Bayan Hiçkimse'ye Mektuplar XXVIII

25 4 0
                                    

Şimdi neresindeyiz hikayemizin, hangi dönemecinde? 

Kapalı kapılar ardında ışıksız odalarda, sessiz bir müziğin ritmiyle sarhoş olurken neredeyiz aslında? Yıldızları göremezken gözlerinin ışığından, arabalar uçar gibi giderken caddeden, dudaklarından bir yol vardı dudaklarıma, ben sarhoş olurken kapının önünde, sen kollarımda. Neredeydik aslında?

Şimdi neredeyiz? 

Erguvanlar açmış Emirgan'da. Papatyalar coşmuş Yıldız'da. Patlıyor tomurcuklar Tunalı'da. Ben yalnızken Bornova'da, neredeydin anlatsana. Nisan en şakacı aydır takvimimde, şubattan sonra. Ne küssen susarım artık ne sorsan. Başlangıcın ucunda sallanırken ihtimaller, içimi deşiyor ucu bileylenmiş bir bıçak. Dokunacaksan korkma dokunuver. Beni boşver.

Burası neresi Allah aşkına?

Bu suların ortasında bu ada. Deklanşör değil sanki bastığım, kanlı kasatura. Saçların, gözlerin, gülüşün, duruşun Burgaz'da kazındı retinama. Soluğum kesiliyordu bakarken sana. Objektifin öte yanında yalnız değildik aslında. İzliyordu Sait Faik yüzünde müstehzi bir gülümsemeyle bizi, kırık dökük bir sandalda.

Ve birden...

Neden soğudu havalar? Yerde sarı kızıl yapraklar. Kızılay'da ağaçların altında, altın bir gökyüzü vardı, soruyordu bizi toprağa. Örterken battaniyeyi üzerine, yastığına dökülmüştü rüya tozları. Uyandırmadım seni, toprağa uzandım usulca.

Şimdi bu ayaz, bu kış kıyamet neden?

Sakın anlatma, dinlemem. Rüya tozlarından kabuslar gösterme bana. Öldü doğa, öldü dünya, öldü sevda. Bir bebeğin ilk soluğundan, ihtiyarın son nefesine dek kapa gözlerini dünyaya.

Bayan Hiçkimse, seni tanıyorum. 

Çık ortaya.

Artık saklanma!


Bayan Hiçkimse'ye MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin