0.1["This Guy Is So Recognize."]

7 1 0
                                    

•Küfür içerir
Selam :] bölüm isminden bölüm spoileri vermeyi çok seven biri olarak (ve bu durumda kalmaktan nefret eden) iyi okumalar diliyorum. Ana karakter ismim çok klasik Bir isim ama telaffuzu çok hoş Bu Yüzden koydum bu ismi. Sevgilerle, UnKnow Writter.
()()()()()()()()()
"Yemek hazır!" diyen bağrışlar yankılanıyordu uzun koridorda. Ramsey gelmişti eve. Bir görünüp bir gidiyordu. Annemle ben bekliyorduk onu her zaman. Anne demek istemiyordum ona, veya o Erkeğe baba.. Beni isteyerek Dünya'ya getirmişti annem, ama her zaman bana sanki on sekiz olsa da gitse davranışlarındaydılar. Eve geldiğinde bir 'Hoşgeldin' sözünü ettiğim zaman yarının harçlığını Kapıya koyar, mutfağa geçip annemle sanki on altılı gençler gibi flörtleşirdiler. Bense yukarı çıkar bilgisayarla flörtleşirdim. Hiç unutmam bir gün eve -ilk çıktığında- internet istemiştim be bana alalım da bizden uzak olursun. Demişti.
"Bayan Caliente!"dedi tekrardan. "Yemeğe gel ve ye."
"O adam varken götümü kaldırmam."dedim sakince.
"Edepsizce konuşma."dedi. "Gel ailecek yemek yiyelim." Ne yani, gerçekten aile miydik?
"Hayır."dedim buzdolabı misali.
"Sikimi ye o zaman. Çık odana orda ne halt yiyorsan ye de görmeyeyim hatamı."dedi Ramsey. Hatam.. Gerçekten hata mıydım ben? Küçükken derlerdi Tanrı'nın meyvesi.. diye. Çok hoştu hayat küçükken, severdin. Sevilir. Ama ne oldu bilmiyordum. Bu nefreti hak etmiyordum. Benim önemsendiğim bir yere gitmeliydim. Ama daha doğum günüme 3 hafta kaldığını da göz önünde bulundurmalıydım. Gitmekte istemiyordum. Bana ne kadar kötü davransalarda ailemdi onlar. Bırakıp gitmek bi' garip geliyordu her zaman. Önemsendiğim değil de, aile gibi hissedeceğim bir yere gitmek daha iyi olurdu. Akrabalarım vardı, olmalıydı. Herhalde. Onlar nerde bilmiyordum, ailecek veya tek hiç gitmemiştim. Şu anda Alıp çantamı siktir olup gitsem gidecek yerim yoktu yani. Motel odalarında kalsam, param sıçmaya yetmezdi. O derece. Aslında şu an rehinciler açıksa -ki Açıktır- giderek eski para koleksiyonumu satabilir, ordan da biraz bir Şeyler kazanabilirdim. Ordan bir kafeye giderek sandviç alırdım. Odamdan çıktım ve geri girerek çantamı hazırlamayı unuttuğumu hatırladım. Aralık'ın ortalarındaydık, on beşinde. Tam üç hafta, tamı tamına. Gitmek çok aptalca geliyordu ama doğum Günümde de farklı bir şey olmuyordu ki.. Araftaydım. Bir yanım ihtiyaç duyarken diğer yanımsa kopup gitmek istiyordu. Arkasına bile bakmadan koşmak. Hangi tarafdaydım ki? Hangisi iyi, hangisi kötü onu bile bilmezken gidecektim. Nike'ın çok -Kullanışlı olan ve her gözünde bin tane daha göz bulunduran- Sevdiğim mavi çantasının içine bulabildiğimce çok kazak, pantolon, birkaç Eşofman Takımı ve 2 tane kısa kollu tişörtle beraber hırkalarımı sığdırmak için çoğunu giyerek ve babama ilk kez teşekkür ederek on yaşlarındayken öğrettiği katlama sanatını kullandığım bir zamanda nerdeyse sekiz dakikamı alarak hazırlandım ve bir kaç hijyenik ürünü de koyarak odamdan çıktım. Şimdi tek kalan nasıl çıkacağım. Derken yatak odasından gelen özlem seslerinden işimin kolay olacağını tahmin etmiştim. Çantamın para gözüne bakarak tahmini bir sayımla 370$ olduğunu varsayarak merdivenlerden parmak ucuyla inmeye başladım. Portmantodan annemin bez çantasını alarak; fırından buzdolabından ve kuruyemiş dolabından herşeyi Alıp bez bez çantaya koyarak babamın montundan da ne kadar nakit varsa alarak montumu giydim. Çantamdan Her zaman çalınabileceği gerçeğiyle sütyenimin yırttığım yerine koyarak botlarımı giydim ve kapıyı kapattım.
Saat öğleden sonra beş idi, hava daha kararmamıştı ama gri bir hava sakindi. Kar yağacaktı belli ki bir kaç güne. Apartmanın dış kapısını açtığımda Yüzümü yalayan kesici yumuşak soğukla beraber saçlarımı Öne alarak kapüşonumu geçirdim kafama. Yolun karşısına geçtim ve otobüs beklemeye başladım. Sonra ufukta göründü otobüs, çantamı yoklamak için sığ ceplerine baktım kart için. Hah burdaydı.
Otobüste fazla erkek yoktu, çoğunluk kızdı nerdeyse. Rahatlatmıştı içimi.
Bir Kızın yanına geçmektense en arkaya oturmuş, kulaklıklarımı bulamamanın hüzünündeydim.
()()()()()()()()()()()()()()()
İnmiştim Otobüsten. Rehincinin Tabelasında '1 mil' yazıyordu. Oysaki karnım kazınıyor, Yürüyemeyecek kadar çok açtım. Karşımdaysa 'Samanta'nın Yeri' adlı bir Hamburgerci duruyordu, girmek en mantıklısıydı. İçeri girince kulağıma hafiften Kelly Clarkson fısıltısı çarpınca kötü olan günümün iyi olacağı hissi kaplamıştı.
Geçtim cam kenarına, dışarıyı izlemeye koyuldum. Sonra bir grup erkek sesi ilişti kulağıma. Beş ses ayırt edebiliyorken çevirdim Kafamı. Bir Sarışın, bir esmer, bir bandanalı ve bir de Boyalı kafa vardı. Ama gözüm ona takıldı.Gülümseyişi Dünya'nın akışı değiştirecek türdendi. Orda arkadaşlarıyla hararetli ve komik bir şey konuşuyordu belli ki. Bir Gülüyor bir etrafa bakıyordu. Arada bir duvardaki saate bakıyordu. Bir işi vardı belli ki. Sonra Kafasını bana çevirdi. Takılı kaldım. Çeviremedim Kafamı. Daha sonra soludum,
"Bu çocuk çok tanıdık."
Ve bölüm biter arkadaşlar. Vote ve yorumlarınızı eksik etmezsiniz #hope. Yazarınız bir MARVEL hayranı ve bu Kitabı D&R'dan 6 liraya alınan bir defterle yazdığımı not ederek mükemmel bir hikaye olacağını söylüyorum.
Sevgilerimle, UnKnow Writter.

Whisper||HoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin