Çantanı koy bir kenara yolcu, kervânı durdur. Kilimini ser yere, dilini dikenle doldur.
Atları bağla seyyah, develeri çöle emanet et. Kanayan dilinde bin duayla affet, affet...
Hikâyem geceden uzun, anlatacaklarım topraktan kara. Beni unut Hiçkimse, kendini hatırla.
'Âh' ile başladı her şey. Bir ses, tek nefesle. Bitmeyecekti hiçbir şey, bile bile lades demekle.
Beyaz göğsünün üç parmak üzerinde kızıl bir yarayla duruyordun. Benden uzak, limana yakın. Bir öykü yazıyorduk seninle, gerçeklerden uzak lâkin akla yatkın.
Kayıp değildik, kaybolduğumuzu sanıyorduk. Ayıp değildi, bilmiyorduk. Bir büyünün ateşiyle tutuşmuş iki balıktık biz. Hatırladıkça unutuyorduk.
Teslis kutsal değildi, bir bozuyordu ikiyi. İkinin biri bire âşıkken, diğeri deli gibi seviyordu diğer biri.
Sonunda su alıp götürdü her şeyi. Karşı kıyıya vurdu dumanlar arasında, geri geldi. İkinin biri gördü her şeyi. Ne duman ne su boğdu onu, gözyaşları sel oldu. Sel yıkarken her şeyi, balık hatırladıkça unuttu. Dünya yalandı.
'Göz' ile başladı her şey. Gözün sözü ile başladı. O gördü beni karanlığın içinde. Yankılandı sesi, kaybolacağımız odanın üzerinde.
Dağın eteklerindeydik, tırmanacaktık birlikte ve yüklerimizi atacaktık bir bir. Biri bırakacaktık bir başına. Başımızı dik tutacaktık. Göğe bakacaktık yalnız ikimiz, iki göz kadar sessiz.
Tırmandıkça tırmandık. Unuttuk yorgunluğumuzu, aşımızı kartallarla paylaştık. Rüzgârın şarkısını öğrettiler bize, boşluğun yankısını. Kanatlarının altında bulutların katlanışını. Umman gibiydi gök. Katre gibiydik gökte. Uçuyorduk zirveye. Düşecektik biçare.
'El' ile başladı her şey. El verdi bana sisin içinde birşey. Kayboldu kendisi, tohum kaldı ellerimde.
Bir ovanın ortasında, bir hayalin başındaydık ikimiz. Mutluyduk ve umutlu. Diktik tohumu sessiz sedasız.
Ben büyücüydüm o cadı. İki balıktık, iki küçük kara balık. İki kartal, gökte iki göz. İki ağaçtık ovada, ben çamdım, o kiraz. Orman olduk sonra. Ormanın ortasındaydık, hayatın biraz aşağısında. El açtık göğe. Niyet ettik geleceğe.
Geçmişi unuttuk. Geçmiyordu. Niye?
Geç başladı her şey. Olan olmuştu. Sahne kapanmış, tren çoktan kalkmıştı. Karanlık çökmüştü çöle.
Bir soru düşmüştü aklına semenderin kumun içinde. "Neden sevdiğinden kurtulmak ister insan?" demişti ateşe. "Neden geri ister kurtulduğunu sonra?" "Bilmez," demişti ateş, "Bilmez, kurtulduğunu sandığı aslında kendinden bir parça."
Tutuşunca ateş, dönünce çöl dev bir aynaya. Yüzüne bak Hiçkimse ve beni hatırla.
Sen balık değilsin, unutma!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bayan Hiçkimse'ye Mektuplar
Poezja-Bayan Hiçkimse'ye Mektuplar- Çok yürüyorum. Binaların üst katlarına ve kadınların vücut hatlarına bakıyorum. Ay yirmi yedi yıldır beni takip ediyor. Çok duruyorum. Odamın penceresinden gemileri ve yıldızları izliyorum. Sabah oluyor. Güneş yirmi ye...