Ellerini ellerimden kaçırmasının ardından şuan aynı hamleyi yapmaya çekiniyordum. Ya yine rahatsız olup ellerini çekerse benden diye tedirgin olmuştum. Öylece birşey yapmadan elimde pamuk ve oksijenli su ile duruyordum. Sonra birden elini uzattı ve
"E hadi kanıyor bak. Kanı temizlememe yardım etmeyecek misin? " deyince
"Aaa şey tabi."
Şaşkın ben ne diyeceğimi şaşırmıştım. Ve aşırı derecede heyecan yapmıştım. Sevgili kalbim küt küt atarken canım ellerim de titriyordu. Bu çok garip bir duyguydu. Saçma olan şey ise sadece yarasını temizliyor olduğum halde kendimi bu halde bulmaktı. Kanı temizledikten sonra yara bandını yapıştırmaya uğraşıyordum. Titreyen ellerim ise bana mani oluyordu. Iyi olan şey ise kocaman gülümsemesiydi. Beceremediğimi görünce titreyen elimi tuttu ve bandı yapıştırdı. Sonra da elimi sıkarak teşekkür etti. Heyecandan ölmek üzereydim. Bakışları, gülümsemesi herşeyi içime işliyordu. Kendimi tuhaf hissediyordum. Heyecanımın beni soktuğu şu duruma ise inanamıyordum.
Zeynep'ten
Ömer'in şaşkın hali hala devam ederken çok geçmeden iskeleye yanaşmıştık. Ömer'e nispet ben de hala yüzümdeki muzur gülümseme ile bakınıyordum etrafa. Herkes tek tek indikten sonra ben de Eymen'in yardımı ile indim yattan. Arabaları park ettikleri yere yürüyorduk şimdi. Sürünün arkasından bir ses yükseldi. Telaşlı.
"Ya millet saat on ve bizim saat on iki de havaalanında olmamız gerekiyor. Hadi davranın ya."
Sahi bugün herkes Istanbul'a dönecekti. Unutmuşum. Arabaların olduğu yere vardığımızda herkes sırayla veda etti birbirine. Önce otele sonra da havaalanına gideceklerdi burdan . Otelden sonda direkt gideceklerdi. Vakit kısıtlıydı. Bu sebeple şimdiden vedalaşıp arabalara yerleştik.
"Ömer sen kalacaksın değil mi ?" Kalacağını bildiğim halde sormuştum.
"Evet ben burdayım. " deyip ufak bir gülümseme yolladı bana.
Biz arabaya yerleştikten sonra Ömer arabadan tekrar indi. Aniden birşey hatırlamış gibi koştu. Yusuf abi ve diğerleri ile birşeyler konuşmaya başladı. Çok önemli birşey anlatır gibiydi. Bir ara bir gülüşme oldu sonrada hepsi tekrar arabalara bindi. Ömer de arabaya geri dönünce sonunda hareket ettik.
"Ne oldu ? "
"Küçük bir hatırlatma " deyip göz kırptı. Ben de üstelemedim.
Eve geldiğimizde bizimkiler ve Cansu - Yavuz ikilisi vardı yanımda. Cansu ve Yavuz da bugün Istanbul'a dönecekti. Ama akşama kadar vakitleri vardı. Arabaya bindiğimizden beri Furkan elinde telefon sabırsızca birşey bekliyordu.
"Hayırdır yakışıklı. Ne yapıyorsun öyle." merakla sormuştum soruyu.
"Abla çok fena üniversite yerleştirme sonuçları açıklanmış. Cüneyt haber verdi. Aptal şey açılmıyor ama."
"Tamam sakin ol bak beni de heyecanlandırdın. Gel evde bilgisayardan bak ablacım. "
Bu sonuç benim için çok önemliydi. Ama yine de asıl önemi Furkan için daha büyüktü. Eğer Istanbul'u kazanmış ise bu harika olacaktı. Hep yanımda bulabilecektim onu. Gamze'yi de yatay geçişle yanıma almak için direniyordum. Mustafa'yı düşündüğü için biraz kararsızdı Gamze ama o da çok istiyordu. Sonuçta bir hayalimiz vardı. Şimdi o hayal gerçek olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARAGÖZ
Teen FictionHer asla aslında bir evet barındırır.... Asla yapmam dediği şeyleri günü gelince tek tek yapan bir adam... Herşeyim dediği babasını geri kazanmak uğruna evliliği çıkış yolu olarak gören bir genç kız ve onu deliler gibi seven bir adam... Peki ya aşık...