Bölüm 13 (Aynı iki mektup)

84 11 3
                                    

DÜZENLENMEDİ

"Nerede?" dedim.

Halbuki nerede olduğunu biliyordum. Yemekhane.

Ne yapacağımı bilemez, nasıl tepki vereceğimi kestiremez bir halde diğerlerine boş gözlerle bakmaya başladım.

Gizem'in hayat enerjisi sönmüş gibiydi. Gözleri sadece öylece bakıyordu. Arada bir yaş geliyordu. Fit ve Tuna da benim gibiydiler.

Zamanı geri almak ve bunun hiçbir zaman gerçekleşmemiş olmasını diliyordum. Ben, hiçbir şey hissedemiyordum.

Kendi dünyam Avatar'daki dünyadan daha hızlı çöküyordu. Beynime biri kocaman bir taşla vurulsun istiyordum.

Gidip hiçbir şey olmamış gibi yatmak istiyordum.

Bu acıyı hissetmek istemiyordum.

Bencildim, çünkü hala kendi acımı düşünüyordum.

İşkenceye maruz kalırken çığlıkları kulağımda çınlıyor, adamın pis gülüşünü gözlerimin önünde hissediyordum.

Bunu Selin'e yapamazdım. Hala bir şansım vardı. O olmayabilirdi.

Gözlerim dolmuştu.

Güçlü olmak istiyordum ama bunun güçle alakası yoktu.

Bu insanın bir çeşit hatasıydı.

Acımak ve üzülmek sizi korumasız hale getiriyordu. Bunlar bizim doğuştan var olan kusurlarımız, açıklarımız ve savunamadığımız taraflarımızdı.

Aşk gibi.

Oraya gitmek istemiyordum.

Onu o halde görmek istemiyordum.

Din Hocasının pozisyonunda görmek istemiyorum. Ben bunu bir defa yaşadım. Onu da atlatmam zor oldu. İkincisini istemiyordum.

Hele ki Selin'den.

Oraya gitmek istemediğimi söyleyemezdim.

"Gidecek miyiz?" diyebildim.

Ses boğazımdan zar zor çıkabilmişti.

Az önce duyduğum şeyden dolayı boğazıma oturan hayali yumru sanki kelimelerin dışarı çıkmasını engelliyordu.

"Bence gidip bakmalıyız." diyebildi Tuna.

"Ben... Tamam." dedim.

İçimdeki her şeyi dışarı atmak istiyordum ama bunu yapamazdım.

Duyduklarım sadece aklımı köreltmemiş, kalbime de zarar vermişti.

Kalbimi söküp atamazdım.

"Ben..." konuşamadım.

Gözyaşlarım yuvarlandı.

Hemen elime gözüme bir şey kaçmış gibi yapıp silmeye çalışıyormuş gibi yaptım.

Kimse salak olduğu için bu ucuz numarayı yemedi tabii ki.

Kendimi toparlamaya çalıştım ve "Ben çok çabuk sinirleniyorum. Biliyorsunuz ve şey..." Fit sözümü kesti: "Ben yardımcı olurum." dedi.

Yurtların önü polisler, öğrenciler, öğretmenler, anneler ve babalarla dolup taşıyordu. Yurtlardan çok ortak salonun önü.

İnsanları yararak ilerlerken bir şeyler düşünmek, kendi içimde sorunlarımı halletmek istiyordum ama bunu yapamıyordum.

Şanslı Çocuk: Katil -Düzenleniyor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin