Gaye ise koreli aşkının resimlerine laf atmakla meşguldü.
"Durumumu. Neden. Beğenmediniz?!" Diye cırladığımda hepsinin gözleri bana çevrildi. Sena'nın ağzındaki salatalık lokması yere düştü, Selenay yanıma gelecekken o salatalığa basıp düştü ve kayarken Sena'yı da yanına çekti. Çisem ise sigarasını tezgahta söndürdü. Bunu gören Özge beni tutmayı bırakıp 'Kaç para lan o tezgah taşı!' Diye Çisem'i azarlamaya koyuldu. Begüm ise odasında uyuyordu.. Kısacası beni takmamışlardı. Bende kendi kendimin durumunu beğendim. Canım kendim.
**
"Beni sallasanıza!" Diye bağırdı Begüm saçlarını savurarak. Başını çevirip bakan olmamıştı çünkü herkes kendi halindeydi. Selenay sanki sahildeymişiz gibi kumdan kale yapıyordu parkın öbür ucunda, Çisem kaydırağın ucuna oturmuş, bacak bacak üstüne atmış keyifle sigarasını yudumluyordu. Gaye ile Özge bakkala petito almaya gitmişlerdi. Sena sek sek oynuyordu. Ben ise bankta kendi halimde canım sıkılarak oturuyordum.
"Kız Mısra, gel salla beni bak mal mal oturuyorsun orada!" Diye bağırdı Begüm neşeyle.
"Sana ne be salak." Diye tripçi tripçi konuştuğumda yanıma küçük bir kız çocuğu geldi ve dibime oturdu. Herkes bilirdi benim çocuklardan hiç haz etmediğimi. Tiksinerek en uca kaydım bende.
"Oyun oynayalım mı abla?" Diye sordu masum sesiyle, sesinden bile tiksinmiştim. Yüzümü buruşturarak bana alık alık bakan küçük, sincap gibi surata döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri
Humor"Geçmiş zamanlarda, çok çok uzak diyarlarda 6 küçük domuzcuk, birde bu domuzcukları korumaya çalışan bir tane çoban köpeği Çisem varmış," diye başladığım saçma masalım, Çisem'in enseme bir şaplak geçirmesiyle bölündü. "Ben niye köpeğim lan?" Elini k...