*1*

32 2 1
                                    

Annesinin çığlık attığını hatırlıyordu. Polis memuru bir kadına yalvarıyordu. Ama kadın annesine karşı en ufak bir merhamet göstermemişti. Yaprak'ı arabaya bindirmişlerdi. Yaprak arabanın camından onu da görmüştü. Onun her gece kabuslarına giren yüzünü. Ne zaman görse nefes almakta zorlandığı yüzünü. Araba hareket edip de karakoldan ayrıldığından beri onu bir daha görmemek için dua etmişti. Ta ki uyuyakalana kadar.

"Hey, kalk hadi. Geldik." Diye bir ses duydu Yaprak. Gözlerini kırpıştırarak açtı. Karşısında bugün gördüğü memur kadın vardı. Ama ona annesine baktığı gibi bakmıyordu. Çok daha kibar ve şefkatli bakıyordu. Yaprak kadının omzunun üzerinden büyükçe bir binanın çatısını görünce doğruldu. Kadının yardımıyla arabadan inince etrafına daha iyi bakma fırsatına sahip olmuştu.

Bulunduğu yerden kocaman beyaz bir binayı görebiliyordu. Binanın etrafında da bolca ağaç vardı. Göz ucuyla yan taraflara bakınca da ağaçtan başka bir şey göremedi. Eğer etrafta koşturan çocuklar ve sohbet eden yetişkinler olmasaydı ıssız ve korkutucu bir yerde olduğunu düşünürdü.

Arabanın bagaj kapağının sertçe kapanma sesini duyunca kafasını o tarafa çevirdi. Yine bu sabah gördüğü bir başka polis memuru elinde koca bir valiz ve tamamen dolu poşetlerde arabanın arkasından dolanarak çıktı. Valiz Yaprak'a aitti ama poşetlerin sahibini bilmiyordu. Polis birkaç adım attıktan sonra poşetler ağır gelmiş olacak ki onları yere bıraktı birkaç sesli nefes aldı.

"Yardım lazım mı?"

Yaprak'ın görüş alanına bu sefer daha genç biri girdi. Gülümseyerek polisin elindeki poşetlerden birkaçını alıp "Yaşlanıyorsun." Diyerek binaya doğru ilerliyordu.

Polis memuru kadın tekrardan Yaprak'a döndü. Kafasıyla binayı işaret ederek "Haydi." Dedi. Kadın adım atıp da önünden çekilince Yaprak binanın bahçesini gördü. Geniş bir oyun parkı, sera, banklar, daha önce yakından görmediği çiçek ve ağaçlar, başı boş bisikletler... Yaprak da fazla oyalanmadan kadını takip etmeye başladı.

Binanın içi de en az dışı kadar temizdi. Etrafa yapay spreyden mi yoksa bahçeden mi yayıldığını bilmediği hoş bir çiçek kokusu hakimdi. Gördüğü personellerin çoğu gülümsüyordu. (Bir kaçı bunu yapmak için zorlanıyormuş gibi görünse de.) "Ben Gülşah." Dedi polis memuru olan kadın. Sonra da devam etti. "Buraya kısaca Köy diyebilirsin. Sana yardımcı olmak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Sana iyi bir okul eğitimi sağladığımız gibi sanatsal ve spor faaliyetlerinde de yardımcı olacağız. İstersen bitki bile yetiştirebilirsin." Dedi bir odaya girerken. Yaprak girdikleri oda da bolca tuval ve dışları lekeli, kullanılmış boya tüpü gördü. Duvarlarda tuhaf resimler vardı. Bunlar okulunda gördükleri gibi profesyonelce yapılmamıştı. Daha çok bir çocuğun elinden çıkma gibiydi. "Burası resim atölyemiz." Yaprak Gülşah'ın teşvikiyle atölyede biraz gezindi. Adımları küçük ve çekingendi. Ama etrafı pekala iyi görebiliyordu. Camın önüne dizilmiş, yarım plastik pet şişelerde ki küçük çiçekler dikkatini çekmişti. Kafasını başka yöne çevirince bir duvardan öbür duvara asılmış bir ip ve altında sallanan diğer resimleri gördü. Bazılarında tıpkı küçükken çizdiği gibi ev resimleri, bazılarında da kocaman bir çiçek resmi vardı. İpin en ucundaki resme doğru ilerledi. Karakalemle çizilmiş bir ağaç resmiydi. Onun yanında da renkli kalemlerle çizilmiş bir başka ağaç vardı. Bu ikisi diğerlerinden çok daha özenle ve dikkatle çizilmişti.

Gülşah kapının pervazına yaslanmış Yaprak'ı izlerken "Dersler dışında istediğin zaman buraya gelebilirsin." Dedi. Yaprak belli belirsiz kafasını sallayıp Gülşah'a doğru ilerledi. Bu 'yeterince inceledim artık buradan gidebiliriz' demekti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 18, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kör Kuşlar ÜlkesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin