Merhaba arkadaşlar hikayeye geçmeden önce biraz vaktinizi alacağım. Eğer hikayeyi beğeniyorsanız okuduğunuz bölümlere küçük bir oy verin ki beğenilerin ne ölçüde olduğunu anlayabileyim. Beğenmediğiniz, hoşunuza gitmeyen kısımlar olmuş olabilir. Bunun için de bana mesaj atabilirsiniz. Hepsini dikkatle okuyacağıma garanti verebilirim. Sizleri çok çok seviyorum. Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olmuştur. Iyi okumalar :)
Yarım kalmışlıkların bıraktığı tenha bir ara yoldayım. Asiliklerin sokaklara vurumu olmazsa olmaz sprey boyalar sokağın uzun duvarlarında yerlerini almışlar. Okuyamadığım yazı figürleri, semboller; tek bir umut belirtisine mahâl vermeyecek ölçüde hepsi siyah. Hepsinin acı kokusu öyle keskin ki kokunun tadını dilimin ucunda hissedebiliyorum. Gözlerim sisten buğulu. Biraz da ağlamışlığın getirisi mahmurluk var üzerimde. Mayışmış bedenim, dışa yansıtamadığım çığlıklarım. İçime akıttıkça inatla tükenmek bilmeyen göz yaşlarım. Bu tenha sokakta harabe olmuş ben. Böyle sokağa da böyle biri yakışmaz mıydı zaten?
Yalnız olmadığımı ensemdeki nefesten hissedebiliyorum. Sıcak, soğuğa direnircesine tatlı bir nefes... Görmek istiyorum fakat kitlenmiş vücudumun buna izin vermeyeceğini fark ediyorum. Hareketlerim gözlerimden ibaret. Kendimi nefesin tatlı sıcaklığına teslim ediyorum. Göz kapaklarımı yumma vaktimin geldiği evvelden belli oluyor. O anda sıcak nefesle karışık soğuk bir metal hissediyorum ensemde. Ve ılık ılık akıp sırtımda kendine yol edinmiş bir sıvı. Acı hissediyorum. Ama nedenini bilmediğim ölçüde haz veriyor bu bana. O anda kulağımda çınlayan kaç el sıkıldığı belirsiz silah seslerini duyuyorum. Anlıyorum ki acı o gün hissedemediğim acının getirisi. Olması gerekirken olmayanın verdiği pişmanlıkta hapsolmuş kendini temize çıkartma yolunu tercih eden aciz bir insanın zevk duyduğu fiziksel acı, yüreğime su serpiyor o an. Kan yetmiyor. Çok ufak. Elimi hareket ettirecek gücü kendimde bulup arkamdakinin kim olduğunu umursamadan elindeki keskin, soğuk metali bir hışımda kapıyorum. Eş zamanlı olarak koluma sürtüyorum. Daha fazla kan, ama yeterince fazla değil. Karın boşluğuma saplıyorum. Bu seferki başarılı. Ama yetmiyor. Neyin yeteceğini bilip inkâr etmeye çalışıyorum. Ele avuca sığacak tek iknam yok kendime karşı. Kurtuluşumun olduğu kanaatine dayanarak keskin metali havaya kaldırıp hedef alıyorum gümbürdeyen kısmımı. Ve son hızda saplanan metal. Kan. Daha fazla kan. En sonunda yeterli kan. Kapatabilirim göz kapaklarımı memnuniyetle. Sonsuzluğa yumulmadan önce göz kapaklarım, gördüğüm son suret sinsilikte kaybolmuş bir Kaan oluyor.Kendi çığlıklarımda boğulan boğazım, odanın duvarlarında yankılanan ses yerimden sıçramama sebep oldu. Terden sırılsıklam olmuş yüzüme yapışan saçları koparırcasına çektim. Nefes almak imkansızlığa bürünmüştü sanki. Hırıltılı soluk alış verişlerim nefes borumda tıkanıyor, gelen öksürük krizine ev sahipliği yapıyordu. Ağzımdaki kuruluğun ve ekşimsi tadın bedenimi bir an önce terk etmesi adına yatağın yanındaki şişeyi bardağa ihtiyaç duymaksızın kafaya diktim. O anda açılan kapı susuzluğumdan daha az önem teşkil ettiği için kafamı o yöne çevirme gereksiniminde bulunmadım. Sebebi koskoca evde Kaan ve benden başka kimsenin bulunmadığını bilmemden kaynaklı da olabilirdi.
Korkutmaktan çekinircesine atılan yavaş adımlarla yatağa yaklaştı ve bulduğu küçük bir boşluğa oturdu. Suyum bitince şişeyi yerine bıraktım ve kafamı tekrar yastığa koydum. Yüzünü görmeye çekiniyordum. Ya rüyamdaki gibiyse? Bunun korkusuyla ensemi onun bulunduğu tarafta tutmak istemedim ve yüzüm ona dönük olacak şekilde diğer tarafa döndüm. Böylelikle savunma mekanizmamın ne denli güçlü (!) olduğunu göstermiş oldum. Gözlerimi açmaya korktum. Elalarının ulaşamayacağı derinlikler çok yakındı. Onlarla ulaşmasını istemiyordum. Yine de gözlerimi araladım. Elalardan nefret etmeye çalışacağım aklımın ucundan geçmezdi. Ama acıma vardı, biraz da pişmanlık kırıntısı seziyordum. Sağ elini uzattı yavaşça saçlarıma. İrkilerek geri çekilmeme karşın attığı bakış içimi acıttı ve sığınacak kimsem olmadığı için nefretime sığınmak zorundaydım. Korkmuştum, çok korkmuştum. Elleri saçlarımda gezinirken istemsizce gözlerimi kapattım. Sakinleşiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAZEN
Teen FictionAdımlarımı hızlandırırken düşündüğüm tek şey şu lanet yerden kurtulup kendimi nehrin serin sularına bırakmaktı. Ya da orada kaybolmak diyelim. Arkamdan gelen bağırtıları duymamak için ellerimi kulaklarıma kalkan yapmıştım. Ne kadar duymazsam o kadar...