16. Bölüm Part 1

20.8K 735 6
                                    

5 Ağustos'u 6 Ağustos'a bağlayan bu gece saat sabah 3.30 da gelmişti ağlama sesleri. Awir daha önce sahip olmadığı bir duygu ile gülüyordu. O kadar yeniydi ki adını bile koyamıyordu bu duygunun. Karin gözleri yaşlı sarıldı Awir'e.

Ardından Doktor Ayşe çıktı içeriden. Awir'in sormasını beklemeden cevapladı sorulmayan her soruyu. "İkisi de iyi merak etme. Cazgır bir oğlun oldu Awir. Doğumda biraz uğraştık ama çıkar çıkmaz ağladı. Biraz yaygaracı olacak herhalde. " diyip tebriğini de ederek uzaklaştı yanlarından. Önce Peri çıktı ameliyathaneden. Awir bir an bile ayrılmadı yanından Peri'nin. Hasta asansörüne bindirildiğinde merdivenleri hızla çıkmaya başladı. Peri'yi boş olan odaların birine aldılar. Çarşafla yatağa yatırılmasına da yardımcı oldu Awir. Peri'nin terli saçlarını okşuyordu tiksinmeden. Yorgunluğuna rağmen gülümsüyordu Peri. Ama farklı bir anlam taşıyordu bu sefer. Her zamankinden farklıydı. Konuşmadan bakıştılar birbirlerine dakikalarca. Awir içinden Seni seviyorum diye geçirdi. Sonra aklına bu gün yaşadığı korku geldi. Her ne kadar hayırlı bir olay olsada yaşadığı kaybetme korkusu paha biçilemezdi. Ya bir daha bunu söyleme fırsatım olmazsa, ya o bunu bilmeden... Diye düşündü. Sonra kendinden beklenmeyecek bir cesaretle "Seni seviyorum. " dedi.

Peri bir cevap vermedi. Birbirlerine yeteri kadar sevgilerini itiraf etmişlerdi geçen yıllar boyunca. Ama bu seferki ses tonunda bir farklılık yakalamıştı. Bu seferki hepsinden daha gerçekti. Çünkü bir anlık gençlik ateşi ile çıkan bir söz değildi bu. 26 yaşında bir adamı olgunlaştıran yılların getirisiydi. O an Awir'in beyazlamakta olan saçlarını fark etti. Fazla değildi ama fark ediliyordu.

Peri'nin yüzünde ise daha önce hiç belirmemiş bir ifade vardı. Söyleyecek çok şeyi varmış da söyleyemiyormuş gibi dudaklarını ısırıyordu. Awir o an almıştı cevabını. Hayal değildi bu sadece dile getirilemeyen bir gerçekti. Peri de onu seviyordu. O sırada içeri hemşirenin sürdüğü tekerlekli hastane beşiğinin içinde mavilere sarılmış bir oğlan çocuğu girdi.

Yavaşça Peri'nin kucağına bırakıldı bebek. Açılan kapının arkasında Nizar ve Karin bekliyordu. Onlarda yavaş adımlarla içeri girdiler. Peri kucağındaki bebeğe baktı önce, sonra biçimli burnunu başına değdirdi oğlunun. Derin bir nefes aldı sanki aldığı tek nefes oymuş gibi. Gözlerini kapattı burnuna gelen kokuyla. Süt kokusu aldı. Biraz da mutluluk aroması vardı sanki. Bir pazar sabahı ağzına lokma tıkıştırılan bir çocuğun, ağzındakileri yutması için içtiği bir süt gibiydi. Gözlerini kapattığında daha iyi özümsedi kokuyu. Çoğunlukla huzur kokuyordu.

Kepenk misali kilitlenen gözlerinden bir iki damla yaş damlayıverdi. Yavaşça açtı gözlerini. Kucağındaki bebek iyice tünemişti koynuna. Yalnızca bebeğine odaklanmıştı o an. O kadar koptu ki dünyadan Awir'in de bebeği öpüp kokladığını anca fark etti. Nizar ve Karin de bebeğe baktıktan sonra ayrıldılar odadan. Peri ise emzirmeye başladı oğlunu.

Yediği yemekle pek bir hoşnut olduğunu belli eden sesler çıkartmaya başladı. "İştahlı bir bebek" dedi hemşire. Peri ise bambaşka bir düşüncedeydi. Awir'in gözlerinin içine baktı Awir'de onunkilere. "Eve gidince bir tane daha yapalım" dedi Peri.

Bu söz Awir'i güldürdü. Çünkü daha hastaneye gelirken Bir daha seni odama almayacağım, bana elini bile süremezsin artık dediğini kendi kulakları ile duymuştu. Peri böyle söylüyor sevdiğini diye geçirdi içinden. Bende seni seviyorum cevabını da alnını öperek verdi.

Öyle bir kadın sevdim ki,
Mühürlü duyguları ve
Kapkara, gece gibi
Gözleri
Umutsuz çırpınışlar barındıran
Ve de silik gözyaşları
Kapalı kapıları, bir de
Duvarları olan
Öyle bir kadın sevdim ki
Kaç ruhu sakladı bir bedende?
Günahkar serseri
Ya da kaç ruhu öldürdü bir bedenle?
Hala utanmaz silüeti
Kaç kalbi bağladı kendine?
Çözülmeyen bir düğümle
Kimlerin ahını aldı gözleriyle?
Öyle bir kadın sevdim ki,
Peri gibi.

MARDİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin