Bölüm 1 "Suç"

35 5 1
                                    

"MR.Frank sizi çağırıyor efendim," dedi sekreter Chloe. Yine bir görev peşinde olacağımdan emindim, çünkü ne zaman beni çağıracak olsa görev verirdi. Chloe'nin bu sıralar sergilediği tuhaf davranışlar ürkmeme neden oluyordu. Her zaman yüz mimikleriyle dikkat çekmeye çalışıyor, dudaklarını ısırarak konuşuyordu.

Cevap vermeden MR.Frank'ın odasına doğru giden kapıdan içeri girdim. Odalarımız arasında yalnızca birkaç kapı vardı.

Kapısını tıklattım ve "Gel," komutuyla içeri adımlarımı attım. Yeni boyattığı odası aşırı derecede kendimi hastane odasındaymışım gibi hissettiriyordu. Eskiden astığı tabloları boyatması nedeniyle küçük bir rafa kaldırmıştı ama dağınık duruyordu.

"Buyrun efendim, beni çağırmışsınız." Eliyle göstermiş olduğu tekli koltuğa oturdum. MR.Frank gayet ciddi ve işine bağlı bir adamdı. Boynuna taktığı 'şerif' kolyesinin onu koruduğunu düşünüyordu. Bu inanç onların dininde gayet yaygındı ve sadece o değil, akrabalarının hepsi bu inancı yaygınlaştırmıştı.

"Ah hoşgeldin Britney. Seni görmek ne hoş..." Lafı dolandırmayı severdi. Her zaman uzun ve mantıksız konuşurdu, bu yüzden kimse onunla sohbet etmek istemezdi. "Senden Los Angeles'a gidip John Marina'yı tutuklamanı istiyorum. Bunu MR.Patrick'in anısına yap, lütfen."

John Marina duyduğum kadarıyla en iyi suç işleyenler listesinde ikinci sırada yer alıyordu. Bunu yapmak benim için daha iyi bir tecrübe olacaktı ama sonunda ölmek de vardı.

"Yapacağım," dedim gözlerinin içine bakarak. "Ama bunun karşılığında ne kadar alacağım? Sonuçta önemli bir görev benim için ve eğer bunu yapacaksam karşılığında mutlaka bir şey almam gerekir."

Haklarımın savunması yönünde düşündüğüm herşeyi yapmaya hazırdım. Bana göre bir insan hakkını savunmalıydı, şartları her ne olursa olsun.

"Sana paradan daha çok seveceğin bir ödül vereceğim,"

"Nedir?" Gülümsedi.

"Konsolosluktaki yardımcılığı sana devretmek istiyorlarmış. Eğer bu görevi başarıyla bitirirsen orası senin hakkındır."

Konsolosluk, Los Angeles'in en önemli yeriydi. Burası tam 40 FBI ajanı tarafından korunuyordu. Üstelik sadece bununla da kalmayıp odaların eşyaları her sene yenileniyordu. Kısacası aslında işin sonunda burada çalışacak olmak oldukça güzel bir duyguydu.

"Ne zamana kadar tutuklayacağım?" Bu sorum karşısında biraz şaşırmış olacak ki, yanındaki çekmeceyi birkaç saniye kurcalayıp içinden eski bir defter çıkardı.

"Burada bütün herşey yazıyor. John'u nerede bulacağın bile." Kafamı ince bir hareketle sallayıp odanın çıkışına yöneldim.

Bu oldukça heyecan verici bir görevdi. İşin sonunda da bu kadar yorgunluğa değecek bir ödül vardı. Bunu pas geçmemeliydim, hayatımda karşılaştığım en anlamlı sonuç çıkacağından emindim.

Defterin eskimiş olduğunu belli eden tozunu ince bir el hareketimle savurdum. Uzun zamandır açılmadığı belli oluyordu.

Defterin ilk kapağında, görevimin baş rolü olan 'John Marina' bulunuyordu. Hemen işlemiş olduğu suçlara baktım. Yaklaşık 20'yi geçmişti ve öldürdüğü insanları boğmakla tanınıyordu.

Özellikleri bölümünde yazılmış olan bir hikaye dikkatimi çekmişti.

