"Özür dilerim amca. Babam sandım.""Önemi yok kızım. Zaten ne yaşadıklarını anlayabiliyorum."
"Sizin kızınız nerede?"
"Bilmem ki. Annesi neredeyse o da oradadır."
Amcaya bir şey demeden arabaya gidip ağlamaya başladım. Ben ne zaman baba hasretimi dindireceğim bilmiyorum.
Amcanın anlatımından
Biliyordum. Evet biliyordum bir gün kızımla karşılaşacağımı. Maviş kızım birgün böyle olacağını düşünmemiştim fakat şu an keşke onları bırakıp gitmeseydim diyorum. Ama zorluklar karşısında mecburdum. Ama bir gün geri döneceğim. O evde bende yaşayacağım. Aynı o gün kızım bahçedeyken yanına gittiğim gibi gideceğim. Fakat bu sefer yok olmayacağım. Anlatamayacağım şeyler olabilir fakat ben artık sabah boynuma koşarak sarılan çocuklarımı görmek istiyorum. Ben artık yemek masasında "tuzluk nerede?" diye çocuklarıma sormak istiyorum. Görün beni çocuklar. Gelin yanıma artık. Nasıl pişmanım. Nasıl... Şimdi olacaktı yanımda çocuklar. Sarılacaktım doyasıya. Okullar başlayacaktı. Yine sabah evde bir kavga olacaktı. "Ne giyeceğim!!" diye bir ses. İnsan bu kavgaları bile özlüyor. Son bir kez sarılmak istiyorum. Eğer hissedersen kızım yanağında bir sıcaklık o benim... O benim. Senin hep yanındayım. Eğer kulağında bir yankılanma olursa o benim. Seni sevdiğimi söylüyorum. Erkekler de babalar da ağlamaz deme. Ağlar. Hemde nasıl ağlar. Hayat sadece erkeklere dik durmak için öğütlemişti. Biz dik durmaya çalışanlar olaraktan bizde ağlıyoruz. Bizde üzülüyoruz. Kolay değil bir anda tüm yaşamını bırakıp gitmek. Tüm sevdiklerimi hatta canımdan çok sevdiğim kızımı ortada bıraktım. Pişman mıyım? Pişman olmaktan daha fazlasını yaşıyorum. Gün geçtikçe içim içimi kemiriyor. Çıkıp bir şey demeden sarılmak istiyorum. Ama olmuyor olmaz da zaten. Demezler mi bu kim? Nereden çıktı? Derler tabi. Demek de hakları. Zor zamanlarda bırakıp giden birini affedebilir mi çocuklarım?
Kızım aşık olma. Her aşk bir gün bitiyor. Ya iyi bir son ile ya da kötü bir son ile. Ama bitiyor kızım. Sen aileni sev. Kıskanırım her kız babası gibi bende. Bakamam oğlanın gözlerine. Diyemem oğlum diye. Kıskanırım kızım.
~~
Alara'nın anlatımından
Arabaya bindikten sonra camdan dışarı izlemeye devam ediyordum. Ne yapsam ne etsem unutamıyordum. Babasının maviş kızı kendi denizinde boğuluyordu. Baran ise arabayı kullanırken bir yandan sıcacık sağ eliyle elimi tuttu. "Ağlama. Ben senin yanındayım. Başkalarının hataları için kendini üzüyorsun." Diyerek mutlu etmeye çalışsa da olmuyordu. Ben bu koca şehirden sırf babam yok diye nefret ettim. Ben bu koca şehirden sırf babamın kokusu sindi diye nefret ettim. Sonunda Beykoz sahiline gelmiştik. Arabadan inerek ilk gördüğüm yere oturdum. Ayağımı denize doğru sarkıtarak yanıma Baran'ın arabayı park ettikten sonra gelmesini bekledim. Yanıma oturarak elimi tuttu ve konuşmaya başladı.
"Bırak artık umutsuzlukları. Artık birlikte mutlu olmak için sebep bulalım."
"Ben mutlu olmak için sebep ararken mutsuz olmaktan bıktım."
"Sen bana bırak kendini. Bu şehirde birlikte eğlenmediğimiz o kadar çok şey var ki."
"Tamam o zaman başlayalım."
"İlk içindeki kötülükleri anlat. At içinden. Sonra seninle bir yere gideceğiz. "
"Ben artık babamı düşünmekten bıktım. Gizli saklı şeylerden de bıktım. Hele yalnızlık usandırdı beni."
"Yalnızlık falan ayıp oluyor yani."
"Tamam tamam mavişim. Of. Mavişim dedim de aklıma babam geldi. O da bana mavişim derdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRRIMA AŞIK OLUR MUSUN? #Wattys2016
Подростковая литератураGünden güne kayboluyordu kız. Kendi acısında yanıp kavruluyordu. Kim isterdi ki böyle yaşamayı? Babasız, annesiz... Yoktu onun hayatında kimsesi. Eğer nefes almak yaşamaksa, evet yaşıyordu o da. Eğer bu yaşamak sayılıyorsa. Bu kadar mutlu gezenlere...