İçerideki anlam veremediğim uğultuları dinlemek için kulağımı kapıya sabitlemiş, o lanet ingilizce kelimeleri anlamaya çalıyordum. Babamın bu kadar iyi ingilizce konuşabilmesi beni şaşırtırken kendimi bir anlığına kapıdan uzaklaştırdım. Bugünkü derslere girmemem benim geleceğimdeki 1 yılı feda etmem demekti. Bugünü telafi edeceğime dair kendime söz vermiştim ki saate baktığımda son 5 dakika kaldığını görüncü elim ayağıma dolandı.
Kulağımı son kez bir kaç kelime duymak için tekrar dayadım. Kelimeler susmuş, tek bir cümle çıkmaz olmuştu ki kapı açıldı. Kapının açılmasıyla kendimi bir çift ayağın üzerinde buldum. Kendimi kafamda ki düşüncelerle boğuşurken bulduğumda kafamı kaldırdım. Bana bakan siyah gözlerle buluştuğumda kendimi kötü hissettim. Ve ardında ki gözlerle. O an zamanın durduğunu sanmıştım ama beni uyandıran o çocukların laneti olmuştu. Ders bitmiş ve yükselen çığlıklar yaklaşmaya başladı. Aslında bir kaç grup benimle birlikte derse girmeyip pencereden onları görme çabasındaydılar.
Çığlıklar nefesimle buluşup bir bütün olunca kendimi kalabalığa tutsak edilmiş gibi hissettim.
"Ah! Saçım!" Diye çığlık atmama rağmen kimse beni duymamıştı. Daha da arttı ritmini koruyan çığlıklar. Sonunda kendimi kalabalığın eserinden aldığımda dağınık olan saçımı savurdum. İçimden onlara acıyor muydum bilmiyorum. Tuhaf bir his beni onları merak ettirmeye zorluyordu fırsatını bulduğu her anda. Beynimi ele geçiren bu gerçek dışı düşünceleri beyaz bir bulut gibi yok eden telefonum melodisi oldu. Telefonumu çıkardığım gibi aramayı cevapladım bu benim aptal kızım Ayça!
"Efendim!"dedim ama karşıdan gelen ses, duymamı zorlaştırıyordu."Ne! Seni duymuyorum" "Bing Bang'mi?" "Kızım Bing Bang'in burada ne işi var?" "Alo!" Telefonumu yüzüme kapatmıştı. Hafif bir gülümseme yaydım yüzümde. Ayça tam bir Kore delisi. Bing Bang onun favori grubuydu. Onun sayesinde onlar hakkında birkaç şeyler biliyorum. Mesela beş kişiler. Sonra takma adlarıyla da biliniyorlar. O anda posteri ilk gördüğüm zaman aklıma geldi. Tabi ya bu çocular onlar! Bing Bang denen grubun üyeleri!
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Aradığınız kişiye şuan ulaşılamı-" Aramayı sonlandırıp mesaj bölümünü açtım.
Gönderilen: Aşkım;
Aşkım nerdesin?
Bu akşam buluşucaktık?
Emre!!!
Telefonu açtığında görmesi umuduyla göndermiştim mesajımı ki bugün yıldönümümüzü unutmamasını dileyerek. Son zamanlarda değiştiğini fark ediyorum ama çekiniyorum söylemeye belki kabini kırarım diye. Çenemi tuttuğum ve söyleyemediğim kelimeleri tek tek yuttuğumda, içimde oluşan şeyin tarifi olamazdı. Kendimi kasvetli çığlıkların kollarından aldığımda evin yolunu tutmuştum bile.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Derin bir uyku beni kendime getirirken beynimde kurduğum oyunlar beni tekrar eski halime döndürüyordu. Karnımdan gelen aç kurdun sesini bastırmak için aşağı inmeye karar verdim. Merdivenin başında durduğum an bugün duyduğum o lanet kelimelerden farklı şeyler duyuyordum. Biraz daha yaklaştırdım kendimi seslerin geldiği yere. Aşağı inmeye başladığımda sesler daha da yükselmeye başladı. Duyduklarımın ne tür bir ses olduğunu anlamaya çalırken o basamağa geldiğimde kendimi 5 basamak aşağıda bulmuştum. Yine o basamak, sese takılıp adımlarımı unuttuğum o lanet basamak. Beni yine bulmuştu. İçimden sövmeye başlamıştım ki çevremde toplanan çocuklarla birlikte şok geçirdik. Evet onlarda beni beklemiyorlardı tabiki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bing Bang Türkiye'ye Gelirse
FanfictionGüney Kore'nin kralları Türkiye'ye gelirse ne olur? Tüm hakları saklıdır® Yayın tarihi:22/09/2015