'John, küçük yaşta FBI ajanlarının anne ve babasını öldürmesine tanıklık etmişti. Bu olay günlerce evde kalmasına ve kimseyle konuşmamasına neden olmuştu. İlerleyen günlerde John, kendine bir söz vermişti. Sözü şöyleydi: Bir daha insanlara karşı nazik davranmayacağım ve davrananı da öldüreceğim.'

Saatim 17:45'i gösteriyordu. Bu durumda işten çıkma saatim gelmişti ve eve gidip biraz düşünme fırsatı bulabilirdim.

Ofisin çıkışına yönelirken arkamdan gelen ses şaşırıp bakınmama neden olmuştu.

"Ajan Skay!" Bu sophia idi. Koca bir seneyi birlikte geçirmiştik ve üstelik liseden beri aynı sınıftaydık. Bu ikimiz için de inanılmaz bir fırsat olmuştu.

"Sophia! Seni görmek güzel.." Sarılmak için ona doğru büyük bir adım atarak kollarımı beline sardım. Uzun zamandır konuşmamak olmak bile insanın üzülmesine neden olabiliyordu.

"Sende mi burada çalışıyorsun yoksa?" dedi gözlerini bir kez üzerimde gezdirdiğinde. Şaşırmış görünüyordu.

"Evet burada çalışıyorum."

Kafasını 'anladım' der gibi salladı. "Ben de bugün başladım. Karşılaşmamış olmamız şaşırttı açıkçası."

Sophia, liseden beri vermediği kopyalarıyla tanınıyordu. Bu onun hoşuna gitmiyordu buna emindim ama bazen de çalışmayan arkadaşlara yardım etmek gerekirdi. O bunu düşünmüyordu, aslında biraz bencillik yapıyordu.

"Bende çok şaşırdım. Uzun zaman oldu burada çalışıyorum ve yeni gelenleri gözüm gibi bilirim ama seni neden görmedim onu anlayamadım. Çok sık ortalarda durmuyor musun?"

"Pek sayılmaz. Stephen'in yardımcısıyım. Bugün ortalarda gezmememi söyledi."

Stephen katı ve kuralları olan bir ajandı. O da benim gibi farklı ülkelere gidip suçlular hakkında bilgi sahibi oluyordu ama işin tuhaf yanı hiç birlikte çalışmamıştık.

"Sen ona bakma. Belli başlı kurallarına uyarsan ortalıklarda dolanmana bir şey söylemez. Dediklerini yap yeterli. Bu arada... işten çıkma saatim geldi, bir ara görüşelim olur mu?"

Kafasıyla onayladı ve yanımdan uzaklaştı. Gittiğini gördüğümde arabama doğru yol almaya başlamıştım bile.

Bu görev benim için çok önemliydi. Konsolosluğa katılacağım için çok mutluydum ama aynı zamanda kimseye söylemeyeceğimi de bilmem gerekiyordu. Yoksa örgüt parçalara ayrılır ve MR.Frank'a kalırdı. Bu da dağılmamız ve işimizden olmamız anlamına geliyordu.

Yavaş adımlarla arabamın yanına geldiğimde kapıyı açıp sürücü koltuğuna oturdum. Çalıştırdıktan sonra direksiyonu düz bir yolun kıvrılan yoluna çevirdim. Evim iş yerime fazla uzakta değildi ama hava soğuk olduğu için arabayla gidip gelmek zorunda kalıyordum.

Biraz sonra sis bastırmış ve yollar kaygan bir zemin gibi gözükmeye başlamıştı. Kar lastiği taktırdığım için bir sorunum olmayacağını biliyordum ama lastik takıp çıkarmak gibi bir sonuçla karşılaşacağım bir gerçekti ve ben kesinlikle bunu başaramayacaktım.

Eve vardığımda gümüş rengindeki anahtarımla kapının kulpunu çevirdim ve içeriye girdim. Odayı henüz tahmin edemediğim bir yemek kokusu sarmıştı. Bayan Adison yine döktürmüştü.

Odama gidip hemen üstümü değiştirmeliydim yoksa bu kıyafetlerimle koltuğa oturduğumu görürse beni evden atardı.

Koşarak odamın kapısını açtım ve gardolabıma göz gezdirdim. Evin içinde pek takılabileceğim rahat kıyafetlerden yoktu ama birkaç şeyle idare etmeliydim. En azından bugünü böyle geçirsem yarın daha rahat olacaktı...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 18, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AJAN SKAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin