Cami'nin avlusunda bir duvara yaslanmış boş gözlerle etrafı izliyordu. Gelen geçen insanların çirkef bakışları altında adeta eziliyordu Muhammed. Oysa tek yaptığı öylece durmaktı ,kimseye bir zararı dokunmuyordu.
Önceleri insanların bakışları ürkütüyordu onu. Suriye'den ilk geldiği zamanları kast ediyorum. Tabii sonra alıştı aldırmaz oldu onlara.
Annesi ,babası ve kardeşleri orada şehit olmuşlardı . Burada kimsesi yoktu, yapayalnızdı fakat hep Allah'ın onunla olduğunu biliyordu küçük Muhammed. Geceleri sokaklarda uyuyor , ne buluyorsa onu yiyordu .
Bugün de o günlerden biri gibiydi fakat içine yumruk gibi oturan sıkıntı dertlerini ikiye katlıyordu . Yüzüne baksan acının izlerini bulursun ,yüreğine baksan için parçalanır, peki o bunlarla nasıl yaşıyor ?
Çok geçmeden mendil torbasını da alıp caminin avlusundan çıktı . Nereye gideceğini bilmiyordu,başına ne geleceğini de . Yağmurlu bir gündü sanki bulutlar onun bu derdine dayanamayıp ağlamışlardı .
Yürürken birden çakılmış gibi olduğu yerde kaldı. Çukurda biriken suda ki aks'ine bakıyordu ,eliyle yüzünü yokladı şaşırmıştı çünkü. Yüzü hatırladığı gibi değildi.
Bir an annesinin yüzünü görür gibi oldu suda biraz yaklaşıp daha dikkatle baktı. Evet, evet bu annesiydi . "annem!" dedi . Elinde ki mendil torbasını savurdu ve su birikintisinde yüzünü gördüğü annesine dokunmaya çalıştı.Bu fırsattan istifade başka bir çocuk mendil torbasını kaptığı gibi kaçtı. Muhammed bunun farkında bile değildi.
Onun bu halini gören insanlar ilkte dikkatlerini çekmese de çocuğun hareketleri tuhaf gelmeye başlamıştı bu sebeple hepsi hayretle ve dikkatle çocuğu izlemeye başladılar. hayat durmuş insanlar işlerine ara vermiş onun çaresizliğine tanık oluyorlardı, kimi bundan sadistçe bir zevk bile alıyordu.
Dizlerinin üstüne çökmüş ağlayıp ,haykırıyordu . Çünkü onun bir hayal olduğunu anlamıştı.
kendine geldiğinde yerden doğrulup etrafında toplanan kalabalığı, cüssesinin müsade ettiği kuvvetle yararak çıktı . Bir süre daha yürüdü ağlayarak .
Sonra birden mendil torbasının olmadığını fark etti ve daha çok ağladı ve ağladı. Göz yaşları bitmeyen oluklarlar gibiydi ve şimdi o sattığı mendillere ihtiyacı vardı .
Yağmur şiddetlenmişti ve insanlar kaçışıyorlardı ,onun dışında . Yürüyordu ağlarken ve nereye gittiğini bilmiyordu " belki de ebediyete" diye düşündü .
Sonra yine düştü annesinin o mahzun yüzü aklına ve sözlerini işitti bunca kalabalığın ve gürültünün içinde " gözümün nuru , ağlama " diyordu annesi . İşte bu annesini son kez gördüğü haldi. Ölmeden önce de böyle demişti ona .
Artık takati kalmamıştı ne dizlerinde yürüyecek hâl ne de gözlerinde ağlayacak fer vardı . Öylece oturdu sahilde ayaklarını denizin hışımlı dalgalarına uzatırken . Dalgalar onu götürmek ister gibi vuruyordu sahile ve her defasında daha da ıslatıyordu minik bedenini .
O sırada ayağa kalktı ve denizin içine doğru yürümeye başladı yavaş yavaş . Çünkü Annesi çağırıyordu onu . Çünkü Ölüm böyle yaşamaktan daha iyiydi , devam etti .
O sırada insanlar etrafına toplandı ve onun anlayamadığı şeyler söylediler kimi bağırdı" geri dön çocuk " " ne yapıyorsun?" Dedi arkalardan biri .
O hiç durmadı deniz boyunu aştı ama durmadı . Nefes alamıyordu fakat geri dönmeyecekti o annesini özlemişti .
Dalgalar küçük bedenini ordan oraya savururken o çoktan ebediyete kavuşmuştu Annesine Babasına ve kardeşlerine .
Kurtarmaya çalışsalarda iş işten geçmişti bir kere . Ancak cansız bedenini denizden çıkardılar ve bir Suriyeli'nin hikayeside böyle bitti.
LÜTFEN BİTMESİN HİKAYELER BÖYLE ACI . LÜTFEN ÖLMESİN DAHA FAZLA ÇOCUK ,LÜTFEN.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mendil satan çocuk
Short StoryDünya'nın yükü omuzlarına yüklenmiş çaresiz bir çocuk, onun ALLAH'tan başka kimsesi yok. Onun adı Muhammed. Suriyeli Muhammed.