3. Bölüm

1.5K 92 6
                                    

Tuğsem Elsa Maren

Misafirlerin gelmesine bir iki saat kala bütün hazırlıklar bitmiş ve ben annemle adam akıllı konuşamamıştım bile. Evde ben ve Amira hariç herkesin bu durumdan haberleri varmış. Abimler pek onaylamasalar da onlarda benim gibi dedemi kırmamak için susuyorlardı.

Amira üzerini giyinmiş anneme ve yardımcısı Melek ablaya mutfağa yardıma gitmişti. Bense ne yapacağını bilmez şekilde dolanıyordum odamda bir oraya bir buraya. Üzerime en az feracem kadar bol mürdüm yeşili bir elbise giymiştim. Annem çok beğenmese de bu elbise konusunda ısrarcı olmuştum çünkü vücut hatlarımı belli etmeyecek rahat bir şey giymek istiyordum. Dolabımdan herhangi bir eşarbımı çıkartarak ütüledim ve aynanın karşısına geçtim. O sıra odamın kapısı çaldı. Sesinden anladığım kadarıyla da gelen Demir abimdi.

"Elsa müsait misin?"

"Müsaitim abi gelebilirsin." Kapıyı yavaşça açarak odama girdi. Arkasından da Ateş abim girerek kapıyı kapattı. Masamın üzerindeki iğne kutusundan bir iki iğne almış eşarbımı yapmaya uğraşıyordum ben. Sevgili abilerimse gülümseyerek bana bakıyorlardı.

"Demek sen büyüdün de bize rest çekip bizden önce evleniyorsun ha küçük cadı?" Ateş abimin söyledikleriyle gözlerim doldu. Belli etmemek için işime odaklanıyorum süsü veriyordum ki eşarbım yerine iğneyi elime batırmıştım. Biraz derine batmış olmalı ki parmağımdan birkaç damla kan anında yere düştü. Bunu gören abilerimse koşarak yanıma geldiler. Demir abim masamda aceleyle yara bandı ararken Ateş abim etrafımda pervane olmuş "Canın çok yandı mı?" diye sorup duruyordu. Bütün bunların sebebiyse gözümden ardarda süzülen damlalardı.

"Önemli bir şeyim yok sadece iğne biraz derine battı." Ateş abim gözlerimin içine daha bir ilgi ve şefkatle bakınca daha fazla dayanamadım ve abime sarılıp gözlerim koca koca olana kadar ağladım.

"Şşş tamam. Sakin ol biraz. Bak sen böyle yaparsan gözlerin koca koca, kıpkırmızı, çirkin ve komik bir top gibi olacaklar. Adamlar kapıdan seni gördükleri gibi arkalarına bakmadan kaçarlar sonra haberin olsun. Sen de yine benim başıma tatlı bir bela olarak kalırsın AlimAllah." Ateş abim yüzümü avuçları arasına alıp başıma mini minnacık bir öpücük kondurdu.

"Hadi yine iyisin çirkin ördek kaptın yakışıklı prensten öpücüğü dönüşüverdin yine kuğuya." Demir abim her zamanki gibi işi espriye vurmuştu. Ateş abimden ayrıldıktan sonra ona da sarıldım ve ikisini de Amira'nın gelmesiyle birlikte odamdan kovdum. Amira eşarbımı yaparak ve göz altlarımı kremle kapatarak hazırlanmamda yardımcı oldu. 

"Şimdi daha iyi misin koyunum?"

"Amira koyun ne? Kuzu kuzu o." 

"Biliyorum ben bikere. Koyun da oluyor çünkü koyun kuzunun büyüğü. Sen küçük müsün ki Elsa dane kadar oldun.

"Dana olmasın o?" Amira yine telaffuz hatalarıyla beni güldürmeyi başarmıştı. Hani aksanı da baya kayınca karşına al talk show gibi izle izle gül. O da olmasa nasıl gülerdim ben bugün? Şükürler olsun onu bana dost olarak veren Rabbime.

"Elsa biraz fazla oyalandık. Hadi inelim aşağıya." Amira ya hak vermiştim çünkü birazdan kapıda olacaklardı.

Aşağıya inip son kontrolleri yaptıktan sonra Amira ile mutfakta beklemeye başladık. Kapı çalınca misafirleri karşılamak için kapıya ilerliyorduk ki o ara Amira bir şey sordu.

"Kahve verilecek değil mi?"

"Bilmem, verilir galiba."

"O zaman içine tuz katacağız değil mi?"

Akasya ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin