-1-

71 5 5
                                    

Siyah mürekkebin duygulara sarılıp kağıda düştüğü an umuda yolculuk başlar her yüreği buruk insan için. Hayatının sayfalarını durmadan çevirir, anlamadığı sorunun altını çizmeden geçer ve onu okumadan ölür.Ve bir çığlık duyulur dokunamadığı kelimelerden, sayfalar bu sefer sessiz kapanır sukûte ermiş pişmanlığın öfkesiyle.

Bir sayfa daha çevirdim, pişmanlığın gölgesinde kalmış hayata, hayatlara. Bana gülümsemeye başladı her cümlesi. Biraz umut dolu birazda acı. Onları okudukça iyileşmeye başladıklarını fark ettim. Biraz daha arttırdım cümlelerde belli belirsiz gülümsemeleri. Onlara yaklaştım her birinin elinden tuttum. Ve onlarda bana sımsıkı sarıldı ...

Üniversitenin kapısını güçlükle açmamla kız topluluğunun çığlıklarını duymam beni kendime getirmeye yetti. Sadece iki saatlik uykuyla derse geldiğim yetmiyormuş gibi birde bu gürültü!

Bu kasvetli gürültü daha da sinirlerimi bozmaya başladığında dayanamayıp topluluğa karıştım. Üniversitenin panosunda asılmış, beş genç adamın bulunduğu bir adet poster. Göz altlarım az uyuduğumdan zombiyi andıracak bir morlukta olduğundan gözlerimi kısarak yazıları okumaya başladım. Okuduğum kelimeyi tekrar ederek okudum. Tekrar ve tekrar. Geçirdiğim küçük şoktan sonra konuşabilmiştim.

"Ne!" Bunu sesli ve bağırarak söylemem tüm dikkati üzerime çekmişti. Tüm o sinir bozucu çığlıklar susmuş, yerine sessiz bir gürültü kaplamıştı. Şokun etkisinin geçmesini beklemeden bir hışımla müdürün odasına yürüdüm. Kapıyı çalmadan girdim. Yine kahvesiyle sabah gazetesini okuyordu.

"Baba!"

"Kaç defa söylemem gerekiyor. O kapıyı çalman gerektiğini." Dedi elindeki yarım kahve dolu bardağı masaya bırakarak.

"Baba, James Arthur olmalıydı o konser posterinde Güney Kore'li şarkıcılar ne alaka ya!" Dedim şaşkın ve bir o kadar da öfkeli.

"Onlarında bir ismi var kızım saygılı ol. Menajeri aradı ve iptal ettirdi. Gelemeyecekmiş ne yapalım. Kısmet o çocuklarınmış." Dedi hafif ağız gülerek.

"Baba dalga mı geçiyorsun benimle! Hem kabul ettiler mi ki?" Harika. Tüm hayallerim yıkıldı. Brovo baba tebrikler.

"Seve seve kabul ettiler. Biliyorsun kurada ikinci olarak o grup çıktı. Bu konseride öğrencilerin topladığı paralardan aldığımız için elimden bir şey gelmez kızım. Sevmiyorsan konsere gitmezsin olur biter."

"H-hayır yani sevmemekten değil sadece bilmiyo-" "Of tamam derse gidiyorum ben görüşürüz." Çantamı aldığım gibi müdürün odasından çıktım. Ben sırf James'im kazansın diye öğrencileri sıkıştırıp para karşılığında oy istedim. O gitsin iptal ettirsin. İyi be!

Müdür odası üniversitenin giriş katında oduğundan yükselen çığlıklar tekrar kendini göstermeye başladığında öfkem midemde dans etmeye başlamıştı ki üniversitenin kapısı açıldı. Kalabalık kız grubu ve ardından beş erkekden oluşan bir grup. Yaşadığım şokla kapının önümde kalakaldım. Yüzlerini net görebiliyordum. Bu his bedenimi ele geçirirken bu hissettiğim şeyin adını bilmezken onlar daha da yaklaşmaya başladılar. Aramızda ki mesafe kısaldıkça gerginliğim daha da artıyordu. Sonunda bir kız aramıza girene kadar.

Elinde boyum kadar bir kutu vardı. Elindeki kutuyu uzattı o soğuk bakışlı adamlara. Kıza bi' an olsun acısamda Kore'li çoculara bakıyordum. Giyimleri, bakışları, duruşları.. Kibirli kendini beğenmiş bir grup çocuk. Kızım yaktın kendini. Hah bide sırıtıyor ya(!) Al işte aldı bi' tanesi. Kafasına geçirecek şimdi.Ben kendi kendime sayıklarken hiç ummadığın bir şok daha geçirdim. Bugün geçirdiğim üçüncü şok!

"Teşekkür ederiz!" Dedi gülerek. Gülüyorlar bunlar bildiğin. Lan türkçe konuştu bide. Ağzım açık kaldı ki o beklediğim şey gerçekleşti.

'Oğlum kız bayıldı lan!'


Uykuya daldı tüm cümlelerdeki yolunu kaybetmiş kelimeler. Kaçmak için fırsat kolladılar, kollarımı açtığım acılar. Uzaklaştıkça büyüdü buz tutmuş yaraları. Pişman mıydılar yoksa mecbur mu kaldılar kelimelerin tutsaklarına. Her biri teker teker isyan etti. Unutturmaya yüz tutmuş cümlelere. İçlerinden bir kelime sonunda üzerinde taşıdığı harflerin yükünü azaltmıştı. Kendini benim kollarıma bırakmış bana yalvarıyordu içinden çıkardığı pişman bir çocukla. N'olur beni oku diyordu üzerindeki cümleleri azaltmak için. Gülümsedim. Ve okumaya başladım...

Öncelikle herkese Merhaba! Bu hikayeyi okuyan Kore severler ya da merak edip okuyanlar hoşgeldiniz. Burada eğleneceğinizi düşünüyorum! Umarım kurgumu beğenirsiniz. Şunu da söylemeden geçmeyeceğim 'Onlar türkçe konuşmayacak sadece o kıza karşı nazik davrandılar bir kaç türkçe kelime biliyorlar. Hangi dili konuşacaklar derseniz takipte kalın! Beni destekleyeceğinizi umuyorum. ^^

Bing Bang Türkiye'ye GelirseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin