-"Bizim mahallede de Sibel vardı kocaya kaçan"
Şu an kuafördeydik. Ve konumuz kocaya kaçan kızlardı. Bu kuaföre daha önce hiçbirimiz gelmemiş olmamıza rağmen saçlarımızı yapan kadınla annemler baya bir can ciğer kuzu sarması olmuştu. Baya bir kalabalık gelmiştik. Gören düğünümüz var sanırdı. Oysa alt tarafı nişan. Ben,Hande,halam,annem,yengem ve Serkan abinin babasının tarafından bir kuzeni hep beraber gelmiştik. Doğruyu söylemek gerekirse yapılan dedikodulardan pek sıkılmıyordum. Milletin başına neler geliyormuş öyle! Hayır bir de birsürü kadın bir araya gelince ortam baya eğlenceli olmuştu. Kafa dağıtmak isterseniz buraya gelebilirdiniz bence.Sıra benim saçıma gelmişti. Nişan olduğu için abartılı yapmak istemiyordum. Saçıma bir fön çektirdim. Güzel de bir makyaj yaptırdım. Baya da güzel olmuştum ha. Benim rujum sürülürken konuşmalar devam ediyordu. Halam:
-"Bizim zamanımızda böyle değildi valla. Söz-nişan bir arada evde kız isteme sırasında olurdu. Hemen sonrasında da düğün zaten... Bu yüzden başta gereksiz buldum şu nişan işini ama sonradan içim ısındı bu işe. Ne güzel bütün tanıdıklar toplanıyoruz dimi?"
-"Bence de güzel oluyor. Hem zaten kız tarafı yapar nişanı. Siz nişan için bir kuruş bile vermediniz dimiiii???" dedi annem. Kurnaz kadındı yeminlen. Halam da az değildi yalnız:
-"Yok kız,zaten düğünü biz yapacağız. Asıl masraf düğünde. Bir de nişana mı para vericem? Asla!" o sırada yengem söze girdi:
-"Nişanda ve düğünde takılacak altınlar ne olacak? Hepsini gelinine mi yediriceksin?"
-"Ay bilmiyorum ki Gülhan,karışmak istemiyorum aslında,sonuçta kızın hakkı. Evlenen o yani" dedi halam. Kuaför: -"Ay kız senin gelin de bizim mahalledeki Muratın sözde evleneceği kadın gibi yapmasın? Altınları alıp kaçmıştı"
-"Yok be! Benim gelinim yapmaz öyle şey"Kuaförde işlerimiz bitince çıktı ve arabaya bindik. Eve gidip babamla abimi almaya gittik. Babamın ayağındaki alçı cıkmıştı. Yürümekte biraz zorlanıyordu ama en azından birinin onu taşımasına gerek kalmıyordu. Eve gittiğimiz gibi annem kıyameti kopardı:
-"Ay inanmıyorum! İsmail! Selim! Siz hala pijamalarınızla maç mı izliyorsunuz Allah aşkına?" gerçekten de babamla abim bir saat sonra nişanları yokmuş gibi pijamalarıyla maç izliyorlardı. Annem hemen televizyonu kapattı ve onlara giyecekleri şeyleri verdi. İkiside takım elbise giymişti. Ama kravat takmamışlardı. Evden çıkmadan önce annem parfümle önce kendi etrafında,sonra da benim etrafımda turladı. Babamın bizi "la havel vela kuvvete" diyişine annem bir hayli sinirlenmişti:
-"Allah Allah! Ter mi kokalım İsmail!"Sonunda yola çıkabilmiştik. Nişanın olduğu salona arabayla 40 dakikayla gidilebiliyordu. Annem saçı bozulacak diye tek bir cam açtırmıyordu. Babamla abim benden medet umarcasına bakıyorlardı. Çünkü onlar anneme camı açtırmayı başaramamıştı. Ne yapıp camı açtırsam diye düşünürken buldum ve:
-"Anne,en azından bir tane cam açalım. Hem terlersek makyajımız akar ve kötü bir görüntü olur. Bunu istemeyiz demi?"
-"İyi tamam,Selim sen camını aç oğlum" dedi annem.Nişanın olduğu salona gelmiştik. O kadar büyük bir salon değildi. Ama nişan için uygundu. Sandalyeler kırmızı,masalar beyaz örtüyle örtülmüştü. Etraf güzeldi yani. Abim bana dönüp:
-"Koluma girsene Seda" dedi. İkiletmeden koluna girdim. Sevgilim yoksa da aslan gibi abim vardı. Kola kola girip salona adımımızı attık. Herkesin gözleri bize dönmüştü. Tanımayanlar sevgilim zannederdi. Bir masaya geçtik. Biraz sonra Serkan abimle nişanlısı Derya alkışlar eşliğinde içeri girdiler. Birbirlerine çok yakışıyorlardı. Derya'nın saçları yapay sarıydı ama ona yakıştığı da aşikardı. Geldiler ve nişan yüzüğü takıldı. Eniştem yani Serkan abimin babası yüzük kurdelasını kesti. Salonda büyük bir alkış daha koptu. Derya abla ve Serkan abinin yanına gidip onları tebrik ettim. Teşekkür ettiler ve ben yeniden masaya geçtim. Nişanda millet kalkıp oynamaya başladığında beni de zorla kaldırdılar ve oynadım. Güzel bir nişandı gerçekten. Bir ara lavaboya gittim. Ama lavaboya girmemle çıkmam bir oldu. Biri beni kolumdan tutup salonun çıkışına doğru sürüledi. Dışarı çıktığımızda kim olduğunu anlamıştım. Bahadır'dı.
-"Ya Bahadır napıyorsun? Burda ne işin var? Ya bırak canımı acıtıyorsun"
-"Seda konuşmamız lazım" dedi ve beni yakınlarda bir banka oturttu.
-"Ne konuşacağız? Ben seninle konuşmak istemiyorum,gitmem lazım"
-"Konuşmadan gidemezsin" dedi ve beni tuttu. Off ne sinir bir çocuktu ya bu!
-"Dinliyorum,5 dakikan var!"
-"Neden benden uzaklaşıyorsun?"
-"Yakın mıydık sanki"
-"Arkadaştık"
-"Arkadaşlar öpüşmez!" lafı koymuştum valla.
-"Bunu konuşmuştuk"
-"Ben seninle arkadaş olmak istemiyorum"
-"Neden? Tamam bak öptüğüm için özür dilerim. Arkadaş mıyız?"
-"Neden benimle arkadaş olmaya bu kadar taktın?"
-"Konuyu değiştirme! Arkadaşım mısın değil misin?"
-"Asıl sen konuyu değiştirme! Benim cevabım hayır,şimdi sen cevap ver!"
-"Seninle arkadaş kalmak istiyorum!"
-"Niye ayrılan çiftler gibi konuşuyoruz?"Bahadır'ın ağzından;
Ah bir bilse buna mecbur olduğumu! Onunla asla sevgili olamazdım. Ama ondan uzak kalmaya da dayanamıyordum. Bildiğin kızı özlüyordum ya. Başka hiçbir kızda bunu hissetmemiştim. Bir insan her zaman özler mi ya? Abisinden bile kıskanır mı? Bu hissettiklerim aşk mıydı hala emin değildim ama ister olsun ister olmasın onunla sevgili olamazdım,yoksa Harun Seda'ya zarar ve... Hayır böyle bir şey olmayacaktı.-"Niye ayrılan çiftler gibi konuşuyoruz?"
Kız haklıydı. Ondan uzak kalmak istemediğim için onunla arkadaş kalmak istiyordum. Ama bunu ona nasıl anlatabilirdim ki? Anlatamazdım... Bir zamanlar yediğim boklar şimdi başıma bela olmuştu. Verecek cevabım olmadığı için oradan ayrıldım. Yolda giderken birçok kız bana bakıyordu. Eh,buna alışkındım. Eğer şu an moralim bozuk olmasa kızlara göz kırpar ve onları mutlu ederdim. Ama kızlar da şanslarına küssünler,kötü günüme denk geldiler. Ne diyorum lan ben? Seda'yla bir daha görüşemiyeceğim ve düşündüğüm şeylere bak. Yada belki de bunları düşünüp kafamı dağıtmalıydım.Eve gidip tek dostum olan Mete'yi aradım. Harun olayını ona da anlatmamıştım. Ama artık birine anlatmalıydım. Lan ben Seda'sız yaşayamam! Allah'tan komşuyduk da dışarı falan çıkarken karşılasıyorduk. Aramızda herhangi bir sohbet geçmemesine rağmen onu görmek beni mutlu ediyordu. Mete'yi çağırdım ve durumu anlattım. En kısa zamanda Harun'un ona zarar vermeyeceğini bilerek aramızı düzeltmeliydim. Sonra da sevgili olup öpüşürdük. Hiç kızmayın valla,o kiraz dudaklara öpmeden dayanabilmek ne kadar zor haberiniz var mı?
Seda'nın ağzından;
Bu neydi şimdi? Neden benimle arkadaş olmayı bu kadar önemsiyordu? Başka arkadaşı mı yoktu? Niye bana muhtaçmışcasına arkadaş olmayı bu kadar istiyordu? Bana muhtaçsa bunun adı arkadaşlık değildi ki! Aşktı. Ama o bana aşık da değildi. Yoksa aşık mıydı? Aklımda birsürü soru işaretiyle bırakmıştı beni. Ne yapacaktım şimdi?Ve bölüm sonu!
Harun kim?
Neden Seda'ya zarar vermek istesin?
Bahadır ne yapacak?
Seda'yla Bahadır sevgili olabilecek mi?
Yoksa Harun denen kişi tehlikeli biri mi?
Bunların hepsi ilerleyen bölümlerde!
Yarın okullar açılıyor :'( tabii ki kitabı bırakmayacağım ama ne sıklıkla bölüm yazarım inanın bilmiyorum.Neyse...
Bölümü okuyup uyuyun. Sonra yarın uyanmaya zorlanırsınız falan,iyi olmaz yani : D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMŞUNUN ÇOCUĞU
Teen FictionSeda ve ailesi yeni bir apartmana taşınırlar. Seda ve Bahadır için her şeyin başladığı yer orasıdır işte :)