Yıkılış...

222 16 0
                                    

Şeyhin boğazına sarıldı kırılasıca kara bir el. Ben dizlerine yapıştım babamı itekleyerek. O boğazındaki ellerin yaşattığı acıya aldırış etmeden beni doğrulttu. Göğsüne bastırdı. Bir eliyle beni sarmaladı, diğer eliyle boğazını kavrayan o kara eli çekip itti tek hamlede. Kucağında ben, ayağa dikildi. Hepimiz çok şaşırmıştık. Donmuştuk adeta.

Yollarda, evlerde olabildiğince sıklıkta beraber olduğumuz o yaşlı adam... Yoktu... Bambaşka biri vardı beni sarıp sarmalayan... Heybet ve ihtişam... Şaşkındık... Yaşından dolayı artık oturup kalkmakta zorlanıyordu Efendi Hazretleri. Bizzat ben buna şahittim. Uzun oturuşlardan sonra, ancak birkaç dervişin yardımıyla zar zor kalkabilirdi oysaki...

Hacı Osman Efendiye yapılan bu terbiyesizlik bütün dervişleri çileden çıkarmıştı. Her biri yoluna can vermeye hazırdı. Allah'ın sevdiği bir insan olarak gördükleri şeyhlerinin dostluğundan başka hiçbir hesabı olmayan o samimi insanlar, bu durumda oldukça ciddileştiler. Her biri ayaklanmıştı. Gelenlerin üzerine saldıracakken mübareğin eli havaya kalktı. "Durun!" der gibi. Herkes dondu kaldı yerinde.

Bu ayaklanmayı gören görevliler, olası bir isyanı bastırmak için dervişlerden birini siper almışlardı kendilerine. Sakallarından tutup yere yatırmışlardı. Kafasına birkaç silah dayamışlardı. Dizlerinin üzerinde sakalları tutulup sürekli sağa sola çekiştirilip acı çektirilen derviş, babamdı... Benim zavallı babam...

Şeyhin beni sarmalamasını daha çok hisseder olmuştum. Artık iki koluyla bastırıyordu beni kendine.

"Allah de can!!!" dedi kulağıma fısılayarak...

Ömrümün son anına kadar görebileceğim en acı sahneydi önümdeki. Dayanılacak gibi değildi. Büyük bir devin, gözlerimin önündeki eriyişi vardı o anda. Ne derseniz deyin. Bir çocuğun, iç dünyasında babasını koyduğu yeri bilirsiniz. Bir de babasını gördüğü bu hal. Yaşayana acı... Yaşatana yazık...

Ne kadar büyük bir fırtına kopuyorsa iç dünyamda, bir o kadar da güvenli bir limanda olduğumu hissediyordum her nedense. Beklediğim oldu çok geçmeden. Efendi, yere bıraktı beni yavaşça. Bir iki adım attı. Efendi Hazretleri babamın sakalındaki o kirli melun elleri tuttu çekti. Babamın omuzlarından tuttu, kaldırdı. Şeyhin huzurunda hep iki büklüm duran babam, bu şartlarda bile adabını hiç bozmamıştı. Doğrulurken bile şeyhin ellerine yapıştı. Yüzüne sürdü. Kucaklaştılar. Efendi Hazretleri sakalını temizledi, okşadı; babamın yüzünü sevdi. Tebessüm etti nur yüzüyle babama. Bir eliyle benim elimi, diğer eliyle de babamın elini tuttu... Babam... Artık babam olma dışında, derviş arkadaşım, yoldaşım olmuştu...


KÖRDÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin