0.8

86 8 4
                                    

Begüm'den;
Sabah salondaki gürültülerle gözlerimi açtım. Yorganla boğuşmalarımdan sonra
yataktan kalktığım gibi içeri koştum.
Uzun koridoru geçtikten sonra meşhur gri kapının önündeydim. Evet gri kapı. Her odanın kapıları farklı renkteydi. Benimki mor, Özge ve Çisem'inki siyah, Mısra'nınki bordo, Selenay'ınki mavi, Gaye'ninki de... Aslında Gaye'ninki Lee Min Ho posterleriyle kaplıydı. Rengini tam hatırlayamıyorum. Zaten Sena'yla beraber kalıyorlardı. Dolaylı yoldan Sena' nınkini de bilmiyorum. Sanırım yeşildi. Her neyse.
Gri kapının yuvarlak kulpunu tutup çevirdim ve içeri girdim. Etrafa göz gezdirdim.
Özge koltukta oturmuş 'bunlar ne konuşuyor' bakışlarını atıyor, Çisem küçük küçük kıkırdıyordu. Selly ve Gaye ortalarda görünmüyordu. Mısra kahkahalarla gülerken Sena sinirden kızarmıştı.
"Köpeğin benim yatağıma nasıl sıçabiliyor Mısra? Gülme hayvan gibi karşımda! Git temizle ya!"
Duyduğum cümlelerle kahkahalara boğulmam bir olmuştu.
"Geldi domates güzelimiz."
Bana domates güzeli demelerinin nedeni sürekli domates gibi kızarmamdandı. Utanınca, gülünce, sinirlenince, ağlayınca... Sürekli kızarıyordum.
"Yine kızardı bu kız. İyi misin yavru?"
"Yavru... Sen bana yavru mu dedin Çisem?"
"İstemiyorsan demiyeyim? Hem yavrum değil misin? Derim."
"De tabi de." dedim ve uzaktan öpücük attım yavruma. Göz devirerek cevap verdi. Bugün Çisem formundaydı. Bu halimize kıkırdayan Özge:
"Git de bize kahvaltı hazırla domates güzeli." dedi ve tüm havamı kaçırdı.
Kollarımı birleştirdim ve küçük bir çocuk gibi mızıkçılık yapmaya başladım.
"Neden ben yani neden? Burada benden başka 6 kişi daha var. Sıra hemen bana gelmiş olamaz. Yalan söylüyorsun. "
Özge son söylediğim cümleye karşılık tek kaşını kaldırdı.
"Yalan mı söylüyorum?"
Elini terliğine uzattığını gördüm. Benden bu kadar. Kaçma vaktiydi yine.
"Eee, o zaman Özge'ciğim, canım, bebeğim, ben köşeden köşeden kahvaltı hazırlamaya gideyim."
"Hadi canım hadi." Diye elini havada salladı oda.
"Tamam ya bağırmasana."
"Ne zaman bağırdım kız?"
"Ya bağırma gidiyorum."
"Ne diyorsun Begüm?"
"Tamam ama bana bağırma bak alınıyorum."
"Lan gitsene!"
Bu cümleyi duyduğum an kendimi odadan dışarı attım ve kapıya çarpan terlik sesini duyduğumda ucuz kurtulduğumu anladım. Kapının önünde yere oturdum ve bir iki dakika bekledim. Özge'nin siniri geçmiştir belki diye düşünüyordum. Diğerlerine söyliyeyim de bana yardım etsinler. Ne? kahvaltı hazırlamaya üşenmiştim... Kapıyı yavaşça açtım ve kafamı içeri uzattım. Sena hala Mısra'nın yatağı temizlemesi için direniyordu. Diğerleri kendi halindeydi. Çömeldim, sessizce koltuğun arkasına emekledim. Sena'yı pijamasından çektim ve sessizce fısıldadım.
"Sena kanka kahvaltı hazırlamama yardım eder misin?" Bana ablasının Disneyland'a gideceğini öğrenince verdiği tepkiye bakan Chloe suratı yaptı oda. "Bok ye."
"Ya Sena hadi."
"Hayır." Dedi suratını başka tarafa çevirerek.
"İyi be."
Bir metre daha süründüm ve Mısra'nın paçasını çekmeye başladım.
"Mısra bana kahvaltı hazırlamamda yardım etsene hem Sena, çok sevdiği boku kendi temizlemek zorunda kalır." "TABİKİ BEGÜŞ SANA KAHVALTI HAZIRLAMANDA YARDIM EDERİM!"
"Ya sığır ne bağırıyorsun?"
diye fısıldadım, kimse burada olduğumu anlamamış gibi. Özge'ye yakalanıp dayak yemek istemiyordum. Elimle kapıyı gösterip işaret verdim Mısra'ya. 3,2,1! Yerimden kalktığım gibi kapıya koştum ve Özge'nin terliklerinden kaçtım. Mısra da  işaretimden sonra benim gibi kapıya doğru koşmaya başladı. Ama o pek şanslı sayılmazdı. Özge'nin attığı terliklerden biri uçarak Mısra'nın bacağına geldi. Acıyla küçük bir çığlık atarak kendini yere attı Mısra. "Mısra iyi misin? Elini ver hadi!"
"Bugün elini veren yarın..."
diye bağırdı Sena. Ona aldırış etmedik çünkü Çisem terlikle onu susturmayı başarmıştı.
"Beni bırak. Böyle sana bir yararım dokunmaz."
"Saçma salak konuşma kızım kalk hadi ya."
Göz ucuyla Özge ve Çisem'e baktığımda yüzlerinde piç smile denilen gıcık kaptığım o gülüş vardı.
" İki dakika film çektirmiyorsun Begüm ya."
"Yürü Mısraşkım. Daha kahvaltı hazırlayacağız."
"Tamam be geldim." Diye sızlanarak kalktı oda.
                              ~
"Gaye kalk kahvaltı hazır."
"Gaye hadi."
"Gaye kalksana!"
"Bu işi bana bırakın."
Selly profesör edasıyla Gaye'nin yanına oturdu ve onu yanağından öptü. Sesini biraz kalınlaştırarak. "Lee Gaye hadi gel hayatım sana kahvaltı hazırladım."
Gaye gözlerini açtı ve yataktan fırladı.
"Lee Min Ho!?  Ama sen Lee Min değilsin? Kızlar yine mi?"
Gaye'nin hayal kırıklığına uğramış suratını görünce Mısra ve ben anında gülmekten yerlerdeydik. Gaye yastığı kaptığı gibi Selenay'a vurmaya başladı. Selenay ise diğer yastığı Gaye'ye savurdu. Mısra gülmekten ağrıyan karnını tutmakla meşguldu. Duyduğum sesle kafamı Mısra'dan Gaye'ye çevirdim.
"Totom kırıldı Selly yavaş olsana!" Gaye yere yapışmış kalçasını ovuşturuyordu. O sırada kapı açıldı ve Özge içeri girdi. Her zamanki fesatlığıyla
"Niye toton kırıldı ve niye yavaş olunuyor? Yoksa... Kızlar siz ne yapıyorsunuz bu odada?" Kahkahalarım yeni yeni durmuşken Özge'nin bunu demesi üzerine tekrar başladım gülmeye. "Domates, kahvaltı hazır da mı gülüyorsun?"
"Evet hazırladım anne."
Mısra beni alttan dürttü ve hafifçe -hayvanca- öksürdü.
"Öhöm yani hazırladık."
"Aferin, öğreniyorsun."
"Mal."
Sonra bir sessizlik çöktü ortama. Selenay'la bakıştık ve aynı anda yerimizden fırladık.
"Cam kenarındaki sandalyeye ben oturacağım!"
Masamız pencerenin yanındaydı. Büyük dikdörtgen bir masaydı. Ama pencere küçüktü ve sadece bir sandalye pencereden dışarıyı tam görüyordu.
"Hayır ben!"
"Çekilsene kızım ya!"
Selenay'ı saçından tuttum ve önüme geçmesini engelledim.
Yere yapışması kaçınılmaz olmuştu. Üstünden atlayıp koşmaya hazırlanıyordum ki ayağıma yapıştı ve üzerine düştüm. Yerde boylu boyunca uzanıyorduk.
"Begüm hayvan gibisin belim kırıldı kalk ya!"
"Piki bıy bıy."
dedim ve üstünden kalktım. Kapıya doğru havalı bir şekilde yürüdüm, saçlarımı savurdum. Gaye onunla dalga geçtiğim için homurdanıyordu. Dün aramızda geçen konuşmada bıy bıy demişti ve hepimiz kahkahalara boğulmuştuk. Ama şuan ki önemli şey bu değildi, cam kenarına ben oturacaktım. Koymuştum kafama. Tüm yakışıklıları ben izleyecektim. Havalı adımlarımı sürdürdüm ve mutfağa adımımı attım.
Çisem cam kenarına oturmuş -ibneliğine sadece kendime hazırladığım- pankeklerimi yiyordu. Beni görünce
"Sanırım bunlar senindi yavrum." dedi ve bana küçük bir gülümseme gönderdi.
"Çisem dün yaptığımın öcünü alıyorsun değil mi? Senden nefret ediyorum!"
Kızlar gelmiş belkide ilk kavgamızı izliyorlardı. Gerçi gerçek kavga bile değildi. Çisem'le bir süre bakıştıktan sonra kahkaha atmaya başladık. Hep normal insanlar gibi sözlü kavga etmek isterdik. Buda hastalıklı bir düşünceydi. Bu evde kim normaldi ki zaten? Ama genelde o beni tekme tokat dövüyordu. Özge:
"Deli bunlar."
dedikten sonra Çisem'in karşısına oturdu. Bende Çisem'in yanına oturdum. Gaye, Selly, Sena, Mısra da masaya oturunca yemeye başladık. Herkes sessizdi. Belki de ilk normal kahvaltımızı yapıyorduk.
                                ~
"Kızlar hadi lütfen lütfen lütfen." Tabi siz neye yalvardığımı merak ediyorsunuz, durun hemen anlatayım. Gaye ve benim evde oturmaktan canımız sıkıldı, ne yapsak ne yapsak diye düşünürken bowling oynamak cazip geldi. İlk başta bunu Çisem'e söyledim ama o kitabıyla aşk yaşamakla meşguldu. Özge de aynı şekilde. İkiz gibiydiler bunlar. Kıskandım bak.
Mısra köpeğiyle oynamak istedi. Sena şarkı dinleyeceğini, Selly de film izleyeceğini söyledi. Hepsinin farklı planları vardı. Ve çaresiz biz ise neredeyse bir saattir gitmek için ısrar ediyorduk.
"Ya altı üstü bir bowling'e gidelim işte totonuzu öpeyim."
Gaye'nin dediğine kıkırdadım. "Kızlar Gaye totomuzu öpecekmiş lütfen gidelim"
diye söze atladı Sena.
"Ne? Öpmeyeceğim o ikn-"
"Evet öpecek hadi gidelim."
Gaye bana köpek bakışları atmaya başlamıştı bile. Yanıma yaklaşıp sessizce gerçekten toto öpüp öpmeyeceğini sordu.
"Gaye öpmeyeceksin gidelim diye o aptal."
"Haa, Aynen öpeceğim hadi gidelim."
Çisem nihayet kitaptan kafasını kaldırmıştı.
"Özge kalk gidelim yoksa bunların sesi kesilmeyecek."
"Tamam, gidelim. Ama sadece bir el oynayacağız domuzcuklar."
Gaye ile karşılıklı sevinç dansı yapmaya başlamıştık bile. Çok eğlenceli olacaktı.
                               ~
"Gaye o üç deliğe parmaklarını geçiriyorsun."
"Ha tamam."
"Gaye o parmakların değil."
"Gaye!"
"Baş parmağın tek tarafa orta ve yüzük parmağın ikiliye. Ha evet öyle."
"Atıyorum o zaman. Kızlar hazır mısınız?"
"At artık şunu domuzcuk." Özge'nin bıkkın konuşmasından sonra Gaye topu attı ve tüm pinleri devirdi. Yeşil gözlerimi kocaman açtım ve Gaye'ye döndüm. Sena arkamdan
"Acemi şansı!" diye bağırıyordu. Mısra da en az benim kadar şaşkındı. Gaye ise strike diye bağırıyordu.
"Ya tamam sıra bende. Sessiz olun biraz."
dedi Çisem Gaye'yi kenara iterek. Topunu seçti ve gözlerini kısarak dikkatle attı. Top yuvarlanarak 8 pin devirdi. Helal olsun yavrum... Sıra bendeydi. 7 numaralı mor topu aldım ve laneye yaklaştım. Derin bir nefes aldım. Rezil olmamak için dua ederek topu attım. Ve bam! Tüm pinleri devirmiştim. Havalı bir şekilde arkamı döndüm ve koltuklara dizilmiş kızlara doğru yürüdüm. Tam o sırada ayağım boşluğa geldi ve yere yapıştım. İlla bir rezillik çıkarmasam olmazdı. Kızlar gülmeye başladılar. Kimsenin görmediğini varsayarak bowling ayakkabısının cırtcırtını ayarlıyormuş gibi yaptım. Çisem bu yaptığıma daha çok gülerken "Hiç kimse düştüğünü görmedi Begüm!" diye bağırdı Özge. Eh zaten birinden biri ibnelik yapmazsa olmazdı. Suratımı astım ve yanlarına oturdum. Oyun daha yeni başlıyordu.
                               ~
"Hah noldu kızlar? Düştüm diye dalga geçtiniz ben yendim işte!" Bowlingte ben birinci, Mısra ikinci, Selly üçüncü, Sena dördüncü, Gaye beşinci, Özge altıncı, Çisem yedinci olmuştu. Bunun havasını tabiki atacaktım. Bowlingten sonra tabiki Özge'yi dinlemedik ve AVM de biraz dolandık. Selly ve ben siyah spor ayakkabı alırken, Gaye tişört, Özge kulaklık, Çisem siyah pantolon, Sena şort , Mısra ise gözlük aldı. Hiçbirimiz ihtiyaçlarımız dışında alışveriş yapmazdık. Paramız tabiki vardı. Ama yapmazdık, gereksiz bulurduk. Alışverişe bayılsam da... Yapmıyorduk işte.
"Ben oynasam birinci olamayacaktın yavrum."
Çisem'in dediğine göz devirdim. Ne zaman gelsek büyük bir hevesle gelirdim ve sürekli ikinci olurdum. Çisem beni bir iki puanla geçerdi. Şimdi bir değişiklik yapmıştım. Çisem atacağı sırada ondan hızlı davranıp herhangi bir topu alıp laneye doğru koşmuş ve topu rastgele atmıştım. Sıfır pin. Bir sonraki atışta da aynısını yapınca Çisem oynamamaya karar vermişti. Özge'ye de aynısını Sena yapmıştı. Biliyorum, çok piçtik.
"Ya ama yavrum öyle deme. İnanıyorum bir gün oda olacak."
"Evet yavrum. Şansla olur o iş ancak."
"Oooo laf soktu!"
"Thug life!"
Mısra yeni aldığı gözlüğünü gözüne takmış yediği çubuk krakeri ağzına sigara yapmıştı. Gaye de arkadan smook weed everyday diye bağırıyordu. Gözlerimi devirdim. Nereden tanıştıysam bunlarla.
                                 ~

"Kızlar kalkın yatağınızda uyuyun koltukta salyalarınızı görmek istemiyorum."
Özge ve Çisem hepimizi dürterek uyandırmış ya da koltuklardan itmişlerdi. Eh, uyku vakti geldi tabi. Yavrumla yaşadığım küçük laf sokmalardan sonra yemek yemiş ve koltuklara dizilmiştik. Herkes kendi halinde takılırken dedikodu rüzgarları esiyordu evde. Hepimiz okuldaki değişik tiplerden bahsederken eğleniyor görünüyorduk. Ama çok yorulduğumuz için uyku kaçınılmazdı. Ve sonuç Özge ve Çisem'in her zamanki uğraşları...
"Kızlar yerde yuvarlanmayı kesin de kalkın yatağa gidin."
"Of tamam anne beş dakika daha."
Gaye'nin dediğine kıkırdadım ve kızları zorla ayağa kaldırdım. Hepsi bana söverken Çisem'in Özge'ye yine sırtına atlamasını işaret ettiğini gördüm. Bu sefer izin vermeyecektim, sıra bende. Özge Çisem'in sırtına atlayacakken onu kenara ittim ve Çisem'in sırtına yapıştım.
"Uçur beni Pikaçu!"
"Ya domates güzeli kafamı kırdın."
"Olsun olsun alışkınsın sen. Hadi yavrum, beni odama götür!" derken saçma sapan hareket etmeyi de unutmadım tabi. Çisem'in sırtındaki maceralarım dengesini kaybetmesiyle sonlanmıştı. Yavrunun bana attığı sert bakışlarını gördüğümde umursamıyormuş gibi yaparak üstünden kalktım ve yavaş adımlarla 'gri' kapımıza yürüdüm. Kaçma vaktiydi, yoksa Çisem beni çiğ çiğ yerdi. Kapıyı açtığım gibi odama koştum. Çisem peşimden geliyordu. Öcünü almadan bırakmaz... Tam o sırada Özge kurtarıcı edasıyla yavrumun kolundan tutup onu durdurdu ve sırtına atladı.
"Kuzum yapma o senin yavrun benimde domates güzelim." dedi. Özge'ye teşekkür eden bakışlarımdan yolladım. Ama Çisem öcünü almadığı için rahatlamamış gibiydi. Sehpanın üzerindeki anahtarı aldı ve kafama atmaya çalıştı. Kapıya çarptığı için çok ses çıkarmıştı anahtar. Ama Çisem'in yaptığı korkmama yetmişti.
"İyi geceler yavrum ve domuzcuklar."
diyerek hızlıca kapıyı kapattım. Sakin bir gece geçirip rahatça uyumak istiyordum. Yuvarlak yatağıma yattım. Hasiktir. Işıkları kapatmayı unutmuştum...
"Selly! Kanka ölüyorum! Öhö öhö öhö! Kurtar beni lan!"
Odama en yakın Selenay'ın odasıydı. Hem ona bugün ibnelik yapmamıştım.
"Ne oluyor lan? İyi misin?" "Domuzcuk ışığı kapatır mısın?" Selenay homurdanarak ışığı kapattı, tabiki kötü geceler dileklerini de unutmadı.

Odam karanlığa gömülünce elimi daldırdım iç dünyama ve düşünmeye başladım. Bu kızlarla mutluydum... Beni kendimde ve hayat dolu hissettiriyolardı. İyiki onlarla tanışmışım, iyiki varlardı. Kafamda yine bir sürü düşünce vardı. Hepsinden kurtulup kendimi uykunun kollarına bıraktım. Yarın eminim yorucu bir gün olacaktı. Her zamanki gibi.
                             *

Lane: Bowling topunun yuvarlandığı kulvar.

             Küçük bir açıklama;
Hikayede Mısra, Selenay ve ben tek kalıyoruz. Sena ile Gaye , Özge ile de Çisem kalıyor.

GriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin