Saat sabahın beşi.Kendi cenazeme hazırlıyorum kendimi.Önce Belime kadar olan saçlarımı köprücük kemiklerime kadar kestim.Ah o adam saç uçlarımdan bile öpmüştü.Yokluğuyla yaşayabilmek için hatıralarını öldürüyorum.Onu öldürmek için kazıdığım mezara kendimi gömüyorum yavaş yavaş.Geçtiği sokakların adını unutmak için her gece içiyorum çünkü bilirim kokusu sinmiştir kaldırımlara.
Her yudumda biraz daha öldürüyorum seni içimde.Bu yüzden sabahları hiç sevmiyorum ayık olmam seni hatırlamam demek.Ve ben seni içimde öldürmek için ceset gibi dolanıyorum sokaklarda nefesim kesiliyo adını duyunca, Ve seni bana anımsatan her ne varsa nefret ediyorum onlardan. Evden çıkmak istemiyorum gözlerim ne kadar kapalı olusa o kadar iyi geliyor bana ama bu seferde rüyalarıma geliyorsun be adam ordan da kaçamıyorum senden orda da öldüremedim seni . Ne sana gel demeye gücüm kaldı ne de sana gelmeye ayaklarımın tâkati.Yığıldım ortalık yere. Elimden tutacak kimsem yok bilirsin kimimde sendin kimsemde.Sonra gecelere sığdırmaya çalıştım acılarımı
Yasladım sırtımı kesik bir sokak lambasına.Soğuktan çatlamış dudaklarımın arasına aldım tek dostumu. Artık eskisi kadarda iyi gelmiyordu bana.Git gide tüketmişti ciğerlerimi.Senden sonra sokaklar olmuştu sevgilim. Her gece aynı kaldırımda buluşup içiyorduk.Ben içip seni döküyordum ona.Belki o toplar seni diye , benim beceremediğimi bir sokaktan beklemek senin geri dönmeni beklemek gibi bir şey benim için.Hiç mi sevmedi diye kaç kez başımı dizlerimin arasına alıp saçlarımı yoldum bilmezsin sen. Ama gecelere sor beni onlar benden de iyi biliyor beni.Tabi artık ben diye bir şey kaldıysa. Ölü bir insan ne kadar canlıysa bende öyleyim.Yatağımda ölü bulunmadığım sabahların acısını yaşayarak ödüyorum sanki.Nasıl olurda acıyla ayakta durur bir insan nasıl olurda bir insanın yokluğu herkesi hiç yapar.Bilmiyorum, ama bildiğim tek bi şey var yakında ayak izlerim silinecek bu şehirden .Kaçıyorum anılardan sanma ,aslında onları ne kadar öldürmek istesemde aklıma geldikçe yüzümde bir gülümseme beliriyor.İçimde ölmüş kelebekler yaşam buluyo o an ama ben onları öldürmek için çok uğraştım be adam . Yokluğunda yaşamalarının bir anlamı yok. Evet gideceğim bu şehirden yeni bir hayat kurmak için de değil bilirsin benim hayatımda sendin ölümümde. Sen gidince ne hayatta kalabildim nede ölmeyi becerebildim.Kaldım işte o çizgide . Yaşayan bir ölü.Sanırım bu benim. Halimden memnunmuyum diye sorma bana çünkü halim bile kalmadı benim .Bir enkazın altında bıraktın beni.Sırf sen varsın diye sevdiğim bu şehrin enkazında...
Ellerim titriyo hala beraber sarhoş olduğumuz sahilin ordan geçerken.Nefesim daralıyo rüzgar esince , acaba kokun gelir mi diye burnuma.İçim ölüyo senin başkasına dokunduğunu düşününce.Senin parmak izin benim dövmem olmalıydı be adam.Senden sonra kimseye dokunmadım nasıl dokunabilirdim ki.Nasıl ihanet edebilirdim sana. Sonra nasıl affedebilirdim kendimi.Bilmiyorsun işte bilmiyorsun ben ne haldeyim.Sarılamadığımız gecelerin hesabını nasıl vereceksin bana. Şu sokaklarda el ele yürümemiz gerekirken ben neden boynu bükük yürüyorum hadi açıkla ulan açıkla. Kendi gözyaşlarında boğulmak nedir sen bilir misin. Kimse hıçkırıklarını dumasın diye elinle ağzını kapayıp yorganın altında ağlamak nedir bilir misin sen. Bilmezsin tabi senin bildiğin tek şey gitmek arkana bakmadan gitmek. Ama bende
gideceğim adam ama senin gibi değil. Arkama baka baka gideceğim seni nasıl öldürdüğümü izleyerek gideceğim bu şehirden.
Gittiğim gün karşılaşırsak bir deniz fenerinin önünde işte bi simit borcum olsun sana..