Elif Biçem
Kasıklarımda ki ağrı sebebiyle sızlanarak uyanmam ile anıların beynime hücum etmesi bir oluyor. Sahi en son sahildeyim ve eşim ve bana bırakmayı uygun gördüğü hayat ile hesaplaşmamı bitiriyordum. Şimdi bir hastane odasında sandalyede kafası öne düşmüş, hafif bir sesle horlayan uzun boylu adama bakıyorum.
Doktoru çağırmak için kıpırdanmam ile adamın çatılmış kaşlarla uyanması bir oluyor.
'' Ah sizi uyandırmak istememiştim, neler olduğunu öğrenmek için sadece bir hemşire çağıracaktım, neler oldu, neden buradayım ve siz kimsiniz?'' dememle adamın gülümseyerek ayağa kalkıp gerinmesi ve uzun boyunu gözüme sokması bir oldu.'' Yok sorun değil, iyisiniz değil mi'' diye sorunca ağrım aklıma geldi.
'' Bir hemşire veya doktor ile görüşsem iyi olur aslında'' diyerek rahatsızlığımı vurguluyorum.
'' Tamam çağırıp geliyorum'' deyip odadan fırlaması bir oluyor. O kadar uzun boya rağmen nasıl bu kadar hızlı hareket ediyor diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Kısa bir süre sonra genç bir kadın doktor ile bir hemşire odaya girip, birkaç soru sormaları ile cevaplıyorum, ancak benim onlara sorduğum '' Neyim var, neden buradayım'' sorularımı ise cevapsız bırakılarak yüzüme bile bakılmadan odayı terk ediyorlar. Ben cevapsız bırakılan sorularım ile kafayı yemekle meşgul olarak söylenirken iç sıkıntısı belli olan uzun adam geri döndü.
'' Merhabalar, biraz daha iyisiniz değil mi?" diye sorması üzerine hayatımda hiç tanımadığım bu adama kafa sallamakla yetiniyorum.
"Sorularınızı yanıtlayayım isterseniz. Öncelikle ismim Cem ve sahilde bayıldığınız zaman ben getirdim sizi hastaneye, birçok sorunuzun olduğunun farkındayım. Sadece biraz sakin olarak beni dinlemenizi rica ediyorum'' demesi ile olağanüstü hal çanlarım çalmaya başladı beynimde. Ardından da daha bitmemiş olan kayıplarımı, acılarımı anlatmaya başladı.
'' Sahilde bayıldığınızı görünce koşarak yanınıza geldim, bilincinizin kapalı olduğunu ve bacaklarınızdaki kanamayı da görünce de o anlık panik ile sizi bu hastaneye getirdim. Kanamanızı durdurabilmek için hemen size cerrahi operasyon amacıyla ameliyathaneye aldılar. Yaklaşık bir saat sonra operasyondan çıktığınızda doktor bünyenizin çok zayıf düştüğünü ve mevcut gebeliğinizin sona erdirildiğini söyledi. Üzgünüm, başınız sağ olsun'' demesi ile beynimden vurulmuşa döndüm.
Ben hamile miydim, ben anne mi olacaktım ve bunu da mı almıştı elimden? Beynime gerçeklerin hücum etmesi ile boğazımı yırtan bir çığlık koptu benden. Ses üzerine doktor ve hemşirelerin odaya girdiğini seruma kattıkları bir şey ile kendimden geçişimi ve geride kalan acılarımı hayal meyal hatırlıyorum.
Yiğit Cevahir
Ben söyleyemem, nedeni ben olmasam da ona bu acıyı yaşaması için ben veremem, hiçbir şeyden korkmadığım zannında olan ben, bir çift ela renkli gözde göreceğim acıdan korkuyorum. Bu görevi her ne kadar söylense de Cem'e bırakıp hava alanına geldim.
Elif'in cep telefonu ile en son konuştuğu kişi olarak kayıtlı Dilara Hanım'i arayıp durumu anlatmam ile telefonda ki kadının da ağlamaya başlaması bir oldu. Kadını sakinleştirerek arkadaşının kendisine ihtiyacı olduğunu şimdi uçak biletini alacağımı ve iki saat sonra ki uçağa yetişip yetişemeyeceğini sorunca ikiletmeden her şeyi bırakıp hemen yola çıkacağını belirtmesinin üzerine telefonu kapattık.
Konuşmanın üzerinden üç buçuk saat geçti ve Dilara ile araba da sessiz bir yolculuk geçiriyorduk. Neden bu adama güvendim der gibi kendisi ile iç hesaplaşma halinde olduğu dışarıdan bakan biri için apaçık ortadaydı. Gülümseyerek yola devam ediyorum, yaklaşık yarım saat sonra hastaneye vardığımızda arabadan inip hastaneye hızlıca koşturmamız bir oluyor.
Hiç beklemeden Elif'in odasının kapısına varıp içeri girmemiz bir oluyor, Elif hala uyuyor ancak bir terslik olduğu Cem'in çatılmış kaşlarından anlaşılıyor.
Yanına yaklaşınca '' Bilmiyormuş Yiğit, benden öğrendi ve sinir krizi geçirdi şimdi baygın doktorlar sakinleştirici verdiler '' demesi ile ölü bir adama karşı kontrol altına aldığım sinir kat sayım anlamsız bir şekilde yine tavan yaptı.
Dilara, Cem'e '' Tabi ki bilmiyordu salak, o hadsiz herif gider ayak yine yaptı yapacağını o herifin ahirette gırtlağına çökmediğim sürece rahata ermeyecek ruhum!''demesi üzerine Cem bir hışımla ayaklanarak kızın koluna yapışıyor.
'' Eğer bir daha bana hakaret edersen o yoluk saçlarından asarım seni tavana duydun mu beni çatlak zeka küpü!'' diye kükremesi ile Elif huzursuz bir şekilde sayıklamaya başladı.
'' Yapma canım acıyor lütfen yapma...'' diyen Elif'in sayıklaması ile kendimi odadan dışarı atıp duvara yumruğumu geçirmem bir oldu. Bu kadın nasıl kaldıracak bu kadar kötülüğü, hayata nasıl direnecek diye düşünürken Elif'in hıçkırıkları koridora taşıyordu. Dayanamadım daha fazla kaldıramadım, Cem'i arkada bırakarak atladığım gibi arabaya otele geldim.
Daha tanımadığım bir kadının acısının yükünü, yüküm belleyip kabullenmek hiç normal değildi. Nefesim daralıyor, gözüm kararıyordu. Şimdiye kadar insanların üzüntülerini umursamayan işime bakan bana, ceza mıydı bu? Benim canım bu kadar acıyorsa o kadın nasıl dayanacak, bırakamam ben artık onu bırakamazdım ve bu gerçekle bir kez daha çarpıldım.
Düşüncelerimde boğulurken Cem'in yanıma gelmesi ile beşinci duble viski bardağını da boğazımdan aşağı iteledim. Cem de barmenden kendisine viski söyleyip bardağı eline alması ile kafasına dikmesi bir oldu. Ona da çok ağır geldiğinin farkındayım. Elif'i, 15 yaşında kaybettiği kardeşinin yerine koyduğunu ve başlarına gelenin ve sonlarının da birbirine çok yakın olduğunu düşündüğünü biliyorum.
'' Abi bırakamayız onu, ben, ben onu o halde bırakamam temiz o, her şeye herkese rağmen tertemiz, durmuyor üzerinde kötülük de kir de'' deyip ikinci bardağını da boğazından aşağıya kaydırdı. Hiçbir şey demeden sadece bardağıma bakıyorum.
''Yiğit bir şey söyle ama sakın ağzından bizi ilgilendirmez,çocuk değil yetişkin bir kadın o, herkes yolunu çizer gibi yavşakça cümleler kurma, kuracaksan da açma ağzını'' demesiyle sandalyeden fırlayıp 20 yıllık arkadaşımın yakasına yapışmam bir oluyor.
'' Lan sen ne dediğinin farkında mısın ben daha ne boka saplandığımı bile anlamadan, anlamlandırmaya çalışıyorum hislerimi ve bu halimle bile ona bakmaya kıyamıyorum, elimden gelse herifi mezardan çıkarıp işkence ile öldürüp geri gömeceğim, senin ettiğin lafa bak. Ne bırakması Cem? Cem ben anlamıyorum, tanımadığım bir kadının acısı işliyor yüreğime, ruhuma. Umursamazdım ben böyle şeyleri, şimdi hayatıma lime lime giriyor kadın ve değil engel olmak, bunun sonunda ikimizin de felaketi olma ihtimali var iken daha adının ne olduğunu bilmediğim hislerimle idamıma bile gönüllü oluyorum. Sen ne bırakmasından ne umursamazlığından bahsediyorsun, ben onu mezarlıkta gördüğüm an bitti her şey zaten, sen ne vazgeçmesinden bahsediyorsun!'' diyerek Cem'i de arkada bırakıp sahile doğru yürüyorum.
Nefes alamıyorum boğazıma tırmanıyor bu his, bu aşk olamaz olmamalı, insan en azından tanıdığı bir insana aşık olmalı, böyle mal bir iş mi olur ya hayatımdan çok fazla kadın geçti neler yaşadım, her birini sevilmek istedikleri şekilde para ile güç ile sevdim onları ama sadece onların benden istedikleri bir görevi yerine getirir gibi dahil ettim hayatıma. Şimdi de hiç tanımadığım bir kadını kendi yöntemlerimle sevmek sarıp sarmalamak istiyorum sevgiye aç bir velet gibi beni sevebilme ihtimaline tutunmak istiyorum. Düşüncelere dalmışken aslında kararımı çoktan verdigimi anlıyorum.
Önce kendim öğreneceğim bu duyguyu ve sonra güceniğime, bir ihtimal daha olduğunu göstereceğim, ama önce iki kaybı için yasını yaşamasını bekleyeceğim. Zaman sadece bizi birbirimize hazırlayacak ve ben o süreçte ne gerekiyor ise yapacağım, yılmadan vazgeçmeden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜCENİK
Ficción GeneralBen cenaze töreni boyunca mezara bakıp belirsiz düşüncelerimde boğulurken, pek sevgili kayın validemin nasırlaşmış elleri ile boğazıma yapışıp acısını hafifletme isteği ile sıraladığı suçlamaları hissizce dinledim. "Hep senin yüzünden, oğlum senin...