Artık hiç bir yere ait hissetmiyorum kendimi. Dün geceden beri varoluşumun sebebini sorguluyorum. Herkes gibi değilim. Bağlı olduğum kimse yok, evim yok, gerçek bir annem bile yok.
Bu kafayla iş yerini aramayı akıl edebilmiştim, iki gün izin istedim. Kendimi toparlamam için iki gün yetmeyecekti ama mecburdum. O kadar saçma ki ağlayamıyorum bile. Sanki olacakları bekliyormuşum da hazırlamışım kendimi. Duygularımın önüne set çekmiştim şimdilik sağlam olacaktım. Nedenini bilmiyorum ama sağlam kalmalıydım. Haykırarak ağlamayı sonraya bırakmıştım. Artık hiç bir şey üzemezdi beni, hiç bir zorluk yıkamazdı beni. Daha kötüsü ne olabilirdi ki?
İkinci günün sonunda odadan dışarı çıkabildim. Bu arada Esra'da iki gündür kapımı bile çalmamıştı, kendime zarar verebilme ihtimalini de mi düşünmedi? Beni salonun ortasında görünce şaşırdı.
'' Bir hafta daha dışarı çıkmazsın sanıyordum, erken döndün '' gülümsedim. Her şeyi anlatmam gerekiyordu. ''Esra...''
''Biliyorum her şeyi, anlatmana gerek yok '' Kimden öğrendiğini sorgulamadım. Büyük bir ihtimal babam anlatmıştır. Babam... Çok yabancı geliyor artık bu kelime.
'' Çok boktan değil mi? ''
'' Bence anormal değil. Buna benzer durumlar yaşayan bir sürü insan var, ama sen şu an acı çektiğin için sadece böyle boktan bir şeyin senin başına geldiğini düşünüyorsun. Eminim ki yaşadığın süre boyunca insanların daha büyük acılar yaşadığını duyacaksın veya göreceksin. Rahatlayacağını düşünüyorsan şuan otur ağla, küfür et yada isyan et ama emin ol ki boşuna çünkü bu hiç bir şeyi değiştirmeyecek. O yüzden geride bırak ve devam et.''
Şu an ağlamam gerekiyordu ama ağzım açık Esra'ya bakıyordum. Bana edebiyat yapıyordu.
'' Ama benimde kızdığım nokta bunca yıl sustuktan sonra neden şimdi...? yazık yaptığı iyiliği diliyle ziyan etti'' sadece dinledim. Ne diyebilirdim ki bende bilmiyordum çünkü.
Bu acı büyük bir yara açtı içimde. Ölene kadar unutması imkansız ve benimle birlikte yaşlanacak bir acı. Koca bir hayal kırıklığı. Sadece annesiz olmak yetmezmiş gibi bir de ailenin geri kalanı da yoktu artık...Cevabını çok merak ettiğim bir soru vardı...Gerçek annem kim?
Oturduğum yerden kalkıp Esra'nın yanına kuruldum.
'' Acaba gerçek annem kim yada onu bulabilir miyiz? ''bir umutla yüzüne baktım.
''Parla bu kadar kötü şeyden sonra kaldırabilir misin bilmiyorum ama...'' cümlesini yarıda kestim. Esra belli ki biliyordu.
'' Ölmüş mü?'' dedim sadece.
'' Evet,sen 2 yaşındayken ölmüş'' devam etmesi için yüzüne baktım ve derin bir nefes aldım, anlatacaklarına kendimi hazırladım.
''Baban Pınar hanımla evlenmeden 2 ay önce öğrenmiş seni. Babanın eski kız arkadaşıymış, gerçi baban Pınar hanımı sevdiği kadar sevmemiş anneni. Dediğine göre gönlünü eğlendirmemiş ama bağlanmamışta, çünkü bir gelecekleri olmadığını düşünüyormuş. Annenin ailesi çok zenginmiş, babanda da davul bile dengi dengine kafasındaymış. Ama annen babanı çok sevmiş, hep bir umut beklemiş. Bu yüzden de hamile olduğunu ilk başlarda saklamış ama bakmış ki baban kararlı o zaman çıkmış karşısına anlatmış herşeyi ve öle böyle derken sen doğmuşsun 1 ay sonra.''
'' Dur!'' dedim ''yoksa anlattıklarının enkazında boğulacağım'' titriyordum, ağlamamak için tutuyordum kendimi. Biraz sakinleştikten sonra devam etti.
''Düğüne 1 hafta kala babanın kucağında kalmışsın, bırakıp gitmiş seni. Çok ağır gelmiş pişman olmuş annen. Öyle böyle dedenler kabul etmiş durumu, haliyle Pınar hanımda öğrenmiş. Babanı kaybetmemek için de kabul etmiş. ''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuzluk mu?
Novela JuvenilBir an önce çekip gitmek istiyordu Parla. Tek başına, özgür ve daha mutlu bir hayat için.. Kurtuldum derken ve mutluyum artık derken, 'O' girdi hayatına.. İstediği ve beklediği bir rastlantıydı aslında. Ama... Daha zor bir hayat başlıyordu onun içi...